Öldüren kısırdöngü

Çöpe atılan her gıda, onu üretmek için harcanan suyun da israf edilmesi demek.

BM (Birleşmiş Milletler) Genel Kurul çalışmalarına paralel olarak insanlığın önündeki en önemli sorun olan iklim değişikliğiyle ve bunu tetikleyen süreçlerle ilgili bir dizi toplantı daha yapılıyor. İklim değişikliğinden olumsuz etkilenen su ve gıda alanlarında “Sürdürülebilir tüketim” politikaları ele alınıyor. Uzmanlar bundan sonra “sürdürülebilir kalkınma” kadar “sürdürülebilir tüketim”den söz edileceğini, küresel ısınmanın 1.5 derecede durdurulabilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğine dikkat çekiyor. Atmosfere emisyon salımının azaltılıp tümüyle durdurulabilmesi için başka hiçbir seçenek kalmadığına işaret eden uzmanlar, “Şansımız varsa küresel ısınmayı iki derecelik artışta durdururuz, aksi halde, yaşlılar, hastalar ve çocuklardan başlayarak kitlesel ölümlerle yüz yüze geleceğiz” diye insanlığı uyarıyor. Bütün kariyeri su sorunuyla uğraşmakla geçmiş olan BM Su Birimi (UN Water) Başkanı Dr. Olcay Ünver, iklim üzerinde baskı yaratan kalkınma sorunlarının bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğini şöyle açıkladı:

NUFÜS ARTIŞI
“2050’ye doğru dünya nüfusunun 10 milyara dayanması bekleniyor. Nüfus artışıyla gıda üretiminin de yaklaşık yüzde 50 artması gerekiyor. Gıda üretimi için su gerekiyor. İklim değişikliğiyle su rejiminin değiştiğini görüyoruz. Taşkınlar ve kuraklık önümüzdeki en büyük sorun. Yağışlar istikrarsızlaştı. Dolayısıyla gıda üretimi için tehlike çanları çalıyor. Bir diğer sorun fazla tüketim. Şu anda üretilen gıdaların üçte biri çöpe gidiyor. Çürüyen çöplerden yayılan metan gazı atmosfere yayılıyor. Bu aynı zamanda çöpe atılan gıda maddelerinin üretiminde kullanılan suyun da heba olması demek. Günümüzün bir başka sorunu obezite. Bu, açlık kadar büyük bir sorun haline geldi. Refah düzeyi yükselenler tahıldan et tüketimine yöneldi. Et tüketimi, hayvancılığın yayılması demek. Büyükbaş hayvanların çıkardığı metan gazının atmosfere yayılan emisyonlar arasında aşağı yukarı yüzde 12’lik payı var. Oysa biz atmosfere emisyon salımını sıfıra indirmek zorundayız. Bunların yanı sıra bir de sürekli göç hareketleri var. Kısacası iklim değişikliği su rejimini bozuyor, insanların göç etmesine yol açıyor, insanların aşırı tüketimi, seyahat gibi alışkanlıkları da iklim değişikliğini tetikliyor. Bu karmaşık denklemi çözmek için israfa yol açan alışkanlıklarımızı değiştirip ‘Sürdürülebilir tüketim’ bilincini göstermemiz gerekiyor.”

Kaynak: Cumhuriyet