OHAL’den güç alan AKP Hükümeti, referandumun ardından işçi haklarına saldırısını artırdı. Grev ve sendikalaşma hakkı fiilen kaldırıldı, işçiye mahkeme yolunun kapatılması ve tazminatın fona devri için son hazırlıklar yapıldı.
HAK ARAMAYA ZORUNLU ENGEL
İÇİŞLERİ Bakanı Soylu’nun “işverenimizin kabuslar görmesini istemeyiz” diye açıkladığı kıdem tazminatı fonu bugün hükümete sunulacak. Tasarının yasalaşırsa tazminat eriyecek, işçilerin iş güvencesi olma özelliğini yitirecek, patronların daha kolay işçi atmasının önü açılacak.
MECLİSE sunulan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı ile iş davalarına zorunlu arabuluculuk uygulaması getiriliyor, işçiye “Dava açarsan yıllarca beklersin” denilerek aza razı olma dayatılacak. İşçi ancak arabulucu aşamasından sonra dava açabilecek. Zaman aşımı süresi 5 yıla indirilecek.
İŞÇİLERİ ÜYE YAPAN SENDİKACILARA CEZA | |
İşçileri üye yapan sendikacılara ceza OHAL’le birlikte sendikalaşma çalışmalarına da cezalar artmaya başladı. Beks Çorap patronun şikayeti üzerine, Çerkezköy Sulh Ceza Hakimliği fabrikada örgütlenme çalışmaları yürüten Öz iplik-iş Sendikasının Trakya Bölge Başkanı Mehmet Çakırın fabrikaya yaklaşmasını yasakladı. Karara tepki gösteren sendika, mahkemenin sendikaya üye olduğu için baskı gören ve işten atılan işçilerle ilgili neden karar almadığını sordu. 2007 yılında Horoz Lojistik firmasında örgütlenme çalışması yürüten TÜMTİS Ankara Şube yöneticileri patronun şikayeti üzerine gözaltına alınmış ve Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi Tarafından tutuklanmıştı. Mahkeme sendikacılara üye sayısını çoğaltarak aidat gelirini artırdıkları gerekçesiyle hapis cezası vermişti. Karar geçtiğimiz aylarda yine OHAL döneminde Danıştay tarafından da onaylandı. 14 sendika üye ve yöneticisine 1 ila 6 yıl arasında hapis cezası verildi. 3 sendikacı hala cezaevinde.
|
İŞÇİLERİN YASAL HAKLARINI GASBEDEN PATRONLARA BİR HEDİYE DAHA: ZORUNLU ARABULUCULUK
Hak aramaya zorunlu engel işçinin tek güvencesi hedefte
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı TBMM’ye sunuldu. Tasarı ile İş Mahkemeleri Kanunu tamamen yenilenecek. Tasarı, temyiz süreleri, temyiz edilemeyecek kararlar, zamanaşımı gibi düzenlemelerde işçiler aleyhine değişiklikler öngörüyor. Aynı zamanda, iş davalarında hak aramanın zorlaşması ve hak gasbma yol açacak olan zorunlu arabuluculuk uygulaması getirildi. İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı, hakların kısıtlanmasını engellemek ve hakları çiğneyenlere yönelik yaptırım uygulamak yerine, hak aramanın engellenmesi anlayışla hazırlanmış. Tasarının genel gerekçesinde, 2016 yılı sonu itibarıyla ilk derece mahkemelerindeki 3 milyon 525 bin civarındaki hukuk uyuşmazlığının yaklaşık yüzde 15’inin, Yargıtay’daki hukuk uyuşmazlıklarının ise yaklaşık yüzde 30’unun iş hukukundan kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Ayrıca davaların bitiş süreleri ortaya konularak getirilen düzenlemenin hızlı ve etkili bir sonuç almaya dönük olduğu ileri sürülmektedir. Bu noktada tasarının sahibi AKP Hükümeti, işine gelmediği için bu davaların hangi kesim lehine sonuçlandığını açıklamasa da iş davalarının ağırlıklı olarak işçi lehine sonuçlandığını biliyoruz. Bu veriler şunu göstermektedir: İş davalarının çokluğunun, mahkemelerin iş yükünün artmasının nedeni; yasanın tanımıyla “işverenler” yani patronlardır. Bu durumda, sorunu patronların “hak tanımaz” tutumuna karşı önlemlerle çözmek yerinde olmaz mı? Evet ama hükümet patronların hükümeti ve patronlara karşı işçinin hak arama kanallarını tıkamayı veya zorlaştırmayı tercih etmektedir.
ZORUNLU ARABULUCULUK DAVA ŞARTI
Tasarı ile “Dava şartı olarak arabuluculuk” kurumu ilk defa hukukumuza girmekte ve dava açmadan önce arabulucuya başvurulması bir zorunluluk olarak öngörülmektedir. Tasarı bu haliyle yasalaştığında, işçiler arabulucuya gitmeden, alacak veya işe iade davası açamayacak. Arabuluculuğun bir dava şartı olarak kabul edilmesi, sadece iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili rücu davaları hakkında uygulanmayacak.
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK
Arabuluculukla işçiyi hakkından daha azına razı etmek amaçlanmaktadır. Çünkü hukukçu olmasa da her insan şunu rahatlıkla idrak edebilir. Eğer patron, işçiye haklarını verirse uyuşmazlık ortaya çıkmaz. Bu durumda ne arabulucuya ne de mahkemeye gerek yoktur. Uyuşmazlığın temel kaynağı işçi değil, onun hakkını gasbeden patrondur. Bu halde, patronun arabulucu aracılığıyla işçiye haklarını tam olarak vermesini beklemek abesle iştigaldir. Zorunlu arabuluculuk müessesesi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek üzere getirilmektedir. İşçiye “Dava açarsan yıllarca beklersin” denilerek daha azma razı olması dayatılacaktır. Tasarıyla arabulucu ücretinin yarısı da işçiye ödetilecek.
ZAMANAŞIMINA TIRPAN
TASARI, zamanaşımı sürelerinin işçi aleyhine kısaltmaktadır. Tasarıda, iş Kanunu’na eklenen Ek-3’üncü madde ile “iş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun” yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, kötü niyet tazminatı, iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat için 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş durumda. Borçlar Kanunu’na göre hali hazırda bu alacaklar için 10 yıllık zamanaşımı süresi bulunmakta idi. Tasarının yasalaşması halinde tüm ücret alacakları ve tazminatlarda zamanaşımı süresi 5 yıl olacak.
TEMYİZ HAKKINA SINIRLAMA
TASARI, sadece zorunlu arabuluculuk bakımından değil, birçok dava türünde temyiz hakkını ortadan kaldırarak da işçilerin Anayasal hak arama özgürlüğünü daraltmaktadır.
Tasarıya göre
■ işe iade davaları
■ işe iade talepli sendikal tazminat davaları
■ 6356 sayılı yasanın 24. maddesinde düzenlenen temsilcinin iş güvencesine ilişkin davalar
■ 6356 sayılı yasanın 34. Maddesi uyarınca açılan işletme niteliğinin tespitine ilişkin davalar
■ Toplu iş Sözleşmesi’nin uygulanmasından kaynaklı uyuşmazlıklar ■ Kanun dışı grevin tespiti davaları
■ Dava değeri 41 bin 530 liranın altındaki her türlü alacak ve tazminat davaları (Bu rakam her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacaktır.)
İŞE İADEDE İŞÇİ ‘ ALEYHİNE DÜZENLEME
TASARI işe iade davalarında da işçi aleyhine düzenleme öngörmekte. Tasarıya göre mahkeme, işe iade davasında, iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süre ücreti ve diğer hakları, dava tarihindeki ücreti esas alarak parasal olarak belirleyecektir. Mevcut düzenlemede ise davasını kazanan işçinin işe başlatılmadığı tarih, iş sözleşmesinin sona erdiği tarih olarak kabul edilmekte; dava süresince meydana gelmiş ücret artışları ve kıdem tazminatı tavanındaki artışlardan işçi yararlanmaktaydı.
HÜKÜMETİN GEREKÇESİ: PATRONLAR DAVA TEHDİDİ ALTINDA KALMAMALI!
TASARININ genel gerekçesinde, AKP Hükümetinin gerçek niyetini ele veren şu bölüm dikkat çekici: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca feshe bağlı kıdem, ihbar, kötü niyet ve ayrımcılık tazminatları ile yıllık izin ücreti on yıllık zamanaşımına tabidir. Fesih gerçekleştiği için işçi yönünden dava açmayı ertelemeyi gerektirecek bir sebep bulunmadığı kabul edilebilir. Ancak iş sözleşmesi bugün feshedilen bir işçi için on yıl boyunca dava tehdidi altında kalan işverenin, yatırım ve gelecek planlaması yapması mümkün olamayabilecek, yapılan planlar da uygulanamaz hale gelebilecektir.”
Çözümlenememesi halinde, işçi, işe iade davaları için 15 gün içinde; diğer alacak ve tazminatlar için zamanaşımı süresi dolmadan dava açabilecek. Bu durumda arabulucuda geçen süre, işçi için bir mağduriyet süresi olacak. Her ne kadar arabulucular için 3 haftada sonuçlandırma şartı getirilmişse de işe iade davaları için getirilen 2 ayda sonuçlanma şartına uyulmadığını hatırlamakta yarar var. Ayrıca tasarının 3’üncü maddesinin 9’uncu bendinde düzenlenen arabulu culuk bürosunun yetkisine itiraz vb yöntemlerle 3 haftalık sürenin kat be kat aşılması mümkün. Sonuç olarak zorunlu arabuluculuk, fiilen ya hakkından azma razı olma ya da hakkının tamamını almak isteyen işçi için aşılması gereken bir engel olacak.
REFERANDUMUN ardından işçi haklarına yönelîksaldırılarını artıran hükümetin, en teme hedeflerinden biri de kıdem tazminatının fona devretme girişimleri. “Herkes kıdem tazminatı alabilecek, kayıp olmayacak” iddialarıyla gündeme getirilen fon uygulamasıyla işçilerin iş güvencesi elinden alınacak, tazminat yükünden kurtulan patronların daha kolay işten atması sağlanacak, içişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “işverenimizin kıdem tazminatı yüzünden kabuslar görmesini istemeyiz” diye açıkladığı değişiklikler işçilere şu hak kayıplarını getiriyor:
■ Kıdem tazminatı işçi-işveren arasındaki bir ilişki olmayacak, iş güvencesi boyutu yok olacak, işverenler ceplerinden tazminat ödemeyeceği için daha kolay işçi atabilecek.
■ işçinin haklarını vermeyen işverene karşı “haklı fesih yapıp, kıdeminialma kozu olmayacak.
■ Bugün 1 yıl olan hak kazanma koşulu 15 yıla yükselecek, işçi işten atıldığında ya da ayrıldığında 15 yılı dolmamışsa tazminat alamayacak.
■ Kıdem tazminatı kara gün dostu olmaktan çıkacak, işçi 15 yılını doldursa bile emekliliğe kadar kıdeminin tümünü alamayacak. 15 yılını doldurup kıdeminin bir kısmını alan işçinin, yeniden hak kazanabilmesi için her seferinde en az 5 yıl daha beklemesi gere-kecek.
■ Evlenen kadın işçi, kıdemini alıp ayrılamayacak.
■ Kıdem tazminatı son ücret üzerinden hesaplanmayacak. Birçok hak kıdem tazminatına yansımayacak.
■ Kıdem tazminatı enflasyon karşısında değer kaybedebilecek.
■ Sigortaya gerçekten daha düşük ücret bildiriliyorsa, tazminat daha da azalabilecek.
■ Fon doğru işletilmezse, kıdem pula dönebilecek.
■ işçinin eline geçecek tutar çok ciddi miktarda düşecek.
TAZMİNAT FONU BUGÜN BAKANLAR KURULU’NA SUNULACAK
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenli Bakanı Mehmet Müezzinoğlu kıdem tazminatının fona devreden düzenlemenin bugün Bakanlar Kurulu’na sunulacağını bildirdi. Türkiye’de çalışanların yüzde 80’inin kıdem tazminatı sorununu yaşadığını ileri süren Müezzinoğlu “ilgili bakanlıklarla teknik çalışmalar tamamlandı. İnşallah yarın (bugün) hükümete sunulacak. Onay alınırsa sahaya çıkacağız” dedi.
Kaynak: Evrensel