GREV VE DİRENİŞTEKİ SENDİKALARLA BİRLİKTE TÜRK İŞ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİNDE BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİK!

unilever,tümtis

Grev ve direnişleri devam eden Unilever, Desa Deri ve E-Kart işletmelerinde örgütlü İstanbul Şubemiz, Deri İş Tuzla Şube ve Basın İş İstanbul Şubeleri ile birlikte Türk İş Bölge Temsilciliğinde basın toplantısı düzenledik. Basın toplantısına Türk İş İstanbul Şubeler Platformu bileşeni sendikalar, aralarında oda ve derneklerin temsilcileri, İşçi Kardeşliği Partisi Genel Başkanı Zeki Kılıçaslan, ÖDP İstanbul İl Başkanı Sinan Tutal ile grev ve direnişteki işçiler katıldılar.

unilever,tümtis

Toplantının açılışında konuşan Türk İş Bölge Temsilci Yardımcısı Ramia Akdoğan devam eden direnişlerin başarıya ulaşması için Türk İş Bölge olarak üzerlerine düşeni yapacaklarını söyledi. Devam eden direnişler hakkında ilk olarak Desa Deri direnişi hakkında Deri İş Tuzla Şube Başkanı Binali Tay söz alarak bilgi verdi. Tay konuşmasında Desa Deri’de direnişlerinin sendikaya üye olduklarından dolayı işten atılan 41 işçi ile 100 günü geride bıraktığını söyleyerek, “ Desa Deri işverenine ait olan İstanbul Sefaköy ve Çorlu’daki işyerlerinde de örgütlenme çalışmalarının devam ettiğini” söyledi. Şimdiye kadar birçok sendika genel merkezi ile Şubeler Platformu’nun desteğini gördüklerini fakat direnişlerin başarıya ulaşması için başta Türk İş Genel Merkezi olmak üzere daha ileri bir düzeyde bir dayanışma tutumunun örülmesi gerektiğini söyledi.

unilever,tümtis

unilever,tümtis

E-Kart grevi hakkında bilgi veren Basın İş İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer, Eczacıbaşı’na ait olan fabrikada kredi kartı üretimi yapıldığını belirterek, “2006 yılından bu yana örgütlenme çalışması yürüttüğümüz fabrikada grevimiz 52. gününe girdi”. 20 kişiyle başladıkları grevde oldukça mesafe aldıklarını söyleyen Dinçer, “bizim grevimiz, işletmede toplu sözleşme imzalamaktan ziyade sendikalaşmak ve işyerinde sendikayı örgütleme amacı”nı taşıyor dedi. İşyerlerinde tek tek kazanımların bu dönemde oldukça zor olduğunu söyleyen Dinçer, “sınıfın kazanmasını istiyorsak bütün direnişleri tek bir mücadele olarak görmemiz gerekir” dedi.

unilever,tümtis

İstanbul Şube Başkanımız Çayan Dursun dünyanın 54 ülkesinde fabrikaları olan Unilever Firmasının ülkemizde de fabrikaları olduğunu belirterek, “bu fabrikalarda Tekgıda iş ve Petrol İş sendikalarımız örgütlü. Yalnızca depolama ve taşıma işini yapan yerler sendikasız” dedi. Sendikamıza üye olan işçilerle başlattığımız direnişin devam ettiğini belirten Dursun, “Sınıfın ve işçilerin kazanımı için direniş ve mücadeleleri birleştirmek gerekiyor” dedi.

Türk İş İstanbul Şubeler Platformu adına konuşan Tezkoop İş 2 Nolu Şube Başkanı Rabia Özkaraca, “Direnişte ve Grevde olan işçiler sadece kendileri için değil tüm işçi ve emekçiler için mücadele ediyorlar. Haklarımızı elde etmenin yolu örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçmektedir. Başarı için kararlı bir mücadelenin yanında direniş ve grevlerin diğer işçi ve emekçiler tarafından sahiplenilmesi de hayati önemdedir. Direniş ve grevdeki işçileri ziyaret ederek yalnız olmadıklarını göstermek, işten atılan işçi arkadaşlarımıza ekonomik destek sağlayarak mücadelenin dayanma gücünü arttırmak tüm işçi sınıfı örgütlerinin asli görevidir” dedi. Özkaraca, Türk İş İstanbul Şubeler Platformu olarak aldıkları kararları şöyle sıraladı:
Direniş ve grevlerle dayanışmayı güçlendirmek için “SENDİKAL HAKLARI İÇİN DİRENEN VE GREVDE OLAN İŞÇİ KARDEŞİNLE 5 LİRANI PAYLAŞ” Kampanyası başlatılmıştır. Başta Genel Merkezlerimiz ve Konfederasyonlarımız olmak üzere tüm emek örgütlerini, direnişlere maddi destek örgütlemeye çağırmaktadır.
27 Ağustos Çarşamba günü direniş ve grevlerle dayanışma amacıyla kitlesel ziyaret ve basın açıklaması yapılacaktır. Basın açıklaması saat 14.00’da ÜNİLEVER direniş yerinde Gebze’de yapılacaktır. Tüm emek örgütlerini kitlesel ziyarete ve basın açıklamasına katılmaya davet etmektedir.
SSGSS sürecinde olduğu gibi, tüm emek örgütlerini işçi ve emekçilere yönelik her alanda artarak devam eden yoğun saldırılar karşısında birleşik mücadeleyi örgütlemeye çağırmaktadır.

unilever,tümtis

Deri İş Tuzla, Basın İş İstanbul ve TÜMTİS İstanbul Şubemiz adına ortak basın açıklamasını İstanbul Şube Başkanımız Çayan Dursun yaptı. Dursun Basın açıklamasında şunları söyledi; “Örgütlenme ve sendikaya üye olma hakkı, vazgeçilmez temel insan haklarındandır. Bu hak, uluslararası sözleşmelerle ve Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Yasalarla güvence altına alınmasına karşın, sendika üyesi olduklarından dolayı işçiler işten atılmakta, aileleri ile birlikte açlık ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Anayasal haklarını kullanan işçiler patronlar tarafından cezalandırılmakta, belediye gibi kamu kuruluşları dahi sendika üyesi olduğu için yüzlerce işçiyi işten atmaktan çekinmemektedir. Sendika hakkı sermayenin topyekün saldırısı ile karşı karşıyadır. 2 ay’da sonuçlandırılması gereken işe iade davaları aylarca sürüncemede bırakılmakta, 2 haftada sonuçlandırılması gereken çoğunluk başvurularına Çalışma Bakanlığı tarafından aylarca cevap verilmemektedir. Yasal süreler hiçe sayılarak uzatılan bezdirici prosedürün sağladığı olanaklarından yararlanan işverenler, işçileri zor kullanarak sendikalardan istifa ettirmekte veya işten atmaktadır.

Ülkemizin birçok bölgesindeki işyerlerinde sendikaya üye oldukları için işten çıkartılan işçilerin sürdürdükleri direnişler devam etmektedir. Düzce ve Sefaköy’de Desa Deri Fabrikasında Deri İş Sendikasının, Gebze’de E-kart işyerinde Basın İş Sendikası’nın, Susurluk Yörsan’da TekGıda-İş Sendikası’nın, İstanbul Kumport ve Marport Limanlarında Liman İş Sendikası’nın, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Belediye İş Sendikası’nın, Kocaeli Üniversitesinde Oleyis Sendikasının, Arçelik’te Nakliyat-İş sendikasının, Tega’da Birleşik Metal-İş Sendikasının, Bursa ve Gaziantep Büyükşehir Belediyeleri ile Unilever’de TÜMTİS Sendikasının sürdürdükleri grev ve direnişler devam etmektedir.

Sermayenin sendika hakkına karşı topyekün bir saldırı başlattığı bu dönemde, örgütlenme hakkını savunduğumuz ve örgütlenme çalışması yürüttüğümüz için baskı ve anti-demokratik uygulamaların muhatabı olmaktayız. Keyfi uygulamalarla ve çıkarılan özel zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz. Ulusal ve Uluslararası şirketlerin patronları, kamu işverenleri, işçilerin örgütlenme talepleri karşısında ilk iş olarak işçileri işten atma yoluna gidiyorlar. Bunun yanında işçilere güvenlik güçleri ile baskı ve şiddet uygulama, direnişe başlayan işçilere saldırma, mahkemelere itirazlar yoluyla süreci baltalama gibi yöntemler işverenlerin en temel hak olan sendikalaşma hakkı karşısındaki bilinen uygulamalarıdır. En son geçtiğimiz günlerde İstanbul Kumport ve Marport Limanlarında çalışan Liman İş Sendikasına üye olan işçilere taşeronlar vasıtası ile demir sopalarla saldırılmış ve işçiler yaralanmıştır. Buradan yapılan saldırıyı bir kez daha kınıyoruz.

Bizler; işverenlerin saldırıları karşısında başarılı olabilmek için, grev ve direnişlerimizi birleştirmek, taleplerimizi ortaklaştırmak ve güçlü bir dayanışma ağı örgütleyerek mücadelemizi yükseltmek gerektiğine inanıyoruz. Sermayenin topyekün saldırısına karşı topyekün bir sınıf direnişi örgütlemek zorundayız.

“Gücümüz örgütlü birliğimizden gelir” şiarı ile başta Konfederasyonumuz Türk İş olmak üzere tüm sınıf örgütlerini, emek ve demokrasi güçlerini, konfederasyon farkı gözetmeksizin tüm sendikaları, direniş ve grevleri desteklemeye, direnişleri birleştirmeye davet ediyoruz. İşçilerin sendika hakkına ve kazanımlarına, her türlü baskı yöntemlerini kullanarak saldırmaktan çekinmeyen sermayeye karşı dayanışmayı örgütlemek ve gücümüzü birleştirmek zorundayız. Aynı zamanda onur ve ekmek mücadelesi olan direnişlerin başarıya ulaşması, İşçi sınıfının başarısı ve kazanımı olacaktır” dedi.