Gıda fiyatlarında, özellikle meyve sebze fiyatlarında yaşanan artışla birlikte tarım sektörünün önemi yeniden ülke gündemine geldi. Gazetelerde köşe yazılarına, televizyonlarda tartışma programlarına konu oluyor. Tarımın gündeme gelmesini önemsiyorum. Belki bu sayede tarımla uğraşanların sorunları da gündeme gelir.
Evet, patatesin fiyatının uygun olması çok önemli. İnsanların temel ihtiyaçlarının makul fiyatlarla karşılanması çok önemli. Peki, meyve ve sebzeyi üretenlerin durumu nedir? Çiftçilerin, tarım işçilerinin, kırsalda yaşayanların yaşam koşullarını, ekonomik durumlarını, refah seviyelerini, yaşadıkları zorlukları, hayal kırıklıklarını, iflaslarını, zor koşullarını konuşuyor muyuz? Konuşmuyoruz. Haber bile olmuyor çoğu zaman.
Çarşamba günü Mersin’in Silifke ilçesinde tarım işçilerini taşıyan midibüsün devrilmesi sonucu beş kişi hayatını kaybetti, yedisi ağır olmak üzere yirmi iki kişi de yaralandı. Umarım siz bu yazıyı okuduğunuz zamana kadar ölü sayısı artmaz. Bu ilk değil. Tarım işçilerinin ölümüne yol açan kazlara bakın. Çoğu zaman işçilerin ya bir kamyonetin kasasında ya da bir traktörün römorkunda tarlaya giderken ya da tarladan dönerken yaşanan trafik kazlarında hayatlarını kaybettiklerini görüyoruz. Siz hiç işinize traktörün römorkunda gittiniz mi? Tarım makinası olarak üretilen traktörler insan taşımak için dizayn edilmemişlerdir. Ama tarım işçileri bunlarla taşınıyor. Yaşanan kazalar da ana haberlerde “korkunç kaza” olarak iki dakikada verilip sonra başka konulara geçiliyor. Bu kadar. İki dakika haber. Çoğu zaman dikkatinizi bile çekmiyordur. Nasıl olsa ülkede her gün kaza oluyor, değil mi?
Peki, bu kazalarda hayatlarını kaybeden tarım işçileri günlük kaç lira kazanıyorlar, onu biliyor musunuz? Ya da günde kaç saat çalıştıklarını? Sigortaları yatıyor mudur? Bir mevsimde kazandıkları bir yıl geçinmelerine yetiyor mu? Çoğu zaman tarlaya giderken yemeklerini de yanlarında götürürler.
İlkbahar yakın. Yaklaşık üç milyon mevsimlik tarım işçisi yollara düşecek. Genellikle Doğu’dan ya Batı’ya, ya da Karadeniz’e yol alacaklar. Kurdukları çadırlarda günün yorgunluğunu atmaya çalışacaklar. Çalıştıkları alanlarda iş bitince çadırlarını söküp yeniden yollara düşüp başka coğrafyalara gidecekler. Giderken hayallerini de yanlarında götürecekler.
Tarım işçilerini çalıştıran çiftçilerin öyle geniş arazileri olan büyük üreticiler olduğunu düşünmeyin.
Pek çok çiftçi ailesinde tarımda çalışacak az sayıda kişi vardır. Çoğu tarım alınlarını terk edip büyük şehirlerde iş bulmaya gidiyor. Dolayısıyla tarlada çalışacak olanlar da tarım işçilerinden bulunuyor.
Tarım işçisi çalıştıran çiftçilerin bir kısmının elde ettikleri gelirle işçilik maliyetini bile karşılamakta zorlandıklarını biliyoruz.
Çiftçilerin pek çoğunun kazancı, tüm maliyetleri düştükten sonra ellerinde kalan para, çoğu zaman bir kişinin asgari ücreti kadar bile olmuyor. Ailede tarımla uğraşanların sayısını dikkate aldığınızda kişi başına düşen gelir çoğu zaman asgari ücretin beşte biri kadar dahi olmuyor.
Tarım politikasını belirlerken ürünlerin uygun fiyatla temin edilmesi yanında çiftçilikle uğraşanlara da yaşayabilecekleri bir gelir sağlamanın yolunu bulmak önemlidir. Aksi halde tarımla uğraşacak kimse kalmayacak.
Yakında havalar ısınacak. Tarım ürünlerinin fiyatı düşecek. Konu da gündemden çıkacak. Ama size uzak bir bölgede tarım işçileri traktör römorkunda yollarda olmaya, çiftçilikle uğraşanlar zor koşullarda hayatlarını devam ettirmeye çalışacaklar.
Kaynak: Yalçın Karatepe/Birgün