YEREL SEÇİMLER “YOKSULLUK TİCARETİNİ” YAYGINLAŞTIRDI.
EKONOMİK KRİZ MUTFAKTA… ÇALIŞANLAR ARTIK İŞSİZ ve DAHA YOKSUL…DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI 740.- TL, YOKSULLUK SINIRI 2.411.- TL.MUTFAK ENFLASYONUNDA YILLIK ORTALAMA ARTIŞ YÜZDE 10,77 ORANINDA…HÜKÜMET UYGULAMALARIYLA “SOSYAL DEVLET” YERİNİ “SADAKA DEVLET” ALDI…
Yaşanan ekonomik krizle birlikte yaygınlaşan işsizlik ve gelecekle ilgili belirsizlik, başta çalışanlar olmak üzere dar ve sabit gelirli kesimleri endişelendirmeye devam ediyor. Bu kesimin işlerine ve satınalma güçlerinin korunmasına yönelik artan kaygıları tüketim harcamalarını da olumsuz etkiliyor. Talebin gerilemesi zorunlu giderler arasında yer alan gıda harcamalarında bile kendini gösteriyor.
TÜİK tarafından bu ay açıklanan istihdam ve işsizlik verileri bu alandaki tehlikeli tırmanışı ortaya koydu. İşsizlik oranının hesaplanmasındaki yetersizlik ve yöntem tercihine rağmen üç milyona ulaşan işsizlerin yüzde 17,5’ini (yaklaşık 524 bin kişi) bu dönemde işten ayrılanlar oluşturdu. İşsiz kalanların sayısı giderek artarken, işsizlik ödeneğine hak eden kişi sayısı ise sınırlı sayıda (işsiz kalanların yaklaşık yüzde 10’u) kaldı.
Yaygınlaşan işsizlik, ücret gelirlerindeki gerileme, gelir yetersizliği/yokluğu, dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama koşullarını gün geçtikçe daha da bozmaktadır.
TÜRK-İŞ’in yirmibir yıldan bu yana düzenli olarak her ay yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” çalışmasının sonuçları bu olumsuzluğu ortaya koyan önemli bir gösterge olmaktadır. Şubat 2009 döneminde dört kişilik bir ailenin sadece sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı 740,04 TL’dir. Gıda yanısıra yapılması zorunlu konut (kira, yakacak, elektrik, su vb), ulaşım, giyim, eğitim, haberleşme ve benzeri harcamalar da dikkate alındığında, bir anlamda “insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” için gerekli tutar 2.4010,57 TL olarak hesaplanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, dört kişilik bir ailenin günlük geliri 25 TL’nın altındaysa “aç” ve günlük geliri 80 TL’nın altındaysa “yoksul”dur.
İşçinin ve memurun, emeklisinin, esnafın, köylünün, kısacası dar ve sabit gelirli büyük bir kesimin çoğunluğunun geliri “insan onuruna yaraşır” bir geçim seviyesi sağlamanın ötesinde yaşanan krizin nedeniyle giderek kötüleşmektedir.
Uygulanması gereken ekonomik ve sosyal politikalar, herkesin çalışarak elde edeceği gelirle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlaması temelinde olması gerekmektedir. Yoksulluğu önleyecek yaklaşımlar yerine “yardım” temelinde yaygınlaşan uygulamalar, özellikle yerel seçimle birlikte hız kazanmıştır. Bir bakıma “yoksulluk ticareti” diye nitelendirilebilecek yaklaşımlar sergilenmeye başlanmış, “sosyal devlet” uygulamaları yerini “sadaka devlet”e bırakmıştır.
TÜRK-İŞ’in verileri temel alındığında Şubat 2009 ayı itibariyle “mutfak enflasyonu”ndaki değişim şöyle olmuştur:
• Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 0,61 oranında artmıştır.
• Gıda harcaması tutarı, geçtiğimiz ay meydana gelen gerileme nedeniyle yılın ilk iki ayında yüzde 0,05 oranında artmıştır.
• Gıda harcaması tutarındaki artış son oniki ay itibariyle yüzde 3,51 düzeyindedir. Ancak Şubat 2008’deki yüzde 3,01 oranındaki artışın etkisi önümüzdeki ay olmayacağından Mart 2009’da fiyatlarda yükselme olacaktır.
• Yıllık ortalama artış ise yüzde 10,77 oranında gerçekleşmiştir.
Konfederasyonumuz hesaplamasına temel olan gıda maddelerinin fiyatları doğrudan piyasadan, market ve semt pazarları dolaşılarak belirlenmektedir. Yapılan hesaplama sonuçları her ayın son haftası açıklanmaktadır. TÜİK tarafından yapılan çalışmanın sonuçları ise, izleyen ayın ilk haftası açıklanmaktadır.
TÜRK-İŞ’in çalışmasına göre, dört kişilik ailenin bir önceki yıla göre yapması gereken ek harcama tutarı gıda için 25.- lira, toplam harcamalar için 82.- liraya ulaşmaktadır.
Gıda harcaması çalışmasına temel alınan beslenme kalıbında yer alan bazı ürünlerin fiyatlarında Şubat 2009 itibariyle gözlenen değişim şu şekildedir:
• Süt, yoğurt, peynir grubunda; süt ve yoğurt fiyatı artmış; peynir fiyatı ise
–promosyon uygulamaları nedeniyle- biraz gerilemiştir.
• Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat gibi ürünlerin bulunduğu grupta; et fiyatı aynı kalmış, tavuk fiyatı gerilemiş, yumurta fiyatı ise artmıştır. Balık ve sakatat ürünlerini fiyatları ise genelde değişmemiştir.
Bakliyat ürünleri (kuru fasulye, nohut, yeşil ve kırmızı mercimek, barbunya) fiyatı ise genelde değişmemiş, barbunyada ise artış gözlenmiştir.
• Sebze-meyve fiyatı bu ay biraz gerilemiştir. Ortalama kilogram sebze fiyatı 1,88 lira, ortalama meyve fiyatı ise 1,82 lira olarak hesaplanmıştır. Hesaplamada -her zaman olduğu gibi- pazarda yoğun olarak bulunan ve satılan sebze-meyve ürünleri temel alınmıştır.
• Ekmek, pirinç, un gibi ürünlerin bulunduğu grupta; makarna, pirinç ve bulgur fiyatında artış, ün ve irmik fiyatında gerileme görülmüştür.
• Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; tereyağı fiyatı aynı kalmış, margarin -yürütülen kampanyanın da etkisiyle- gerilemiştir. Zeytinyağı ve ayçiçek yağı genelde aynı kalmıştır. Siyah ve yeşil zeytin ile baharat (kimyon, nane, karabiber, vb) fiyatları da değişmemiştir. Yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb) ürünlerinden sadece fındığın fiyatı artmıştır. Şeker, tuz, bal fiyatı artmış, çay ve ıhlamur fiyatı bu ay yine değişmemiştir. Salça fiyatı ise artmıştır.
AÇIKLAMALAR
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine saygın yaşam düzeyi sağlayacak bir gelir elde atmaları esastır. Yoksulluk, genel anlamıyla, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumu olarak tanımlanmaktadır. Yoksulluk sınırı tutarı, bir ailenin, insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyidir.
Türkiye’de bu konuda düzenli bir çalışma bulunmamaktadır. TÜRK-İŞ, varolan bu eksikliği gidermek amacıyla, Aralık 1987’dan bu yana düzenli olarak her ay, gıda harcaması tutarını ve buradan hareketle açlık ve yoksulluk sınırını açıklamaktadır.
Türkiye’de yoksulluk sınırı ve yoksulluğun boyutları ile ilgili ilk resmi çalışma TÜİK tarafından 14 Nisan 2004 günü açıklanan “2002 Yoksulluk Çalışması”dır.
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine yetecek bir ücret almaları gereği açıktır. Ancak temel ihtiyaçların karşılanabilmesini sağlayacak ve refahtan pay almasını mümkün kılacak ücretin hesabı nasıl yapılacaktır? İşçinin yaşam standardını sürdürmesi ya da iyileştirmesi için gerekli olan tutar ne kadar olmalıdır? Kuşkusuz bu ve benzeri soruların cevabını vermek kolay değildir. Gerekli olacak tutarın hesabı, yaşam standardı ve tüketim alışkanlıklarına da bağlı olarak kişiden kişiye, hatta ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
İşçinin ailesiyle birlikte, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlayabilecek harcama tutarını belirlemek için yapılabilecek hesaplamalardan biri, beslenmeye ilişkin ihtiyaçların belirlenmesidir.
Dengeli beslenebilmek için, yetişkinlerin ihtiyaç duyacağı kalori miktarı ile çocukların yaşlarına göre gerekli olan kalori miktarının ne olması gerektiği hakkında bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Sağlığın korunabilmesi için bu kalorileri sağlayacak besin miktarları yanısıra, gerekli protein, yağ ve karbonhidrat miktarları konusunda da belirlemelerde bulunulmuştur. Bu kapsamda, farklı büyüklükteki aileler için toplam besin ihtiyacı hesaplanabilmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasında, dört kişilik bir ailenin, bilimsel olarak belirlenmiş beslenme kalıbı temel alınmaktadır. Anılan beslenme kalıbı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksek Okulu’ndan sağlanmıştır. Günlük kalori ihtiyacının hesabında, hem yetişkin kişiler hem de genç ve çocuk nüfus dikkate alınmaktadır. Buna göre yetişkin işçi için 3500, yetişkin kadın için 2300, 15–19 yaş grubundaki erkek çocuk için 3200 ve 4–6 yaş grubundaki çocuk için 1600 kalorilik liste temel alınmıştır.
Çalışmada kullanılan besin grubunda şu besin maddeleri yer almaktadır:
Birinci grupta süt, yoğurt, peynir… İkinci grupta et, tavuk, balık, sakatat ürünleri, yumurta, kuru bakliyat (nohut, mercimek, kuru fasulye, barbunya vb)… Üçüncü grupta meyve ve sebze… Dördüncü grupta ekmek, makarna, pirinç, bulgur, un, irmik, diğer tahıl unları… Beşinci grupta tereyağı, margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı, zeytin, yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık vb), şeker, reçel, marmelat, bal, pekmez, tuz, baharat (kimyon, karabiber, pul biber, nane vb), çay, ıhlamur, salça…
Araştırmada, dört kişilik bir ailenin fizyolojik ihtiyaçları ile tutarlı, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak için gerekli olan kalori sayısı ve bunu karşılayacak besinlerin cins ve miktarı temel alınmaktadır. Ankara’da çalışanların yoğun olarak alışveriş yaptıkları market ve semt pazarları ayda iki-üç kez dolaşılarak fiyatlar derlenmekte ve yapılması gereken asgari düzeydeki gıda harcaması tutarı hesaplanmaktadır.
“Açlık Sınırı” dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için bir ayda gıda için yapması gereken asgari harcama tutarını tanımlamaktadır.
İnsan onuruna yaraşır düzeyde yaşam sürdürebilmek için gereken harcama tutarı, hiç kuşku yok ki, gıda ile sınırlı değildir. Gıda harcaması yanında giyim, konut, ulaşım ve diğer ihtiyaçlar için gerekli tutarın da ayrıca hesaplanması gerekmektedir. “Yoksulluk sınırı” zorunlu ihtiyaçlar için yapılması gereken toplam harcama tutarını ifade atmaktadır.
Gıda dışındaki zorunlu harcamaların tutarını ayrıntılı olarak ve tek tek hesaplamak için kullanılabilecek, “beslenme kalıbı” benzeri bir bilimsel ve objektif yöntem -maalesef- mevcut değildir. Bu tutarın hesaplanmasında, genellikle aile bütçesi yöntemi kullanılmaktadır. Ailelerin elde attığı geliri ve temel ihtiyaçları için yaptıkları harcamaları gösteren çalışmalardan yararlanılarak bir hesaplama yapılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, ailelerin toplam harcamaları içindeki “gıda” payı temel alınarak gıda dışı harcamalara ulaşılmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından, aile bütçesine yönelik anket çalışması yapılmaktadır. TÜİK, ülke genelinde yaptığı anket ile ailelerin elde attığı geliri ve tüketim harcamalarını bulmaktadır. TÜİK’in 2003–2004 Hanehalkı tüketim Harcamaları Anketi’ne göre “gıda harcamaları”nın toplam tüketim harcamaları içindeki payı yüzde 30,70 oranındadır.
TÜRK-İŞ çalışması sonucu açıklanan yoksulluk sınırı tutarı, işçinin eline geçmesi gereken ücret düzeyi değildir. Bu değerlendirme eksik bir yaklaşımın ifadesidir. Yoksulluk sınırı tutarı, ailenin yapması gereken insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyidir ve bir bakıma, haneye girmesi gereken toplam gelirin alt sınırını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Ancak çoğu zaman, ücretli çalışan ailenin tek gelir kaynağı olduğundan yoksulluk sınırı tutarı olması gereken ücret düzeyi olarak görülmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasıyla hesaplanan gıda harcama tutarında, aylar ve yıllar itibariyle meydana gelen değişimi yansıtan oranları enflasyon verisi olarak değerlendirmek de ihtiyatlı bir yaklaşımı gerektirmektedir.
Konfederasyonumuzun yirmibir yıldan bu yana her ay düzenli olarak yaptığı gıda harcaması tutarındaki değişim, bir bakıma TÜİK’in açıkladığı tüketici fiyatlarındaki değişimin yönünü ortaya koyan öncü gösterge niteliğindedir. Nitekim 1988–2007 yıllarını kapsayan dönemdeki TÜİK “tüketici fiyatları endeksi”ndeki artış ile birlikte tüketici fiyatları içinde önemli alt harcama grubu olan “gıda harcamaları”ndaki yıllık ortalama değişim TÜRK-İŞ’in “gıda harcaması ile kıyaslandığında -neredeyse- paralel bir gelişme hemen dikkati çekmektedir.
Ancak, yinelemek gerekir ki, bu çalışma, tüketici fiyatları endeksi olarak değerlendirilmemelidir.
Dar gelirli ailelerin elde ettiği gelirin yeterli ve dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile karşılayabilecek düzeyde olmadığı açıktır. Aileler, düşük düzeydeki geliriyle beslenme ve beslenme dışı harcamaları karşılayabilmek için çeşitli malların fiyatlarını da dikkate alarak tüketim malları arasında tercihte bulunmak zorunda kalmaktadır. Çoğu zaman fiyatı yüksek olan gıda maddeleri yerine fiyatı düşük olan gıda maddelerini seçmektedir.
Bu durumda olan aileler, büyük bir olasılıkla beslenme dışı harcamalarının (kira, ulaşım, yakıt, elektrik ve benzerleri) bir kısmını da beslenme harcamalarından kısarak elde edebilmektedir. Sonuçta, gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olması, dar gelirli kişi ve ailelerin sağlıksız ve dengesiz beslenme yapmasına yol açmaktadır.
TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan açlık ve yoksulluk sınırı tutarları ile elde edilen gelir arasındaki fark, çalışanların içinde bulunduğu geçim sıkıntısının boyutlarını ortaya koyan onamlı bir gösterge olmaktadır.