4-12 Ağustos 2010 tarihleri arasında Meksika’nın başkenti Meksixo City’de yapılan Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) 42. Genel Kurulu’nda gündem maddelerinden birisi de tutuklu İranlı sendikacılardı. Tahran Otobüs İşçileri Sendikası (VAHED) Genel Başkanı Mansour Osanloo ve tutuklu sendika yöneticileri Genel Kurula katılamadıklarından dolayı tutuklu İranlı sendikacılar adına Genel Başkanımız Genel Kurulda bir konuşma yaptı.
Genel Başkanımız konuşmasında şunları söylrdi: “Sevgili yoldaşlar,
Şu anda İran’da cezaevinde olduğu için bu Kongre’ye katılamayan Tahran Otobüs İşçileri Sendikası (VAHED) Genel Başkanı Mansur Osanloo’yu ve mücadele arkadaşlarını ve onların adına da sizleri selamlamak istiyorum. Onlarla benzer acıları yaşamış bir ülkenin sendika yöneticisi olarak bu hakkı kendimde görüyorum.
Mansur Osanloo’nun üç yıldır hapishanede tutulması ve bugün aramızda olamaması gerçekten çok üzücü. Onu ve tüm tutuklu İranlı sendikacıları buradan yoldaşça duygularla selamlıyorum.
İran devleti ne yazık ki, devletin doğrudan denetiminde olmayan sendikalara yaşam hakkı tanımıyor. Uluslararası sözleşmeleri ihlal ederek bağımsız sendikacılar üzerinde yoğun bir devlet terörü estiriyor. Öyle ki, kimi zaman bu baskılar yaşam hakkının gasp edilmesine kadar varabiliyor. En son 9 Mayıs 2010 tarihinde idam edilen Öğretmenler Sendikası yöneticisi Kürt sendikacı Farzad Kamangar’ı hatırlatmak isterim. Kendisini saygıyla anıyor, ailesine başsağlığı diliyorum.

Sevgili arkadaşlar,
İran’da yaşanan sendikal hak ihlalleri, tutuklu ve idam edilen sendikacılar ve işçilerin durumu hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.
İran’da, Humeyni liderliğindeki İslami rejimin yerleşmesinin ardından, sendikalar üzerindeki baskılar Şah rejimini aratmayacak biçimde yoğunlaştı. 1980 yılında kurulu bulunan sendikaların tamamı kapatıldı. Sendika ve işçi önderleri tutuklanarak cezaevlerine atıldı ve birçoğu ağır işkenceler sonucunda yaşamını yitirdi. Baskıcı ve despot şah rejimine karşı mücadelenin önderliğini yapan, Orta doğunun en zalim şah rejiminin yıkılmasında önemli rol yüklenen sendika önderlerini kendi İslamcı diktatörlüğü için de tehlike olara gören Humeyni, bu sendikacıları yok etme harekatı başlattı.
Sendikaların kapatılması, işçi ve sendika önderlerinin idam edilmesinden sonra Dünya Bankası ve IMF’nin teşviki ile İran ekonomisinde neo-liberal politikalar hayata geçirilmeye başlandı. Özelleştirmelerin başlaması ile birlikte onbinlerce işçi işten atıldı. İran emekçilerine özelleştirmelerin empoze edilmesi, işçilerin en asgari gelirlerinden bile yoksun bırakılması baskı yoluyla gerçekleştirildi.
İran’da İslamcı Humeyni diktatörlüğünün oluşmasında ve onun giderek ülkeye egemen olmasında, bilinenin aksine Avrupalı ve batılı tekellerin katkısı var. Bir taraftan gerici İran rejimine karşıymış gibi yaparken diğer taraftan İran’a devasa yatırımlar yapan, İran hükümeti ile işbirliği anlaşmaları yapanlar çokuluslu tekellerdir.
Birkaç örnek vermek gerekir ise; Bugün İran’a gidenlerin Mercedes marka arabaların dışında araba görmeleri imkansız gibidir. Alman otomobil tekeli İran’da bir çok fabrika açmıştır ve ucuz işgücünden faydalananların başında gelmektedir. Mercedes dışında 100’ün üzerinde Alman firması İran’da faaliyet yürütmektedir. Amerikan tekeli Coca-Cola’nın önemli bir yatırımı vardır. Rusya’nın önemli yatırımları vardır. Nabucco boru hattının inşası ABD firmalarına verilmiştir.
Uluslararası tekellerin İran’da oldukça fazla yatırımları bulunmaktadır. Tekeller kendi çıkarları için İran’da yaşanan “insan hakları” ihlallerine en küçük bir ses dahi çıkarmamaktadır.
Sendika kurma ve kurulan bu sendikalara üye olma en temel insan haklarından biri olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. maddesinde “herkesin menfaatlerinin korunması için sendika kurma ve bunlara katılma hakkı vardır” şeklinde yer almıştır. Bu temel hak, dünyanın birçok ülkesinde işçiler tarafından tam olarak kullanıldığı gibi, bu hakkın kullanımı bazı ülkelerce engellenmekte, sendika kuran ve sendikalara üye olan işçilere çeşitli yaptırım ve baskılar uygulanmakta, hatta bu hakkı kullananların yaşamlarına bile kast edilmektedir.
Bugün İran’da devletten yani İslam Konseyi’nden izin almadan sendika kurmak ve sendikalara üye olmak yasaktır. Devlet sadece resmi devlet sendikası Haneyi Karger (İşçi Evi) ve İslam Konseylerinin işyerlerinde çalışmasına izin verir. 

İran Hükümeti’nin doğrudan denetimi dışında sendika kurduklarından ve bu sendikalara üye olduklarından dolayı yüzlerce işçi tutuklanmış ve binlerce işçi de işlerinden atılmış durumdadır.
2005 yılında kurulan kardeş VAHED Sendikası Genel Başkanı Mansur Osanloo ve sendika yöneticileri muhalif tutumlarından dolayı birçok kez gözaltına alındılar. Kurulduğu tarihten bu yana üyelerinin haklarını korumak için onurluca mücadele veren sendikalar, İran rejimi tarafından çok ağır baskılara maruz bırakılıyor. Tutuklanan sendika yöneticileri ve işçiler, tutuklulara yapılan işkenceleri ile ünlü Evin Cezaevinde tutulmakta, sağlık durumları da gün geçtikçe kötüye gitmektedir.
Tutuklu İran’lı sendikacıların serbest bırakılmaları için Uluslararası Af Örgütü ve ITF’nin de aralarında bulunduğu, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Avrupa Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ETF) ve birçok uluslararası sendikal federasyonların çağrısı ile dünyanın birçok ülkesinde basın açıklamaları yapıldı, İran Konsoloslukları önünde gösteriler düzenlendi, Mansur Osanloo şahsında tutuklu işçilerle dayanışmak amacıyla “küresel eylem günleri” ilan edildi. ITF ve ITUC protestoları İranlı yetkililere ve Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) taşıdılar.
ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, ITF ve ITUC tarafından yapılan ortak şikayet başvurusunu onayladı ve İran Hükümetini sendikal hakları tam olarak tanımaya çağırdı.
Sevgili meslektaşlar,
21 Temmuz 2010 tarihinde VAHED sendikasından Saed Torabian’ın serbest bırakıldığı haberini almak hepimizi çok mutlu etti. Ancak, VAHED sendikasından Osanloo, Ebrahim Madadi, Reza Şahbi’nin de aralarında bulunduğu 50’den fazla sendikacı hala çok ağır koşullarda cezaevlerinde tutulmaktadır. Bu kongreye katılmak üzere yola çıktığım günlerde aldığım yeni bir habere göre Mansur Osanloo’ya 1 yıl daha hapis ceza verilmiştir. Tek suçu sendikacı olmak olan bu meslektaşlarımızın derhal özgürlüklerine kavuşturulmasını İran devletinden talep ediyoruz.
Buradan İran devletini yönetenlere sesleniyorum, bilsinler ki sendikacı yoldaşlarımız yalnız değildir. Uluslararası işçi hareketi her zaman onlarla birlikte olacaktır. İran hükümetini bir an önce uluslararası sözleşmelere uygun hareket etmeye ve sendikacılara uyguladığı baskılara son vermeye çağırıyorum.