ÖRGÜTLENME MÜCADELESİNE KELEPÇE, YÖNETİCİLERİMİZ 6 AYDIR TUTUKLU!

Sendikamız Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası’nın(TÜMTİS), Ankara Şube Başkanı ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri, 200 günden bu yana tutuklu. 20 Kasım 2007 tarihinde bir gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınan sendika yönetici ve temsilcilerimizden 7’si tutuklanarak Sincan Özel Tip Cezaevi’ne konmuştu. “Soruşturmanın gizliliği” öne sürülerek, gerekçesi bile açıklanmayan uzun bir tutukluluğun ardından açıklanan iddianamede, temelsiz ve ağır suçlamalarla sendika yöneticilerimiz cezalandırılmak isteniyor. İlk duruşma 6 Haziran 2008 günü.

SENDİKACILARA GECE YARISI OPERASYONU
Ankara Şube yöneticilerimiz ve bazı işyeri temsilcilerimiz, 20 Kasım 2007 günü, 12 Eylül dönemini hatırlatan bir uygulamayla, gece yarısı evleri basılarak ve kendilerine herhangi bir gerekçe açıklanmaksızın gözaltına alındılar. Merkez Yönetim Kurulu toplantısı için İstanbul’da bulunan, Genel Eğitim Sekreteri ve Ankara Şube Başkanımız Nurettin Kılıçdoğan ise kaldığı otelde gözaltına alındı. Ardından Ankara Şube ve Temsilcilik binalarımız arandı, tüm yazılı evraklara ve bilgisayara el konuldu. Savcılık, “soruşturmanın gizli yürütüldüğü” gerekçesi ile gözaltıların nedenini açıklamadı. Sendikamız avukatının gözaltında bulunan yönetici ve üyelerimizle görüşmesine engeller çıkarıldı. 23 Kasım günü, mahkemeye çıkarılan 10 üyemiz salıverilirken; Genel Eğitim Sekreterimiz ve Ankara Şube Başkanımız Nurettin Kılıçdoğan, Şube Sekreterimiz Hüseyin Babayiğit, Şube Mali Sekreterimiz Halil Keten, Yönetim Kurulu Üyelerimiz; Binali Güney, Selahattin Demir, Erkan Aydoğan ve Atilla Yılmaz tutuklandılar. Arkadaşlarımız halen Sincan L Tipi Cezaevi’nde tutulmaktadır.

ÇETE DEĞİL, İŞÇİYİZ!
Bir şubemizin tüm yönetim kurulu üyelerinin gözaltına alınarak tutuklanması ve ardından yapılan açıklamalar, geniş kamuoyu önünde sendikamızı ağır bir töhmet altında bırakmıştır. Sendika yöneticilerimizin suç işledikleri intibaı yaratılmıştır. Ancak şube yöneticilerimiz, ne çetedir, ne de çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmuştur. Arkadaşlarımızın eğer bir suçu varsa o da temsil ettikleri işçi ve emekçilerin hakları için mücadele etmektir. Şube yöneticilerimizin gözaltına alınmaları ve tutuklanmalarının gerekçesi, sendikacılık dışı konular değil, doğrudan sendikal faaliyetleridir.
Adeta bir çeteler cenneti haline getirilen ülkemizde gerçekte çeteler vardır. Bu çeteler, neredeyse açık şekilde faaliyet yürütmekte, zaman zaman açığa çıktığı gibi, bazı devlet görevlileri tarafından himaye edilmektedir. Çeteler karşısında “çaresiz” kalan güvenlik güçlerinin, bir sendikanın tamamen yasal, meşru faaliyetini “suç” olarak göstermesi, savcılığın bunu dava konusu yapması düşündürücüdür.

İDDİANAME’YE GÖRE, SENDİKAL MÜCADELE, SUÇ; SENDİKA, SUÇ ÖRGÜTÜ
Aylar sonra açıklanan iddianame ile yöneticilerimizin sendikal faaliyetlerinden dolayı tutuklandıkları teyit edilmiş, sendikacılık faaliyeti suç, sendika şubemiz de suç örgütü gibi gösterilmiştir.
İddianameden de anlaşılmaktadır ki, gözaltı süreci, örgütlenme çalışmalarımızdan rahatsızlık duyan bazı işverenlerin şikayeti üzerine başlatılmış, işçileri köle gibi görmek isteyen işverenlerin asılsız iddiaları doğru kabul edilerek, yöneticilerimiz hakkında “suç işlemek için örgüt kurmak, mala zarar vermek ve çalışma özgürlüğünü engellemek” gibi suçlamalarla dava açılmıştır.
İddianameye hakim mantık, sendikaları zararlı kuruluşlar, sendikal faaliyeti de suç olarak görmektir.
Bunun bir yansıması olarak, bir sendikanın asli faaliyetleri arasında yer alan üye kaydetme işlemi bile suç gibi gösterilmiştir. “Sendika üye sayısını artırarak haksız çıkar elde etmek” iddialar arasında yer alabilmiştir. Aynı şekilde, bu yönde hiçbir şikayet bulunmamasına rağmen, iddianamede, “zorla üye yapmak” da suçlar arasında sayılmaktadır.
Anlaşılan o ki, işçileri kölelik şartlarında, düşük ücretle, örgütsüz olarak çalıştırmak, örgütlenmiş işçinin işine son vermek, yerine grev kırıcısı çalıştırmak serbesttir; ama işçilerin daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için mücadele etmek, örgütlenmelerine önayak olmak ise suç olarak damgalanmaktadır.
Yöneticilerimizin tutuklandığı 2007 yılında onbinlerce işçi sendikalı oldukları için işten çıkarılmış, işe dönme mücadelesi veren işçilere, işverenler ve kiralık tetikçileri saldırılar düzenlemiş, sendikaların şikayetlerine karşın tek bir işveren yada tetikçisi tutuklanmamıştır. YÖRSAN, DESA Deri, TEGA Mühendislik, Gazi-ulaş, Burulaş, Unilever gibi bir çok işyerinde yaşanan saldırılar bunun örneğidir.

HEDEFTE SENDİKAL HAREKET
Şube yöneticilerimizin sendikal faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanmaları, 6 ayı aşkın süre yargı önüne çıkarılmamaları, sendikamız TÜMTİS’e olduğu kadar tüm sendikalara açık bir gözdağıdır. Tüzel kişiliğe sahip sendikaların yönetici ve üyelerinin gün içinde çağrılarak ifadeleri alınması olanaklıyken, gece yarısı evleri basılarak gözaltına alınmaları, sendika şube ve temsilcilik binalarının aranarak tüm yazılı evraklara ve bilgisayara el konulması, iş ve ev adresleri belli olan şube yöneticilerimizin tümünün tutuklanması, 12 Eylül dönemini anımsatmaktadır.
Dayanağını 12 Eylül Anayasası’ndan alan sendikal yasaklar ve kısıtlamalarla patronlar için dikensiz bir gül bahçesi yaratma amacı, işçi sınıfının hak alma mücadelesiyle başarısızlığa uğratılmıştır. Ama özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren, işçi sınıfının tüm kazanımları yok edilmeye, sınıf; örgütsüz ve şekilsiz uysal köleler topluluğu haline getirilmeye çalışılmaktadır. Her alanda işçilere kötü çalışma koşulları, düşük ücret ve örgütsüzlük dayatılmaktadır.
Patronlar, her fırsatta işçilerin kazanımlarını yok etmeye çalışmakta, tuttukları paralı adamlarla işçilere saldırmakta, bunun yetmediği durumlarda ise güvenlik güçlerini devreye sokarak işçileri sindirmeye çalışmaktadırlar. Ne var ki, son zamanlarda yaşananlar, bu saldırının yeni bir aşamaya geldiğini göstermektedir.
Greve çıkan Türkiye Haber-İş Sendikası’na bağlı şube yöneticileri ve üyeleriyle ilgili Türk Telekom işvereninin şikayetleri üzerine pek çok ilde grevci işçiler, şube yöneticileri evlerinden gözaltına alınmıştı. Diyarbakır’da sendika şube yöneticilerinden ve üyelerinden toplam 10 kişi tutuklanmış ve çeşitli cezalara çarptırılmıştı. SES Genel Merkez Yöneticisi Meryem Özsöğüt aylardır tutukludur.
Ankara Şube yöneticilerimizin tutuklanması, bu saldırı zincirinin yeni bir halkasıdır. Sendikamızın Ankara Şube Yöneticileri’nin, örgütsüz, sigortasız, çalışma saatleri belirsiz, açlık sınırının altında bir ücretle, köle koşullarında işçi çalıştırmak isteyen işverenlerin şikayetleri dayanak yapılarak tutuklanması; örgütlenme ve üyelerinin haklarını koruma mücadelesi veren sendikaların hedefe konulacağını göstermektedir.
Artık mücadeleci her sendikaya kolaylıkla aynı suçlamalar yöneltilebilecek, her sendika “suç örgütü” olarak damgalanabilecektir. Bu nedenle tüm sendikalar bu saldırıyı kendilerine yapılmış kabul etmeli ve geri püskürtülmesi için mücadele etmeli, sendikamıza yönelik bu saldırının boşa çıkarılabilmesi için dayanışmada bulunmaladır.

DAYANIŞMA ARTARAK DEVAM EDİYOR!
Hem ülke içerisinde hem de yurtdışında sürdürülen kampanyamıza destek artarak büyüyor. Ülke içerisinde TÜRK İŞ’ten DİSK’e, KESK’ten Odalara kadar birçok kesim ve bunlara bağlı şubeler yaptığı açıklamalarda yanımızda olduklarını belirttiler. TÜRK-İŞ Genel Kurulu’nda sendikamız ile dayanışma amacıyla imza kampanyası düzenlenmesi kararı alındı, ülke çapında toplanan onbinlerce imza yapılan basın açıklamasının ardından Adalet Bakanlığına sunuldu. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, yayımladığı sonuç bildirgesinde üyelerimizin uğradığı haksızlıkların giderilmesi konusunda her türlü girişimde bulunma kararı aldı.
Uluslararası emek hareketinden de sendikamıza destek artarak devam ediyor. Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) (www.itfglobal.org), Uluslararası Sendikalar Federasyonu (ITUC), Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU) ve Avrupa Sendikalar Federasyonu (ETUC) gerek hükümete gerekse de kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda Ankara Şube yöneticilerimizin serbest bırakılmalarını istediler. Üst örgütümüz ITF’in çağrısı ile Hükümete gönderilen protesto mektubu sayısı 5 bine ulaştı. Yine LabourStart (www.labuurstart.org) çağrısı ile 1 günde Avustralya’dan Çin’e, Yeni Zellanda’dan Kanada’ya, Almanya’dan Rusya’ya, İngiltere’den Amerika’ya sendikacılar, işyeri temsilcileri, bilim insanları, parlamenterler gibi değişik meslek kuruluşlarından bin kişi protesto mektubu gönderdi. 6 Haziran’da yapılacak duruşmaya uluslararası destek kapsamında;
Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) Kara Taşımacılık Bölümü Başkanı Mac Urata, ITF Almanya Temsilcisi ve Ver.di Genel Merkez Temsilcisi Barbara Ruthmann, Alman parlamenter Ulla Jelpke, ATTAC (Anti Globalleşme Hareketi) Almanya sözcüsü Sabine Leidig, Almanya Emek Dayanışma Derneği Genel Başkanı Wilhelm Frohn, Almanya Gıda İşçileri Sendikası (NGG) Dortmund Şube Sekreteri Torsten Gebehard, Ver.di Göçmenler Grubu Almanya Sözcüsü İbrahim Işık ve Ver.di Bayern Eyaleti adına Orhan Akman Ankara’ya gelerek duruşmaya katılacak.

6 HAZİRAN’DA DURUŞMAYA
Ankara şube yöneticilerimiz hakkında açılan davanın ilk duruşması 6 Haziran Cuma günü saat 10:00’da, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacaktır.
Biz TÜMTİS Sendikası olarak, konfederasyonumuz Türk-İş’in yöneticileri, uluslararası üst örgütümüz İTF başta olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışından sendikamız ile dayanışmak için gelenlerle duruşma salonunda olacağız.
Tüm sendikaların, odaların, meslek örgütlerinin yönetici ve temsilcilerini, aydınları, siyasi parti temsilcilerini ve bilim insanlarını sendikamızla dayanışmaya, duruşma salonunda bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz.
Ankara Şube Yöneticilerimizin şahsında, suçlu gösterilip yargılanan sendikamızda örgütlü işçilerdir. Üyelerimiz gibi örgütlenme mücadelesi veren, kazanımlarını korumaya çalışan yüz binlerce ve milyonlarca işçidir. İşçilerin her türlü baskı ve zorbalığa karşın örgütlenme mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini, tüm zenginlikleri var eden onurlu bir sınıf olarak ekmek ve demokrasi mücadelesinde ısrar ettiklerini göstermek için birleşmeye, dayanışmaya!

Merkez Yönetim Kurulu