Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)16 Mart 2008 günü açıkladığı işsizlik verileri krizin emekçileri ezip geçtiğini ortaya koydu. Gerçek işsiz sayısı 6.5 Milyona yaklaştı.”Kriz teğet geçecek” diyen Başbakan’a duyurulur!
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)yeni işsizlik verileri krizin emekçileri ezip geçtiğini ortaya koydu. Gerçek işsiz sayısı 6.5 Milyona yaklaştı. TÜİK, 16 Mart 2009’da yeni Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarını açıkladı. Üçer aylık dönemlerle açıklanan işgücü verileri Kasım-Aralık 2008VE Ocak 2009 dönemini kapsıyor.
Krizin etkilerini yeni yeni göstermeye başladığı 2008’in son aylarına ait işsizlik verileri önümüzdeki günlerdeki felaket tablosunu ortaya koyuyor. TÜİK’e göre resmi işsiz sayısı 3.3 Milyona dayandı. Resmi işsizlik oranı son bir yılda üç puan artarak 10.6’dan 13.6’ya yükselmiş durumda. Kriz teğet geçecek diyen Başbakan’a duyurulur!
Bilindiği gibi Hanehalkı İşgücü Araştırması çalışma yaşamı açısından yaşamsal göstergeler içeriyor; Ülkede yaşayanların ne kadarı çalışma çağında, ne kadarının işi var, ne kadarı iş arıyor, ne kadarı işsiz gibi. Ancak ülkemizde resmi istatistikler oldum olası tartışmalıdır. Resmi istatistiklerdeki sayılar ve oranlar iktisat çevrelerinde de vatandaş arasında da gerçekçi bulunmaz. Aynı şüphe enflasyon verileri için de geçerlidir. Resmi enflasyon ile mutfak enflasyonu da bir türlü birbirini tutmaz. Dahası sendikalaşma istatistiklerinde de benzer bir garabet vardır. İşsizlik istatistikleri belki de en az inandırıcı olanlarıdır.
6.5 MİLYON İŞSİZ!
TÜİK’e göre işsizlik oranı yüzde 13.6 ve işsiz sayısı ise 3 Milyon 274. Bu Cumhuriyet tarihinin rekoru. 2007 yılının aynı döneminde işsizlik oranı yüzde 10.6 ve işsiz sayısı da 2 milyon 436 bin idi. Geçen yıldan bu yana işsiz sayısı 840 bin kişi artmış durumda. Henüz krizin etkilerini tamamen yansıtmayan bu veriler, krizin emekçilere teğet geçmediğini aksine onları ezip geçtiğini gösteriyor. Resmi işsizlik verileri gösteriyor ki mızrak çuvala sığmıyor. Ancak TÜİK’in açıkladığı 3.3 milyonluk işsizlik oranı gerçeği tam anlamıyla yansıtmıyor.
TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranı kendi başına anlamlı ve açıklayıcı bir gösterge değil. Resmi işsizlik oranları fiili işsizlik oranlarını ve istihdam düzeyini yansıtmaktan çok uzaktır. İşsizliğin ve istihdamın gerçek boyutlarını anlamak için başka göstergelere bakmamız gerekiyor. Resmi istatistiklerde işsizlik son derece dar tanımlandığı için günlük hayattaki işsizlikle resmi işsizlik arasında uçurum ortaya çıkıyor.
TÜİK araştırmasında araştırmanın yapıldığı dönemde çalışır halde olmayan kişilerden son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek olanlar işsiz sayılıyor. Dolayısıyla iş arama ümidini kaybedip son üç ay içinde iş aramayanlar ile kısa süreli ve geçici işlerde çalışanlar ve çeşitli nedenlerle çalışmayanlar işsiz kabul edilmiyor. Bu nedenle de resmi işsiz sayısı gerçek işsiz sayısından çok düşük çıkıyor.
Ancak TÜİK verilerine ayrıntılı baktığımızda işsizliğin gerçek boyutlarını daha yakından görebiliyoruz. TÜİK istatistiklerinde iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı da yer almaktadır. İş arama ümidini yitirenler ile çeşitli nedenlerle iş aramayan ancak işbaşı yapmaya hazır olanlar önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Aslında işsiz olan ve çalışmaya hazır olan fakat çeşitli nedenlerle iş aramayanların sayısı 2.3 milyona ulaşmış durumdadır. 817 bin kişi iş bulmaktan ümidini kesmiştir. 1.5 milyon kişi ise iş aramadığı halde iş bulursa çalışacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla gerçek işsiz sayısı TÜİK’in açıkladığı 3.3 milyon rakamı değil, iş bulsa çalışmaya olanlar ve iş bulmaktan ümidini kesenler 2.3 milyon ile birlikte 5.6 milyondur.
Bu sayıya eksik istihdamı (mevcut işinde 40 saatten az çalışıp aynı işte veya bir başka işte daha fazla çalışmaya hazır olanlar) eklediğimizde çok daha yüksek bir işsizlik oranı ile karşılaşmaktayız. Eksik istihdam oranı yüzde 3.5’e ulaşmış durumdadır. Krizde eksik istihdamının çok daha artacağını söylemek kehanet olmayacaktır. Dolayısıyla TÜİK’in işsizlik verilerini yeniden hesapladığımızda karşımıza şöyle bir hesap çıkmaktadır:
Tablo: TÜİK’e Göre İşsizliğin Gerçek Boyutları
Son Üç Ay İçinde İş Aramış İşsizler 3 Milyon 274 Bin
İş Bulma Ümidini Kaybedenler:817 Bin
İş Bulsa Çalışmaya Hazır Olanlar:1 Milyon 481 Bin
Eksik İstihdam (Şubat 2009:850 Bin
Toplam İşsiz Sayısı:6 Milyon 422 Bin
Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü Verileri, Mart 2009
Görüldüğü gibi TÜİK verilerinin detaylarına bakıldığında gerçek işsiz sayısını 6.5 milyona çıkmaktadır. TÜİK verileri işsizlik oranının yüzde 25’e yaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Üstelik bu veriler krizin henüz etkisini tamamen hissettirmediği bir döneme aittir.
İSTİHDAM ORANI YÜZDE 41!
İşsizlik konusundaki vahim tabloyu anlamak için sadece yukarıdaki işsizlik oranlarına değil istihdam oranlarına da bakmak gerekiyor. Çalışabilecek durumda olanların ne kadarı çalışabiliyor, iş bulabiliyor? İstihdam oranı tabloyu daha gerçekçi olarak ortaya koyabilir. İstidam oranı, çalışanların çalışma çağındaki nüfusa oranıdır.
İstihdam oranlarına baktığımızda ayın karanlık yüzünü daha iyi görüyoruz. TÜİK’in son araştırmasına göre ülkemizin çalışma çağındaki nüfusu 50 milyonu aşmasına karşın, çalışanların sayısı sadece 20.7 milyondur. Çalışanların oranı (istihdam oranı) sadece yüzde 41.2’dir. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için bir karşılaştırma yapmakta yarar var. 27 AB ülkesinde istihdam oranı yüzde 65’e yaklaşmaktadır. Üstelik AB ülkeleri bu oranı yeterli bulmayıp istihdam oranını 2010 yılında yüzde 70’e yükseltmeyi hedefliyor. Diğer bir ifadeyle istihdam oranının Avrupa ülkeleri ortalaması olan yüzde 65’e ulaşması için ülkemizin istihdamının 32 milyonun üzerine çıkması gerekiyor. Fiili işsizlik veya yeni istihdam ihtiyacı çok genel bir ifadeyle 10 milyonu aşmaktadır.
KAMU YENİ İSTİHDAM YARATMALIDIR
Öte yandan işsizlik ve istihdam oranlarına cinsiyet, yaş grupları, bölge ve sektör açısından bakıldığında çok daha derin eşitsizlikler ve çarpıklıklar ortaya çıkmaktadır. Kadın ve genç işsizliği verileri çok daha vahim bir tabloyu yansıtıyor. Dahası küresel krizin ülkemizde istihdamı daha da azaltacağı sır değil. Küresel krizin en büyük faturası işsizlik olacak.
Bu nedenle krize karşı alınacak önlemler sosyal esaslı olmak zorundadır. İstihdamı korumayı hedefleyen, işsiz kalanları korumayı hedefleyen tedbirler zorunludur. Krizle mücadelede kamusal araçlar, kamucu araçlar acilen devreye sokulmalıdır. IMF’den alınacak reçete bellidir. Bu reçete kamu harcamalarının kısılmasıdır. Oysa tersini yapmak gerekir. Kamunun istihdam kapasitesini artırmak gereklidir. Özelleştirme programlarından vazgeçmek, kamu yatırımlarını artırmak ve kamu görevlisi sayısını artırmak gereklidir. Öte yandan kamuda güvencesiz, geçici ve taşeron olarak çalışanlar kamuda güvenceli olarak istihdam edilmeli ve böylece krizin ilk vuracağı geçici ve taşeron işlerde çalışanlar korunmalıdır. Özel sektörün kriz fırsatıyla işçi çıkarmasını önlemek için ise işten çıkarmalar izne bağlanmalıdır.