Sendikal özgürlükleri ve sendikaları yok eden yasayı reddediyoruz!
Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nı protesto etmek ve yasa karşısında TÜRK-İŞ’i göreve çağırmak için Sendikal Güç Birliği Platformu dün Ankara’da TÜRK-İŞ Genel Merkezi önünde yaklaşık bin kişinin katılımıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Sendikal Güç Birliği Platformu dönem sözcüsü ve sendikamız genel başkanı Kenan Öztürk’ün yaptığı açıklama şu şekilde:
Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı yarın itibariyle TBMM gündemindeki yerini yeniden alacak. Reform adı altında kamuoyuna yutturulmaya çalışılan bu tasarı ile sendikal hak ve özgürlükler 12 Eylül hukukunun dahi gerisine götürülmek isteniyor. SGBP olarak, sendikal hak ve özgürlükleri yok etmeyi hedefleyen bu tasarıyı reddediyoruz. Bütün sendikaları, demokratik kitle örgütlerini ve emek örgütlerini ortak mücadeleye davet ediyoruz.
Daha dün havacılık iş koluna grev yasağı getiren ve bu yasakçı zihniyeti protesto eden 305 işçiyi işten attıran AKP hükümetinin demokratik ve özgürlükçü bir yasa getirmesini zaten beklemiyorduk. Ancak, yasa tasarısıyla yeni haklar verilmediği gibi var olanlar da elimizden alınmak isteniyor.
30 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde sendikal nedenle işten çıkarılan işçilerin sendikal tazminat isteme hakları bu tasarı ile ortadan kaldırılmaktadır. Bu yolla Türkiye’deki işletme ve işyerlerinin yüzde 82’sinde çalışan işçiler sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum edilmek istenmektedir. İşverenlere, sendikalaşan işçileri istedikleri gibi işten çıkarma hakkı getirilmek istenmektedir.
Sendikaların toplu iş sözleşmesi yapmak için sahip olmaları gereken ehliyet ve yetki barajları, uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde kaldırılmak yerine, tam aksine yükseltilmektedir. Tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde, işkollarının birleşmesi nedeniyle 7 sektörde örgütlü sendikaların tamamı baraj altında kalacaktır. İşkollarının birleşmesi halinde %1 barajıyla 10 sendika, %2 barajıyla 13 sendika, %3 barajıyla 6 sendika baraj altında kalacaktır. Yani toplamda 29 sendika devre dışı bırakılacaktır. İnşaat, turizm, sağlık, taşımacılık, ticaret/büro/eğitim, basın ve liman işçilerinden oluşan 6 milyon 298 bin işçi için toplu sözleşme artık hayal olacaktır. Dahası, bundan böyle yeni sendikaların kurulması, faaliyete geçmesi ve büyümesi de tamamen imkânsız hale gelecektir. Tasarı ile işçi sendikacılığı tamamen idari ve siyasi vesayet altına alınmak istenmektedir.
Tasarı ile grev yasakları, Anayasa, ILO sözleşmeleri, AB Sosyal Şartı ve evrensel hukuk kurallarına aykırı bir şekilde bütün baskıcılığı ile korunmakta, hatta genişletilmektedir. Grevlerin en önemli sembolü “grev çadırlarının” kurulması yasaklanmaktadır.
Tasarıyla, siyasi otoriteye işçilerin hak aramasını ve grevlerini etkisiz kılmak için sınırsız bir yetki tanınmaktadır. Sendikal hak ve özgürlükler fiilen kullanılamaz hale getirilmek istenmektedir. Bakanlık tarafından yapılan çoğunluk tespitlerine karşı işçi sendikalarının itiraz ve dava açma hakkı kaldırılmak istenmektedir. Çalışma Bakanlığının tasarrufları yargı denetiminin dışına çıkarılmaktadır.
Yine bu tasarı ile sendika kurucularının o işkolunda çalışıyor olması şartı ortadan kaldırılmaktadır. Tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde artık Türkiye’de “mafya tipi sendikacılığın” önü açılacak ve başta sendikal kültürü özümsememiş işletmeler olmak üzere tüm işyerlerinde kaosa zemin hazırlanmış olacaktır.
AKP, “mutlak ve kontrolsüz bir güç” olarak çalışma hayatını bütünüyle vesayet altına almak istemektedir. Sadece baskıcı rejimlerde görülebilecek böylesi bir sistem asla kabul edilemez.
Kapalı kapılar ardında tasarıya imza attıkları söylenen Türk-İş ve Hak-İş’i, tasarıyla ilgili düşüncelerini kamuoyuna açıklamaya davet ediyor, işçi sınıfından, sendikal hak ve özgürlüklerden yana mı, yoksa siyasi iktidara “kulluk”tan yana mı saf tutacaklarını belirlemelerini istiyoruz. Biz SGBP olarak başta Anayasa, ILO sözleşmeleri ve evrensel işçi haklarının özünü temelinden dinamitleyen bu tasarıyı reddediyoruz. Başta Türk-İş olmak üzere tüm konfederasyonları ve sendikaları bu tasarıya karşı açık tutum almaya ve mücadeleye çağırıyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Yapılan bu basın açıklamasının ardından SGBP’yi oluşturan sendikalardan oluşan kitle TBMM’ye doğru yürüyüşe geçti. Sakarya Caddesi’nde DİSK’e bağlı sendikların oluşturduğu kitle de yürüyüşe katıldı. Yürüyüş Akay kavşağında polis barikatı ile karşılaştı. Polis ile uzun görüşmelerin ardından polis eylemcilerin yürümesine izin vermedi ve yürüyüşe devam etmek isteyen kitleye biber gazı, gaz bombası ve coplarla müdahale etti.
Eylem alanında da bir açıklama gerçekleştirildi. Bu açıklamada SGBP dönem sözcüsü ve genel başkanımız Kenan Öztürk “Mevcut sendikalar yasası mecliste görüşülürken, demokratik hakkımızı kullanarak basın açıklaması yapmak istedik. Ancak her gün demokrasiden, demokratik uygulamalardan bahseden hükümet bugün burada demokratik uygulamalarının örneğini bir kere daha göstermiştir. İşçiye reva görülen demokrasi gaz bombası ve cop olmuştur. Bu tasarı ile yapılması planlanan düzenlemeler sendikal hakları ileri götüren değil 12 Eylül yasasının şartlarını daha da ağırlaştıran, mevcut durumun gerisine götüren düzenlemeler olacaktır. Sendikalar olarak bugün alandayız ve bu yasayı kabul etmiyoruz ve bu yasaya karşı diğer emek örgütleri ile sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Daha sonra söz alan DİSK genel başkanı Erol Ekici de “Bu yapılan saldırıyı kınıyorum. 12 Eylül hukuku ile oluşturulan yasaları kabul etmiyoruz. ILO normlarında yasalar hazırlanana kadar da mücadelemizi devam ettireceğiz, kesinlikle geri adım atmayacağız” dedi.
Yaklaşık bir saat süren eylem sonrasında sayıları yaklaşık iki bini bulan işçiler ve sendika yöneticileri kortejler halinde Kızılay meydanına geri yürüdükten sonra dağıldı.