Emekçinin yaşamının ne denli ucuz olduğu her gün gerçekleşen iş cinayetleri ile açık şekilde görülüyor. Vurdumduymazlık, dikkatsizlik, ihmalkarlık gibi sudan gerekçelerle işçiler hiç yoktan canından oluyor.
Muğla Milas ve Zonguldak’taki iş cinayetlerinde tehlikeye aldırmazlığın, kaçak çalıştırmanın bedelini hiç sorumlu olmadıkları halde emekçiler canları ile ödedi.
Milas’taki madende işçiler, kayadaki çatlağı işverene göstererek, “ Burası çatladı, bu taş üzerimize göçecek” şeklinde uyarılarda bulundu.
Ne var ki, uyarıları dikkate almayarak onları çalıştırmaya devam etti.
Sorumsuz işverenin kulak tıkaması sonucu üç emekçi kayaların üzerine düşmesi ile hayatlarını kaybetti. Oysa o uyarıları, tehlikeyi dikkate alıp, üretime ara verseydi bugün hayatta olacaktı o gariban işçiler.
Ama işverenin daha fazla para kazanma hırsı insan yaşamının önüne
geçti, arkada gözü yaşlı aileler kaldı.
Aynı şekilde Zonguldak Kilimli’de bir süre önce 3 işçinin can verdiği kömür ocağının kaçak olduğu saptandı. 1.5 yıldır kaçak kömür üretimi yapılan 20 emekçinin çalıştığı ocakta iş güvenliği uzmanı da bulunmuyormuş.
İki iş cinayeti çok düşük ücretle çalışılan güvencesiz taşeron işçiliğin, yeterli önlemlerin alınmadığı kaçak maden ocaklarında kayıt dışılığın giderek yaygınlaştığının en güzel örneği.
Aslında her iki olay, günde ortalama 5 emekçinin canını alan iş kazalarının ne denli büyük sorun olduğunu ve bir türlü önlenemediğini bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer alıyor. Hiç de övünülmeyecek bu birincilikten ötürü, ülkemizde her yıl meydana gelen on binlerce iş kazasında, evine ekmek parası götürme uğraşındaki iki bine yakın işçi yaşamını yitiriyor, binlerce işçi sakat kalıyor.
Kuşkusuz, kayıt dışı çalışanların ve resmi kayıtlara girmeyen iş kazalarında yaşamını yitirenler dikkate alındığında bu sayı daha da artıyor.
Araştırmalara göre, Türkiye’de 7 dakikada bir iş kazası olurken, iş cinayetine dönüşen kazalar, en çok maden ocakları (Zonguldak kömür ocaklarındaki kazaları unutmak olası mı? , tersaneler, inşaat, tekstil, tarım sektörü ile ruhsatsız ve denetimden yoksun kaçak iş yerlerinde oluşuyor.
Kazalar genellikle, denetimden yoksun ve kazalara karşı önlemleri bulunmayan işletmelerde mesainin ilk saatlerinde dikkatsizlikten meydana gelirken, iş kazalarına daha çok kıdemsiz ve deneyimsiz işçiler kurban gidiyor. Yine kazalar daha çok küçük iş yerlerinde meydana geliyor.
Türkiye adına hiç de övünülmeyecek bu tablo azımsanmayacak iş günü kaybına da neden oluyor. İş kazalarından ötürü yılda 2 milyonu aşkın iş günü yitiriliyor. Salt Türkiye’nin değil, dünyanın da en büyük sorunu olan iş kazalarında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, yılda 2,5 milyon emekçi yaşamını kaybediyor.
Kaçak, denetimden uzak, sigortasız çalışan emekçilerin iş cinayetlerine kurban gitmemesi için artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi,geçti bile.
Türkiye’nin bu olumsuz tablodan kurtulması için, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere, yetkililerin iş yerleri ve işletmelere denetimlerini sıklaştırarak, çalışma koşulları iyileştirilmeli.
Kaçak iş yerleri ile sigortasız çalıştırmaya karşı yaptırımlar ağırlaştırılmalı, işçilere kazalara karşı eğitim zorunlu olmalı.
İhmalkarlığın, denetimsizliğin, aşırı kar hırsının bedelini canları ile ödeyen işçilerin, yüzde 12’ye ulaşan işsizlik karşısında kaçak işyerlerinde, merdiven altı atölyelerde zorunlu olarak çalıştıkları sır değil.
Ülkemizde trafik kazalarının ardından en çok ölümün meydan geldiği ‘’iş cinayetlerini’’ Türkiye ve Türk işçisi hiç hak etmiyor. Onlarca ocağı söndüren, arkada gözü yaşlı aileler bırakan iş kazalarına artık’’ dur’’ denilmeli.
Unutulmamalı ki, iş kazaları kader değil ve önlenebilir.
Hem insan yaşamı bu denli ucuz olmamalı.
Şurası bir gerçek, Milas’taki iş cinayeti yenisi meydana gelene dek
yine unutulacak, gündemden düşecek.
Zaten, bir veya iki işçinin hayatını kaybettiği iş kazaları gazetelere haber bile olamıyor. Oysa, o denli büyük bir felaket günde ortalama 5 emekçinin canını alan iş
cinayetleri. İnsan yaşamı bu denli ucuz olmamalı.
Kaynak: Şükrü Karaman /Hedef Halk