Merkez Yönetim Kurulumuz, DHL örgütlenmesi sorununda kamuoyunu yanıltmaya ve sendikamızı karalamaya yönelik tutumlara ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle:
İki yılı aşkın bir süreden beri örgütlenme çalışması yürüttüğümüz DHL’de sendikamızı engellemek için işverenlerle işbirliği yapmaktan geri durmayan Taşıma-İş sendikası, bu tutumuna kılıf uydurmak adına işçileri ve kamuoyunu aldatmaya devam ediyor.
DHL’de örgütlenme çalışmasında sona yaklaştığımız bir aşamada, işçilerin sendikalaşmasını engellemek için her yol ve yöntemi deneyen işverenin yeni bir hileye başvurduğunu, Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı Taşıma-İş sendikasını devreye sokarak işçileri bölmeye, böylece sendikal örgütlenmeyi engellemeye çalıştığını söylemiş ve Hak-İş konfederasyonunu bu oyuna alet olmamaya, sorumlu davranmaya çağırmıştık. Ancak Hak-İş ve Taşıma-İş, sorumlu bir davranış sergilemek ve işverene hizmetten vazgeçmek yerine saldırgan bir üslupla sendikamızı hedef alan bir açıklama yaparak kamuoyunu yanıltmaya çalıştı.
Fiili kuruluşunu gerçekleştirememiş, hiçbir bürosu ve şubesi bulunmayan, adeta bir tabela sendikası olan Taşıma-İş, DHL’de sendikal rekabet varmış görüntüsü vererek kamuoyunu yanıltmak istemektedir. Tabelasını asacak bir binası dahi bulunmayan Taşıma-İş 30 Kasım 2012 tarihinde kurulduğunda sendikamız DHL depoları önündeki direnişinin 180. günündeydi ve yüzlerce üyesi vardı. DHL direnişine dünyanın her yerinden destek yağıyordu. İşverenler üzerinde yoğun bir kamuoyu baskısı oluşmuş, yetki için başvuru aşamasına gelinmişti. İşte Taşıma-İş böyle bir aşamada devreye girdi ve işverene hizmete başladı. Bu olsa olsa bu işçilerin sendikal haklara kavuşmasını işverenle işbirliği halinde engellemek anlamına gelir.
DHL işvereni ile “al takke ver külah” ilişkisi içerisinde olan Taşıma-İş’in sendikal rekabet dediği şey işçileri işveren zoruyla sendikalarına üye yapmak olsa gerek. Bu güne kadar yaptıkları bunun kanıtıdır. Ankara İKEA’daki DHL müdürü Murat Düzenli’nin işçileri toplayarak “ya Taşıma-İş’e üye olursunuz ya da işbaşı yapmazsınız” şeklindeki tehdidi, yine İstanbul Bayrampaşa İKEA’daki DHL müdürü Hayri Güner’in işçilere yönelik “Taşıma İş’e üye olmayan işbaşı yapamaz” şeklindeki tehdidi bunun en son örnekleridir. Dahası, işçiler işe başlamadan önce işveren tarafından temin edilen arabalarla Hak-İş’e bağlı sendikalara taşınmışlardır.
Öylesine pervasız bir baskı ki DHL müdürleri işçileri doldurdukları arabalara binmiş, işçileri elleriyle Taşıma-İş’in kendi büroları olmadığından Hak-İş’e bağlı sendikaların bürolarına teslim etmiş daha sonra da aynı arabalarla işyerine taşımışlardır. DHL Müdürü Hayri Güner sabah saat 08:30’da işe başlayan işçileri zorla dağıtım araçlarına bindirerek Öz Gıda-İş’in Fatih’teki bürosuna getirmiş, işçileri Taşıma-İş’e üye yapmaya çalışmıştır. İşçilerin bir kısmı, işverenin ve işverenle işbirliği yapan sendikacı kılıklı şahısların tüm baskı ve tehditlerine rağmen bu oyuna alet olmadı ve sınıf kardeşlerine ihanet etmeyi reddetti. İşverenle işbirliği halinde işçileri işten atmakla tehdit ederek sendikalarına üye yapmayı sendikacılık sananlar ise fena halde yanıldılar.
Taşıma sektöründe 700 bine yakın örgütsüz işçi var ve adeta köle gibi günde 12-14 saat çalışıyorlar. Çocuklarıyla birlikte çok zor koşullarda, yarı aç yarı tok yaşıyorlar. Eğer bu sorunlara ilişkin vicdani bir sorumluluk duyuyorsanız DHL örgütlenmesinde önemli bir mesafe katetmiş olan sendikamızla uğraşmaktan vazgeçer bu işçilerin sorunlarıyla ilgilenirsiniz. Aksi, işçi sınıfına ihanettir. Ve işçi sınıfı ekmeği ile oynayanları asla affetmez.
Tüm sendikaları, emek ve demokrasi güçlerini, işverenle işbirliği yapan ve işçileri bölen bu tutum karşısında tavır almaya ve DHL işçisinin mücadelesinin yanında olmaya çağırıyoruz.
Merkez Yönetim Kurulu