KENAN ÖZTÜRK: HAK GASPLARININ ÖNÜNE MÜCADELECİ SENDİKALARLA GEÇİLEBİLİR

Sendikalar son yıllarda büyük oranda güç kaybına uğrarken TÜMTİS, koşulları gereği örgütlenmenin oldukça zor olduğu kargo sektöründe imzaladığı toplu sözleşmelerle gündeme geldi. Ağır çalışma şartlarının hakim olduğu sektörde işçilerin ücret ve sosyal haklarında önemli kazanımlar elde eden sendika, kargo işyerlerinde ilk kez 8 saat esasına dayalı çalışmayı da hayata geçirdi. TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, hakları korumak için tüm sendikalara mücadele ve yüzünü sokağa dönme çağrısı yaptı…

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk

Pandemiyle birlikte kargo sektörünün iş hacmi büyürken, çalışanların iş yükü de katlandı. Çalışma saatleri uzun, ücretler düşük, özellikle göçmen işçilere yönelik kayıt dışı çalıştırma yüksek. Sendikal örgütlülük ise bir fabrika gibi işçilerin birarada olmaması, onlarca şubede çalışıyor olması nedeniyle oldukça zor. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), sektörün önde gelen firmalarından UPS Kargo, DHL ve Aras Kargo’da sendikal mücadeleyi başarıya ulaştırarak, imzaladığı toplu sözleşmelerle çalışanların haklarında önemli kazanımlar elde etti.

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, sendikal örgütlenme önündeki engelleri, taşıma iş kolu sektöründeki çalışma koşullarını, korona salgının çalışma yaşamındaki etkilerini anlattı, sendikaları nasıl bir dönemin beklediğini anlattı:

-TÜMTİS, son yıllarda kargo sektöründe gösterdiği örgütlenme başarısıyla adından sıkça söz ettiriyor. Kargo sektöründe işçilerin çalışma koşulları ve sendikalılık durumuna ilişkin neler söylersiniz?

Faaliyet alanımız olan taşımacılık işkolu geçmişte küçük ve orta ölçekli ambar işletmelerinin faaliyet gösterdiği bir sektördü. Ancak son yıllarda özellikle taşımacılığın önemli bir alanını oluşturan kargo sektörü, yabancı sermaye akışıyla birlikte gelişerek ve her geçen gün büyüyerek uluslararası bir önem kazandı. Sendikamızın örgütlü olduğu Amerikan sermayeli UPS Kargo, Alman Deutsche Post (DP) DHL, Avusturya Post ortaklı Aras Kargo gibi firmalar iç pazarı elinde bulunduran kargo firmalarının başında geliyor.

İşkolumuz ne yazık ki kayıt dışılığın, kuralsızlığın, güvencesizliğin alabildiğine yoğun olduğu bir sektör. Çalışma saatleri uzun ancak ücretler düşük. Ağır çalışma koşulları nedeniyle işçiler hak ettikleri tazminatlarını dahi almadan bu koşullara daha fazla katlanamayarak işlerini bırakmak zorunda kalıyor. Bu işçilerin yerini yeni işçiler alıyor ve bu şekilde bir sirkülasyon yaşanıyor. Örneğin bugün sendikamızın örgütlenme çalışması sürdürdüğü Yurtiçi Kargo’da, yine MNG Kargo’da olsun koşullar kabul edilir seviyenin çok altında. Bu işyerlerinde çalışma süreleri günde 13 saati buluyor. Kanunlarımızda çalışma saati günde 8, haftada 45 saatle sınırlandırılmış olmasına rağmen işverenler hiçbir yasa tanımıyor. Ülkedeki işsizlik ve yoksulluk ortamından da cesaret alan işverenler hakkını arayan işçiye kapıyı gösteriyor. Güvencesiz koşullarda çalışan işçilerin en küçük bir hak arama talebi, bir soru sorması bile tazminatsız işten atılmasına gerekçe yapılıyor.

‘SENDİKALARIN ÖNÜNE KONULAN İŞYERİ BARAJI KALDIRILMALIDIR’

-Kayıt dışı çalışmanın, acentelik ve taşeronluk gibi adlar altında esnek çalışma modellerinin yanı sıra dağınık işyerlerinin olduğu bir alanda faaliyet gösteriyorsunuz. Örgütlenme önündeki engeller nelerdir?

Örgütlenme önünde az önce de sözünü ettiğim çok sayıda engel var. Toplu sözleşme yetkisi alabilmeniz için işyeri bazında yüzde 50, işletme bazında yüzde 40 üye yeter sayısına ulaşmanız gerekiyor. Önünüze konulan bu işyeri barajını aşsanız bile yasalarımız işverenlere çoğunluk ve yetki tespitlerine itiraz etme hakkı tanınmış. Bu durumu fırsat bilen işverenler çoğunluğunuza karşı itiraz davası açıyor. Bu süreçten sonra ise yıldırıcı bir yargı süreci başlıyor. İşverenler, yasalardaki bu boşlukları yani itiraz süreçlerini işçileri yıldırmak, sendikayı tasfiye etmek için kullanıyor.

Kenan Öztürk, uzun soluklu bir mücadele ve uluslararası sendikal dayanışmayla örgütlenme çalışmalarını sonuca ulaştırdıklarını anlattı.

Örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması için öncelikle yasalardaki bu anti demokratik uygulamaların kaldırılması gerekiyor. Sendika ve konfederasyonların bu konuyla ilgili güçlü bir ses oluşturması, belki bir kampanya çerçevesinde, mücadeleyi örgütlemesi gerekiyor. Çünkü hala sendikaya üye olmak gibi demokratik hakkını kullandığı için işten atılan işçiler var. Bu engeller nedeniyle her yıl binlerce işçi işinden oluyor. Ne yazık ki bu anti demokratik uygulamalardan dolayı ülkemizde örgütlenme oranı da yüzde 12 seviyelerinde olup oldukça düşük. Diğer bir ifadeyle işçilerin yüzde 88’i hala örgütsüz ve toplu sözleşme hakkından yoksun.

‘KARGO SEKTÖRÜNDE YETKİ ALABİLMEK İÇİN EDİRNE’DEN KARS’A TÜM İŞYERLERİNİ ÖRGÜTLEMEK GEREKİYOR’

-Kargo sektöründe sendikal örgütlenmenin zorluklarından söz ettiniz. Bundan dolayı uzun süreli direnişlere de sahne oldu. İlk kırılma ne zaman oldu, bize bu süreçten bahseder misiniz?

Kargo sektöründe daha önce sendikalaşma mücadeleleri olmuştu ancak bunlar başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 1990’lı yıllarda Yurt İçi Kargo’da örgütlenme çalışmaları oldu keza Aras Kargo’da da sendikalaşma girişimleri oldu ancak az önce saydığımız yasalarımızdaki mevcut örgütlenme önündeki engeller nedeniyle bu girişimler başarısızlığa uğramıştı. Örneğin Türkiye genelinde faaliyet gösteren bir kargo işyerini Edirne’den Kars’a örgütlemeniz gerekiyor. Yani bu işyerlerinin toplamı üzerinden yüzde 40’ını üye yapmanız gerekiyor ki bakanlıktan yetki alabilesiniz. Dolayısıyla gerek bu işyeri barajı sorunu gerekse de işverenlerin bilinçli olarak yaydıkları “kargolarda sendika olmaz” gibi karşıt söylem ve tutumları kargolarda örgütlenmeyi başarısızlığa uğratan bir rol oynamıştır.

2010 yılında sendikamızın UPS Kargo’da gösterdiği kararlı örgütlenme mücadelesi bu anlamda bir kırılmaya yol açmıştır. İşverenlerin tabanda bilinçli olarak yaydığı işçilerin de neredeyse artık buna ikna olduğu “kargolarda sendika olmaz” propagandası boşa çıkarılmıştır.

Uluslararası kargo devi UPS Kargo’da uzun soluklu mücadelemiz işçilerin kararlı tutumu ve sendikamızın doğru önderliği sayesinde başarıya taşınmıştır. UPS Kargo’da örgütlenmeye başlarken işveren, sendikayı engellemek için 150 civarında üyemizi işten çıkardı. Sendikamız İstanbul’da ve İzmir’de işten atılan üyeleriyle birlikte, işyeri önüne direniş çadırı kurdu. 276 gün süren bir direniş sonucunda işveren sendikamızla masaya oturmak zorunda kaldı.

Uluslararası şirketlerde örgütlenme mücadelemizi uluslararası sınıf dayanışması ile pekiştirdik. Bu süreçte sendikamızın üyesi olduğu üst federasyon ITF (Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu), yine onun Avrupa kolu olan ETF (Avrupa Taşıma İşçileri Federasyonu) ve bağlı sendikalar, UPS işçileriyle ve sendikamızla eşi görülmemiş bir dayanışma örneği sergiledi. ITF’nin Meksika’da gerçekleşen 41. Genel Kurulu’na katılarak ‘UPS işçileri işe alınana kadar kesintisiz eylem’ kararı aldırdık. Bu kararın ardından yüzü aşkın ülkede aynı anda UPS işçileriyle dayanışma eylemleri yapıldı. UPS merkezleri önünde Türkiyeli işçilerle dayanışma kapsamında şirketi sendika hakkına saygı göstermeye çağıran eylemler örgütlendi. Bu uluslararası sınıf dayanışması başarıyı beraberinde getirdi ve mücadelemizi toplu iş sözleşmesi ile taçlandırdık. İşten atılan UPS işçileri geri alındı, şirketle şu an hala yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi imzalandı.

UZUN SOLUKLU MÜCADELEYLE GELEN SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜK

Kargo işçilerinin ekmeğini büyütmek için sendikalaşmayı kargoların geneline yaymak gerekiyordu. Bu gerçeklikten yola çıkan sendikamız UPS Kargo örgütlenmesinden sonra DHL Lojistik, DHL Express ve Aras Kargo’da çalışmalarını sürdürdü. Burada da uzun soluklu mücadeleler verildi ve bu mücadeleler sonucunda toplusözleşme kazanımları sağlandı. DHL Lojistik’in İstanbul ve Gebze işyerleri önünde direnişimiz 476 gün sürdü. Şirketin merkezi olan Almanya’da örgütlü Ver.di (Birleşik Hizmet Sendikası) sendikasını harekete geçirerek uluslararası dayanışmayı örgütledik. Ver.di, 17 delegasyonla Türkiye’ye gelerek direnişimizi ziyaret etti ve şirketi, sendika hakkına saygı gösterme konusunda uyararak basın açıklamaları düzenledi. Üyelerimizin kararlı duruşu, uluslararası dayanışma sonucunda şirket sendikamızı tanımak zorunda kaldı ve toplusözleşme müzakerelerine başlamayı kabul etti.

Bugün UPS Kargo, DHL Lojistik, DHL Express ve Aras Kargo işçileri toplu sözleşmeli bir düzen içerisinde çalışma yaşamını sürdürmektedir.

‘TÜMTİS’İN MÜCADELESİ SONUCU KARGODA İLK DEFA 8 SAAT ESASINA DAYALI ÇALIŞMA DÜZENİ GETİRİLDİ’

-Kargo işçilerinin düne kıyasla bugün sahip oldukları kazanımlarına ilişkin neler söylersiniz?

Sendikamızın kargolarda imzaladığı toplu sözleşmelerle ilk defa kargolara günde 8 saat esasına dayalı bir çalışma düzeni gelmiştir. 8 saati geçen her çalışma mesaiye yazılmıştır. Toplu iş sözleşmesinde getirilen “Disiplin Kurulu kararı olmadan hiçbir işçi işten çıkarılamaz” maddesi ile iş güvencesi sağlanmış, sendikamız, keyfi işten çıkarmaların önüne geçmiştir. Yani artık sendikalı kargolarda işçiler işyeri ile ilgili yöneticisine soru sorduğu için keyfi bir gerekçeyle işten atılmıyor. İşyeri Disiplin Kurulu 2+2 işçi ve işveren temsilcisinden oluşuyor. Yine ücretlerde önemli artışlar sağlanmış, enflasyona ezdirilmemiştir. Taşeronların kadroya alınması ile ilgili önemli adımlar atılmıştır. İşverenler, işçilerin dinlenme ve hafta sonu tatillerine bile göz dikerken, sendikamız dinlenme ve tatil izinleriyle ilgili düzenlemeleri toplu sözleşmeye almıştır. Örneğin UPS Kargo’da cumartesi günü izin günü olarak uygulanmaktadır.

-Geçen günlerde Aras Kargo ile ikinci dönem TİS (Toplu İş Sözleşmesi) imzaladınız, biraz açar mısınız nedir bu sözleşmenin önemi?

Aras Kargo ile birinci dönem toplu iş sözleşmesini çok zor koşullarda bağıtlamıştık. Dört yıl süren bir hukuk mücadelesinin ardından imzaladığımız birinci dönem toplu iş sözleşmesi mücadelemiz açısından bir kilometre taşı olmuştu. İkinci dönem toplu sözleşme görüşmelerini korona virüsü salgını koşullarında sürdürdük. Süreci üyelerimizle birlikte sürdürdük. Yani işçi arkadaşlarımızla birlikte TİS teklifini hazırlayıp işverene sunduk. Görüşmelerde gelinen aşamayı vardiya vardiya paylaşıp temsilci kurulları yaparak son noktada işçinin onayını alarak imzaladık.

Aras Kargo’da imzaladığımız bu ikinci dönem TİS ile ücret ve sosyal haklarda önemli kazanımlar sağladık. Ücretlere yüzde 30’u aşkın oranda zam aldık. Yine ikramiye artışları oldu. Aslında sendikamız kargolara girene kadar ikramiyenin lafı bile edilemezdi. Sendikamızın örgütlenmesiyle birlikte kargo işçileri ücretlerinin yanında ikramiye gördüler. Bu gün ücretleri tutarında yılda 3 ikramiye alan işyerlerimiz var.

Yine Aras Kargo’da ikinci dönem TİS ile eğitim yardımı, yakacak yardımı gibi sosyal haklarda artışlar sağlandı. Bu haklar her toplu sözleşmede daha da geliştiriliyor ve daha iyi bir noktaya getiriliyor. Kargo işçileri artık şunu biliyorlar ki her iki yılda bir onlarla birlikte onlar adına toplu iş sözleşmesi masasına oturan ve süreci onlarla birlikte müzakere eden ve onların haklarını güvence altına alan arkalarında bir sendikası, bir örgütü var. Bu kargo işçisi için çok büyük bir kazanım.

‘BU CENDEREYİ KIRACAĞIZ’

– Önünüze koyduğunuz yeni hedefleriniz nelerdir?

Kargo işçileri bu noktaya adım adım geldi. Sektörümüzde çalışan işçilerin yüzde 90’nı örgütsüz durumda ve dolayısıyla örgütsüz durumdaki bu işçileri sendikal güvenceye kavuşturmak öncelikli hedeflerimiz arasında bulunuyor. Yurtiçi Kargo, MNG Kargo işçilerini de muhakkak sendikalı yapacağız. Bu işçiler sendikamıza gelip çalışma koşullarını değiştirmek istediklerini söylüyor. Sendikasız güvencesiz koşullarda çalışan bu işçilerin pandemi sürecinden kaynaklı koşullarının daha da ağırlaştığını biliyoruz. ‘Neden tedbirler alınmıyor’ sorusunu dile getirmeleri dahi işten atılma gerekçesi yapılıyor.

Kayıt dışı, güvencesiz, yasalara aykırı bir şekilde 8 saati aşan uzun süreli çalışmaya dayalı bu cendereyi kıracağız. Sendika olarak amacımız örgütsüz kargolarda sendikal örgütlenmeyi sağlamak, ‘kargo işçisi asgari ücretle çalışır’, ‘kargo işçisi sendikalı olamaz’ şeklindeki söylemlere bütünüyle son vermek ve sektörün genelinde toplu sözleşmeli düzeni hakim kılmaktır. Onun için sendikamız, önümüzdeki süreçte bu hedefine uygun aktif bir mücadele sürdürecek.

KORONA SALGINI UCUZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMAK İÇİN BAHANE EDİLİYOR

-Bir yıldan fazla bir zamandır dünya korona virüsü gibi bir salgınla mücadele veriyor. Korona virüsü salgının çalışma yaşamına etkileri neler oldu?

Ülkemiz ekonomisi, içinde bulunduğu işsizlik ve yoksulluk durumu pandemi ile birleşince daha da büyüdü. İşverenler pandemiyi en iyi şekilde değerlendirdi. Ucuz işçi çalıştırmak, işçilerin taleplerini bastırmak için Kovid-19 koşullarından yararlandılar. Bu dönemde çıkarılan kararnameler ile ücretsiz izin uygulaması hayata geçirildi. Normal şartlarda işçilerin rızasına bağlı olan ücretsiz izin uygulanmasında bu şart ortadan kaldırıldı ve çok sayıda işçi ücretsiz izine çıkarıldı. İş potansiyeli düşmese bile ücretsiz izin uygulaması devam etti. Binlerce işçi mağdur edildi. Yine bu dönemde İşsizlik Sigortası Fonu’ndan biriken paradan 1168 lira -son asgari ücret zammıyla birlikte 1400 lira oldu- gibi bir parayla geçinmesi istendi, dolayısıyla açlığa mahkûm edildi. İşini kaybetmiş bu işçilere hiç olmazsa asgari ücret düzeyinde bir ücret verilmesi gerekirdi ki bizlerin bu yönlü talebi de olmuştu. Ancak bir adım atılmadı ve bu konuda işçilerin talepleri göz ardı edildi, işverenlerin çıkarları gözetildi.

-Korona virüsü salgınının taşımacılık sektörüne etkileri neler oldu?

İşkolumuzdaki işçiler bu süreçte evde kalamayıp çalışmayı sürdürdükleri için sağlık çalışanlarından sonra en riskli grupta yer alıyor. Evinden çıkamayan insanların zorunlu ihtiyaçlarını evlerine kadar götüren, bir günde yüzlerce adrese gidip yüzlerce insanla temas eden kargo işçileri, salgın riskiyle karşı karşıya çalışmaya devam ediyor.

Örgütlü olduğumuz Aras Kargo, DHL Lojistik, DHL Express ve UPS Kargo gibi işyerlerinde çalışanlara maske-eldiven-dezenfektasyon malzemelerinin dağıtımı ve işyeri araçlarının dezenfektasyonunu sağlanıyor. Bu malzemelerin dağıtımında aksaklıklar olduğunda işverenle görüşerek malzemelerin işveren tarafından tedarikini sağlıyoruz. Yetersiz de olsa bu tür tedbirleri mümkün olduğunca almaya çalışıyoruz. Ama örgütsüz yerlere müdahale edebilme olanağımız ne yazık ki yok.

Salgın sürecinde kargo işçileri fedakârca çalıştı. Hastalık riskini göze alarak çalışan kargo işçilerinin bu fedakarca çalışmasının ödüllendirilmesi bu anlamda ekonomik destek verilmesi gerekiyordu. Biz bu talebimizi dile getirdik çalışma bakanlığına çağrıda bulunduk ancak herhangi bir adım atılmadı. Bırakın ödüllendirmeyi denetim bile yapılmadı. Özellikle sendikal güvencenin olmadığı işyerlerinde işçiler maske, eldiven dahi olmadan çalıştı.

Binlerce kargo işçisi salgın koşullarında çalışmaya devam ettiği için hastalığa yakalandı, hayatını kaybetti. Ne yazık ki biz bu süreçte kovid nedeniyle 4 üyemizi kaybettik. Çok sayıda üyemiz hastalığa yakalandı.

-Bu süreçte internet alışverişleri artış gösterdi. Bu durum sektör işçilerini ne şekilde etkiledi?

AVM’lerin kapalı olması, internet alışverişlerine geçmişte tereddütlü yaklaşan vatandaşların koşulların da dayatıyor olması nedeniyle online alışverişe yönelmesi ve giderek bunun bir alışkanlık haline gelmesi sebebiyle bu süreçte e-ticaret arttı. Buna bağlı olarak iş yükü ve iş yoğunluğu da artmış bu durum özellikle sendikal güvencelerin olmadığı örgütsüz işyerlerinde kargo işçilerinin çalışma koşullarını olumsuz yönde etkilemiştir. Elbette sendikalı işyerlerinde de iş yoğunluğu yaşanmıştır ancak buralarda işçiler fazla çalışmasının karşılığını alabilmişlerdir. Örneğin üyelerimiz bir ayda 2 bin-3 bin lira civarında mesai almışlardır bu dönem yaptıkları fazla çalışmalarının karşılığı olarak. Ancak sendikasız işyerlerinde koşullar daha da ağırlaşmıştır. Kargo işçileri bir taraftan işi yetiştirme baskısı bir taraftan da müşterilerin baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Zamana karşı yarış, işverenlerin işçilerin ensesinde boza pişirmesinin sonuçları kimi zaman ağır oldu. Geçtiğimiz yıl MNG Kargo işçisi Mehmet Ali İbin’in başına gelenleri hatırlayalım. Kargo işçisi İbin, kargosu geciktiği için müşterisi tarafından darp edilerek öldürülmüştü ne yazık ki.

GÖÇMEN İŞÇİLER KAYITDIŞI ÇALIŞTIRILIYOR

Bu süreç kayıt dışılığı da artırdı, örneğin boşta kalan servisler kargo işine dahil olmuş, irili ufaklı çok sayıda firma sektöre giriş yapmıştır. Yine işkolumuzda göçmen emeğinin yoğun sömürüsü var. Suriye, Afganistan, Pakistan’dan gelen göçmen işçiler bu alanda kayıtdışı bir şekilde çalıştırılıyor. Kaçak, kayıt dışı çalışmanın önlenmesi konusunda denetimler de yetersiz. Biz özellikle bu kaçak, kayıtdışı çalışmanın önüne geçilmesi için İŞKUR müdürlükleri ve Çalışma Bakanlığı’na denetim yapması için başvuruda bulunduk ancak sonuç alamadık. Bu işçiler günde 13 saat yevmiye usulü çalıştırılıyor. Sigorta yok, sendika yok, tazminat hakkı yok, yasal güvençlerden yoksun karın tokluğuna bir ücretle çalıştırılıyorlar.

-Gıda kuryelerinin örgütlenmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu dönemde kargo ve kurye emeğinin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bu alan önümüzdeki dönem daha da büyüyecek gibi görünüyor. Bu alanda da yoğun bir şekilde kayıt dışı ve kuralsız çalışma yapılmakta. Ayrıca işçiler düşük ücret ve uzun çalışma koşullarına tabi tutulmakta. Gıda kuryelerinin örgütlenmesiyle ilgili sendika olarak çalışmalarımız sürüyor. Sendikamız önümüzdeki dönem bu mücadelesine ağırlık verecek. Kargo işçileri gibi bu işçilerin de mutlaka sendikalı olması gerekir. Gıda kuryelerini sendikamızda birleşmeye çağırıyorum.

‘SENDİKALAR DAHA MÜCADELECİ OLMALI’

-Sendikaların yeni döneme ilişkin bakış açısı nedir, ne olmalıdır?

Ülkemizde işçi haklarına yönelik baskı ve hak gaspları yaşanıyordu. Pandemi ile birlikte sorunlar daha da arttı. İşçilerin yüzde 88’i toplu sözleşme hakkından yoksun. İşçi sınıfının yıllarca mücadele ederek kazandığı, elindeki hak kırıntıları da gasp ediliyor. İşçinin elinde kalan önemli kazanımlarından kıdem tazminatını gündemlerinden düşürmüyorlar. Tam da bu pandemi sürecinde işçinin faydalandırılması gereken İşsizlik Sigortası Fonu içi boşaltılarak işverenlere kaynak olarak aktarıldı.

Dolayısıyla, aslında sendikaların önümüzdeki döneme ilişkin daha mücadeleci, yüzünü sokağa dönen bir mücadele örmesi gerekir. Sadece durum tespiti yapmak veya durumdan yakınmakla ne örgütlenme önündeki engelleri aşabiliriz ne de kıdem tazminatı, grev hakkı gibi kazanımlarımızı koruyabiliriz. Sendikaların daha mücadeleci siyasal iktidarlardan bağımsız, yüzünü sokağa ve sınıfa dönen bir yaklaşımla hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde önümüzdeki dönem elimizdeki kazanımları da birer birer kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız.

Kaynak: Gazete Duvar