SEKA

Nilgün TUNÇCAN ONGAN
Nilgün TUNÇCAN ONGAN
Türk Telekom’un akıbeti (demirbaşları satılıp, kârı transfer edildikten sonra batık kredi mahiyetinde geri dönüşü), özelleştirme ideolojisinin öncelik ve özelliklerini ortaya koymak bakımından ibret verici nitelikte.

Kur hareketlerine bağlı olarak kâğıt sektörünün içine düştüğü darboğaz ise SEKA özelinde kamu işletmeciliğinin ekonomik ve toplumsal işlevini hatırlamamız bakımından oldukça önemli.

SEKA ve benzeri teşekküller, ekonomik büyümeyi kalkınma ve sanayileşme stratejisiyle bütünleştirmeyi amaçlayan bir paradigmanın ürünüydü. Bu bağlamda 1936 yılında kurulan SEKA Fabrikası, 1980’de 140 bin ton/yıl kapasiteli bir entegre tesis halini almıştı.

Ancak 1980 sonrası hız kazanan politikalar, tüm kamu işletmelerinin tasfiyesini öngörüyordu. Bu çerçevede kamu işletmelerine yapılan yatırımlar durduruluyor ardından yatırım yapılmayan bu işletmeler “zarar ediyor” gerekçesiyle elden çıkartılıyordu.

Bu tasfiye sürecinden SEKA da nasibini aldı. 1980’lerin ikinci yarısı itibarıyla SEKA’ya yapılan yatırımlar durduruldu. O kadar ki; hammadde bile verilmeyerek üretim ve kapasite kullanım oranları geriletildi. Böylece Türkiye’nin en ileri selüloz üretim teknolojisi atıl hale getirildi.

Tüm bu uygulamalara rağmen SEKA’nın yıllık toplam üretimi ilk kez 1991 yılında özel sektörün gerisinde kaldı. 1998 yılında ise dünyanın en büyük 150 kâğıt firması arasına girebilen tek yerli firma olmuştu. Ancak aynı yıl “etkin olmadığı” gerekçesiyle özelleştirme programına dahil edildi.

Kamu işletmelerinin işleyişi, toplumsal fayda amacı ve işlevi doğrultusunda özel sektörden farklıdır. Dolayısıyla bilanço zararı özelleştirme gerekçesi yapılamaz.

Bununla beraber SEKA’nın bilanço zararının olduğundan fazla gösterildiğini de not etmek gerekiyor. Örneğin özelleştirmeler dolayısıyla SEKA’dan çıkartılan işçilere ödenen tazminatlar SEKA’nın maliyet kalemlerine dahil edildi.

Öte yandan SEKA, iddia edilen düzeyde zarar etmiş olsa bile ekonomide döviz tasarrufu yaratılmasına katkı sağladığı mahkeme tutanaklarında yer aldı.

Bu ise açıkça şu anlama geliyor: Eğer SEKA olsaydı, kâğıt sektöründe bugün yaşanan darboğaz böylesi ağır koşullarda olmayacaktı.

Bu konuya SEKA’nın özelleştirilmesine karşı ortaya koyduğumuz bilimsel itirazlar kapsamında da dikkat çekmiştik. Prof. Dr. İzzettin Önder ve Prof. Dr. Hakan Ongan öncülüğünde hazırlayıp, kamuoyuyla paylaştığımız raporda (2005); özel sektör ve SEKA’nın ithal girdi kullanma eğiliminden hareketle SEKA’nın üretime devam etmesi halinde aramallarda ithalata bağımlı olma eğiliminin azalacağı ve yerli üretimin iç pazardaki payının artacağı sonucuna ulaşmıştık.*

* İzzettin Önder, Hakan Ongan vd.(2005): Kağıt Sektörü ve SEKA Analizi,http://sendika62.org/depo/sekaraporu.pdf

Kaynak: Evrensel