Nilgün T. Ongan; Sendikal haklarda dibi görmek: TÜMTİS kararı

Nilgün TUNÇCAN ONGAN
Nilgün TUNÇCAN ONGAN

Sendikal haklarda dibi görmek: TÜMTİS kararı

Toplu pazarlık ve grev hakkından yoksun bir örgütlenme özgürlüğünün, biçimsellikten ileri gidemeyeceği gerçeğini  savunmanın “lüks” halini aldığı bir aşamaya geçmiş bulunmaktayız.

Bununla beraber, basına yansıdığı kadarıyla, sendika üyelerine yönelik kimi savcılık soruşturmalarında gündeme gelen “Neden sendika toplantısına gittin?” ya da “Neden greve katıldın?” gibi sorular karşısında afallamaktan da hızla vazgeçmeliyiz(!)

Zira Yargıtay’ın Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Ankara Şube Başkanı’nın da aralarında bulunduğu, 14 sendikacı ve işçiye verilen hapis cezasını onamasıyla beraber tartışma zemini, tarihsel olarak, 18. yüzyılın son zamanlarındaki koşullara çekilmiş durumda.
Sanayi kapitalizminin başlangıcı olan bu tarih aynı zamanda Avrupa’da sendikal örgütlenmenin yasal düzenlemelerle yasaklandığı bir dönemi ifade ediyor. Yani örgütlenme yasağının fiili engellemelerle sınırlı olmayıp, hukuksal güvence altında olduğu bir dönem.

Nitekim onama kararı da, kimi gerekçesi itibarıyla doğrudan sendikanın örgütlenme özgürlüğünü hedef alırken, bugüne kadar yüzlerce örneğine tanık olduğumuz fiili engellemelere hukuksal bir nitelik kazandırması bakımından da oldukça önemli.

Şöyle ki; TÜMTİS üye ve yöneticilerinin hapis cezasına çarptırılma gerekçelerinden biri “TÜMTİS üyesi işçilerin sayısını çoğaltmak ve bu şekilde aidat gelirini artırmak.”

Yani sendikanın örgütlenme hakkı ve yasal geliri yargı kararıyla “suç” sayılmış durumda.

Patronlar, bundan böyle, işyerine sendika sokmamak için harcadıkları zaman ve enerjiyi gönül rahatlığıyla başka konulara ayırabilirler. Çünkü artık ellerinde kapı gibi mahkeme kararı var!

Hapis cezalarının bir diğer gerekçesi ise “iş ve çalışma hürriyetini engellemek”.

Tıpkı Avrupa’da sendikal örgütlenmeyi yasaklayan düzenlemelerde olduğu gibi. Yani aslına bakarsanız; aradaki 200- 250 yılı görmezden gelmemiz halinde, bu kararın aslında Avrupa genelindeki koşulları da yansıttığını pekala söyleyebiliriz(!)

Yargıtay süreci geçtiğimiz günlerde tamamlanmış olsa da, yargılama 2007 yılında başlıyor. Horoz Kargo işçilerini örgütlemeye çalışan TÜMTİS Ankara Şubesi yöneticileri önce gözaltına alınıp, ardından tutuklanıyorlar. Tutuklama kararını veren Özel Yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi daha sonra kapatılmış ve hakimleri “Paralel örgüte üye olmak” gerekçesiyle görevden el çektirilmiş olsalar da sonuç değişmiyor.

Dahası, patronun pek çok işçiyi sendikalı oldukları için işten çıkarttığına dair 20’den fazla mahkeme kararı var. Ancak işçilerin işe iade davalarını kazanmış olmaları da sonucu etkilemiyor.

İşte bu koşullarda verilen mahkeme kararı ve tutuklamalar Yargıtay tarafından da onanmış durumda.

Pek çok emek örgütünden ve TÜMTİS’in bağlı olduğu Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu’ndan (ITF) Yargıtay’ın bu kararına karşı sendikayla dayanışma mesajları geliyor. Kararın iptali için uluslararası bir imza kampanyası da başlatılmış durumda.

Verilen mesajlarda ulusal ve uluslararası mevzuatın sendikal hakları güvence altına alan hükümleri vurgulanırken, böylesi bir yargı kararının tüm sendikalar açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunun altı çiziliyor.

En somut talep; yargılamanın yeniden ve adil koşullarda yapılması.

Ancak sendikal haklar bütünlüklü olarak güvence altına alınmadıkça, bir başka ifadeyle; toplu pazarlık ve grev hakkına yönelik kısıtlamalar ortak mücadele konusu yapılmadıkça, gün gelip örgütle(n)me özgürlüğünün bile “suç örgütü kurma” kapsamına alınmasının kaçınılmaz olduğunu da fark etmek gerekiyor.

(Kaynak: Evrensel)