Sendikamızın Ankara şubesinin 14 yönetici ve üyesinin yargılandığı davada Özel Yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi “üye işçilerin sayısını çoğaltmak” suçunu işledikleri gerekçesiyle yönetici ve üyelerimize ceza yağdırdı. Genel Eğitim Sekreterimiz ve Ankara Şube Başkanımız Nurettin Kılıçdoğan, Şube Sekreterimiz Halil Keten, Şube Mali Sekreterimiz Binali Güney, Yönetim Kurulu üyemiz Selaattin Demir, Merkez Denetleme Kurulu üyemiz Candan Genç ve eski şube yöneticilerimiz Hüseyin Babayiğit, Erkan Aydoğan, Atilla Yılmaz, Serdal Canikli, Metin Eroğlu, Süleyman Demirtaş, Satılmış Öztürk, İhsan Sezer ve Cihan Türe işveren şikâyetleri üzerine 6 yıl 15 gün ile 1 yıl 10 ay 15 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmışlardır.
2007 yılında örgütlenme çalışması yürüttüğümüz Horoz Kargo işvereni ve çeşitli iş yerlerinin işverenlerinin şikâyeti üzerine bir gece yarısı operasyonu ile gözaltına alınan yöneticilerimiz tutuklanmış, 6,5 ay sonra çıkarıldıkları ilk duruşmada mahkeme tarafından serbest bırakılmışlardı. 5 yıl devam eden yargılama sonunda 20 Kasım 2012 tarihinde mahkeme, “yasal bir sendika olan TÜMTİS üyesi işçilerin sayısını çoğaltmak, bu şekilde aidat gelirlerini artırmak ve haksız ekonomik çıkar elde etmek amacını güttükleri anlaşılmıştır” diyerek yöneticilerimize ağır cezalar vermiştir. Şube yöneticilerimize ceza yağdıran mahkeme, bu kanaate ulaşırken tamamıyla işveren şikâyetlerini kararına dayanak yapmıştır.
Üye olması için baskı yapıldığı iddiasında bulunan, bu iddia ile şikâyet dilekçesi veren tek bir işçi dahi yoktur. Mahkemece ifadesi alınan hiç bir işçi sendikamıza zorla üye yapıldığını söylememiştir. Buna rağmen işverenlerin yalana dayalı beyanları cezalandırma için yeterli bulunmuştur.
Yöneticilerimizin işverenlerin asılsız şikâyetleri üzerine tutuklanması, işverenler ile görüşmenin, sendikaya yeni üyeler kazandırmanın suç delili olarak kabul edilmesi, sendika yöneticilerinin bu suçlamalar nedeniyle yıllarca hapis cezasına çarptırılmaları, örgütlenme ve üyelerinin haklarını koruma mücadelesi veren sendikaların hedefe konulması, sendikal çalışmanın yasaklanması anlamına gelmektedir.
Sendika yöneticilerinin kaderi, sendika düşmanı işverenlerin şikâyet dilekçelerine bağlanır ise sendikal hak ve özgürlükler tamamen işlevsizleşir, kullanılamaz hale gelir. Bu nedenle, yöneticilerimizin cezalandırıldığı bu davada esas hedef sendikal hak ve özgürlüklerin kendisidir. Artık bütün sendika yöneticileri ceza tehdidi ile karşı karşıyadır. Sendikalar ya işçileri sendikaya üye yapmaktan vazgeçecek, üyelerinin haklarını korumak için işçinin üretimden gelen gücünü kullanmayacak, hatta işyerinin kapısından bile geçmeyecek, grev ve direniş yapmayacak, yani sendikal hiçbir etkinlikte bulunmayacak, ya da yıllarca hapis cezalarını göze alacaktır.
Sadece sendikamızı değil, sendikal hak ve özgürlükleri, mücadeleci sendikacılık anlayışını hedef alan bu kararı kabul etmemiz mümkün değildir. Boyun eğen, ricacı, işverenin icazeti ile yapılan sendikacılığı asla kabul etmeyeceğiz. Mücadeleci sendikacılık anlayışımızda ısrar edeceğiz. Üyelerimizin çıkarlarını koruma mücadelesinde hiçbir ceza bizleri yıldıramaz.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına, temel insan hakkı olan örgütlenme hakkına aykırı olan, sendikal hak ve özgürlükleri kullanılamaz kılmayı hedefleyen bu karara karşı kardeş sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, insan hakları örgütlerini, ulusal ve uluslararası sendikal federasyonları, bu mahkeme kararına karşı dayanışmaya çağırıyoruz.