BİN İŞYERİNDEN 1.6’SI DENETLENİYOR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı 2019 yılı faaliyet raporuna göre 1 milyon 879 bin 771 işyerinden sadece 3 bin 88’i işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden teftiş edildi. Yani her bin işyerinden yalnızca 1.6’sı denetime tabi tutuldu.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), ölümlü iş kazalarına ilişkin yaptığı basın açıklamasında mevzuattaki eksikliklere dikkat çekildi, çözüm önerileri sıralandı.

İş kazalarının arttığı belirtilen açıklamada denetimsizlik ve cezasızlığın ‘kangren’ bir sorun olarak sürdüğü ifade edildi. İSİG Meclisi raporlarına göre 2020 yılında en az 2 bin 427, 2021 yılının ilk beş ayında en az 972 işçinin ölümlü iş kazalarında hayatını kaybetti.

MMO Başkanı Yunus Yener’in yaptığı açıklamada ölümlü iş kazaları ve iş cinayetleri sonrası açılan davalarda verilen cezaların da vicdanları sızlatıcı nitelikte olduğuna dikkat çekildi. 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma Katliamı davasında sadece 20 yıl hapis cezası verildiğini hatırlatan Yener, “Birçok davada verilen cezalar para cezasına çevriliyor. Örneğin Harita Mühendisi Gülseren Yurttaş’ın hayatını kaybettiği iş kazası ile ilgili ceza davasında verilen karar 18 bin 200 TL para cezasına çevrildi” dedi. İşyerleri denetlenmediğini belirten Yener, şunları kaydetti:

‘KANUN VE DÜZENLEMELER YETERSİZ’

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 1 milyon 879 bin 771 işyeri bulunmaktadır. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı 2019 yılı faaliyet raporunda yer alan bilgilere göre, 2019 yılında iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılan toplam teftiş sayısı 3 bin 88’dir. Yani her bin işyerinden yalnızca 1.6’sı denetlenmiştir. 2012 yılında çıkartılan 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu ve ilgili ikincil düzenlemeler, iş kazalarını önleyecek mantıktan yoksundur. Çünkü işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) taşeron firma anlayışı ile Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerine (OSGB) devredilmiştir. Bu sistemde ısrar etmek, işyerlerinin denetlenmemesine, idari ceza uygulanmamasına, yargılamalarda iç sızlatan hafif cezalar veya para cezaları verilmesine ve cinayetlere göz yummak anlamına gelmektedir.”

‘MEVZUAT DEĞİŞMELİ’

Yener, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:

-İSİG için sendikalar, üniversiteler, TMMOB, TTB, ÇSGB ve Sağlık Bakanlığı’nın katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, çoğunluğunu emek örgütlerinin oluşturduğu ulusal bir enstitü oluşturulmalıdır.

-Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile işlevsizleştirilip neredeyse ortadan kaldırılan “Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi” hükümet ve işveren ağırlıklı bir yapıdan çıkarılmalı, konseyde çalışanlar, çalışan örgütleri, meslek örgütleri ağırlıklı ve çalışır hale getirilmeli, kararları tavsiye niteliğinden çıkarılmalıdır.

-Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, İSİG’i işveren yükümlülüğü olarak görmeyen ve örgütlülüğün önüne engeller koyan mevzuat iptal edilmelidir.

-İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Türk Ceza Kanunu yeniden düzenlenmelidir.

-Kamu kuruluşlarında ve 50’nin altında çalışanın olduğu az tehlikeli işyerlerinde, uzman ve hekim çalıştırılmasına hemen başlanılmalıdır. 50’den fazla çalışanın bulunduğu sanayi işletmelerinde “tam zamanlı” iş güvenliği uzmanı çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.

-İşyerleri İSİG yönünden denetlenmelidir. Denetimler sonucunda İSİG yönünden tespit edilen eksiklikler için, mutlaka etkili idari para cezaları uygulanmalıdır.

-Her yıl binlerce emekçinin hayatını kaybettiği ancak bir tanesinin bile kayıtlara meslek hastalığı olarak geçmediği meslek hastalıklarının tespit ve kayıt altına alınması için kararlı ve ısrarcı olunmalıdır.

Kaynak: Aydınlık