Sayıları Haziran 2021 itibariyle 13,5 milyonu bulan emekliler (pasif sigortalılar) işçilerden sonra ülkenin en büyük toplumsal grubunu oluşturuyor. Bu yüzden emekli aylık ve gelirlerinin düzeyi toplumsal refah açısından çok önemli bir gösterge. Emekliler ve hak sahipleri en kırılgan sosyal gruplardan birini oluşturuyor. Doğal olarak emekli aylıklarının düzeyi sık sık tartışma konusu oluyor.
14 Eylül 2021’de İşçilerle Buluşma Programı’nda Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bir değerlendirme emekli aylıklarını tekrar tartışma konusu yaptı: Cumhurbaşkanı son 19 yılı (2002-2021) kastederek “Milli gelirimiz Türk Lirası olarak yaklaşık 11 kat yükselirken, asgari ücretin 16 kata yakın artması bunun en somut örneklerinden biridir. Aynı fevkalade yükselişi emekli maaşlarında da görmek mümkündür. Öyle ki 27 kat artan emekli maaşları vardır” dedi (tccb.gov.tr, 14.09.2021).
Emekli aylık ve gelirlerine ilişkin verileri Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı (SBB) verilerinden izlemek mümkün. Bu verilere bakmadan önce emekli aylıklarına ilişkin ortalama verilerin son derece tartışmalı olduğunun altını çizelim. Bu ortalamalara sadece emeklilerin kendi yaşlılık aylıkları mı dahil, yoksa hak sahipleri gelirleri ile diğer emeklilik gelir türleri de dahil mi bilinmiyor. SGK nedense geçmişte verdiği gibi emekli aylıklarının dağılımına ilişkin bilgiyi vermiyor. Bu kayıtlarla emekli aylıklarının ortalamasına SGK CBB verilerinden ulaşmak mümkün. Şimdi Cumhurbaşkanlığı SBB verilerine göre 2002 Aralık-2021 Temmuz arasında emekli aylıklarının artış oranına bakalım.
Emekli aylıkları ne kadar arttı?
19 yılda ortalama işçi SSK emekli aylığı 9,4 kat artarak 76 liradan 2 bin 599 liraya yükselmiş. Ortalama memur emeklisi aylığı ise 7,1 kat artarak 502 liradan 3 bin 569 liraya yükselmiş. Ortalama Bağ-Kur esnaf aylığı ise 10,3 kat artarak 261 liradan 2 bin 679 liraya yükselmiş. Görüldüğü gibi emeklilerin ezici çoğunluğunu oluşturan üç büyük grubun emekli aylıkları 19 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı boyunca ortalama 8,9 kat artmış. Emekli aylık ve gelirlerinin genelinde 27 kat artış söz konusu değil. Peki 27 kat artan emekli aylığı var mı? Evet var. En düşük Bağ-Kur tarım emekli aylığı 26,9 kat artarak 66 liradan bin 778 liraya yükselmiş. Ancak en düşük Bağ-Kur tarım emeklilerinin toplam aylık ve gelir alan emekliler içindeki payı bindelik düzeyde
(tablo 1).
Kaynak: Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı, Türkiye Ekonomisinde Haftalık Gelişmeler ve Görünüm (17 Eylül 2021)
Bilindiği gibi emekli aylık ve geliri alan çok sayıda kategori var: İşçi emekli aylıkları (eski SSK), BAĞKUR emekli aylığı ve memur emekli aylığı gibi. Bunların da kendi içinde türleri var. BAĞKUR tarım emekli aylığı, BAĞKUR esnaf emekli aylığı vb. Emekli aylık ve gelirleri alanların ezici çoğunluğunu ise işçi ve memur emeklileri oluşturuyor.
Emeklilerin en yoksul ve düşük gelirli kesimi olan en düşük Bağ-Kur tarım emeklilerin aylıklarının 66 liradan bin 778 liraya çıkması bütün emeklilere teşmil edilecek bir durum değil. Emekli aylık ve gelirleri 19 yıl boyunca kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (KB GSYH) artışının altında kalmıştır. 2002 ile 2021 arasında (2021 verisi program hedefi) KB GSYH 12,1 kat arttı. Emeklilerin ortalama gelirleri ise bu artışının altında kaldı. Özellikle işçi ve memur emeklilerinin Kişi Başına GSYH artışının çok altında gelir elde ettikleri görülüyor. Eğer emekli aylıkları 27 kat artmış olsaydı işçi emeklisinin 7 bin 450 lira, memur emeklisinin de 13 bin 500 lira civarında ortalama emekli aylığı alması gerekirdi.
Emekli aylıklarının kişi başına milli gelir artışının altında kalması, emeklilerin yoksullaşması demektir. Emekli aylıklarının ve çeşitli gelir türlerinin belirli bir dönem içinde kaç kat arttıkları tek başına yeterli değildir. Her şeyden önce ücret ve gelir söz konusu olduğunda geçinmeye yetip yetmediği, dolayısıyla geçim şartları karşısındaki duruma bakmak gerekir. Dolayısıyla baz yılı oldukça düşük düzeyde olan bir gelir ne kadar çok artarsa artsın geçinmeye yetmeyecektir. O nedenle gerek emekli aylıklarına gerekse diğer emek gelirlerine geçim şartları açısından bakmak gerekir. Türk-İş’in hesaplamalarına göre Temmuz 2021’de açlık sınırı 2 bin 903 ve yoksulluk sınırı 9 bin 457 liradır. DİSK Birleşik Metal-İş sendikasının hesaplamalarına göre ise aynı dönemde açlık sınırı 2 bin 864 lira ve yoksulluk 9 bin 906 liradır. Görüldüğü gibi gerek asgari ücret ve gerekse ortalama emekli aylıkları açlık sınırının bile altındadır. Emek gelirlerinin hiçbirinin ise yoksulluk sınırına ulaşamadığının altını çizmek gerek. Aynı şekilde asgari ücretin parasal olarak 19 yılda 15,3 kat artması da tek başına anlamlı değildir. Asgari ücretin alım gücü hâlâ açlık sınırının altındadır.
Emekli aylıkları asgari ücretin altına geriledi
Emekli aylıkları için vurgulanması gereken bir diğer husus ise emekli aylıklarının asgari ücrete göre geriliyor olmasıdır. 2002 yılında asgari ücret 184 lira iken, ortalama işçi emekli aylığı 276 liraydı. 2021 Temmuz ayında ise asgari ücret 2 bin 826 lira olurken ortalama işçi emekli aylığı 2 bin 599 lira oldu. Bir diğer ifade ile 2002’de ortalama işçi emeklisi aylığı asgari ücretin yüzde 50 üstündeydi, 2021’de ise yüzde 8 altındadır. Ortalama emekli aylıkları asgari ücretin altına düşmüştür (Tablo 2).
Emekli aylıklarının asgari ücretin altına düşmesi ve pastadan daha az pay almasının nedeni 2008’de yapılan sosyal güvenlik düzenlemeleridir. Emekli aylık bağlama oranlarının düşürülmesi, emekliye milli gelir artışından verilen payın düşürülmesi, emekli aylıkları alt sınırın kaldırılması ve emekli aylık artışlarının enflasyona endekslenmesi sonucu emekli aylıkları 2008 sonrasında düşmeye başladı. Nitekim emekli aylıklarının bin 500 liranın altında kalması üzerine aradaki farkın Hazine tarafından karşılanması yoluna gidilmeye başlandı.
Ücret ve gelirlerde AKP döneminde meydana gelen artışların oldukça ilginç bir seyir izlediği görülüyor. Emek gelirlerinde yaşanan artışlar önemli farklılıklar gösteriyor. Asgari ücret artışı kişi başına gayri safi milli gelir artışının üzerinde seyrederken fiili emek gelirlerindeki artışlar kişi başına GSYH artışının altında kaldı. Fiili ortalama emekli aylıkları ile memur maaşları ve kamu işçilerinin ücretleri kişi başına ekonomik büyümenin oldukça altında kaldı.
Asgari ücret gibi gösterge gelirlerdeki artış tek başına açıklayıcı değil. Ayrıca fiili ortalama gelirlere (ücret, maaş ve aylıklara) bakmak gerekir.
Çünkü önemli olan gösterge gelirlerin bir dönemden diğer dönmeme ne kadar arttığı değil kişi başına emek gelirlerinin dönemsel olarak fiilen ne kadar arttığıdır. Örneğin üst üste birkaç yıl oldukça yüksek zamlarla toplu iş sözleşmesi bağıtlıyan bir sendika ücretlerdeki artışı bu zamların toplamı olarak açıklamayı tercih eder.
İşveren için ise önemli olan kişi başına fiili işgücü maliyeti ve verimlilik ilişkisidir. İşveren bir yandan yüksek ücretli işçiler yerine düşük ücretli işçiler alarak öte yandan kişi başına verimliliği artırarak işgücü maliyetleri düşürür. Bu nokta kaçırılırsa bölüşüm ilişkisi göz ardı edilmiş olur.
Emek gelirlerinin yeniden dağıtımı
Aynı şey makro gelir düzeyleri için de söz konusudur. Asgari ücretin 19 yılda 15,3 kat arttığı doğrudur. Bunu zaten dört işlem bilen herkes hesaplar. Dikkat edilmesi gereken husus bu dönemde fiili emek gelirlerinin nasıl seyrettiğidir. Ortalama ücretler ne kadar arttı. Ortalama emekli aylıkları ne kadar arttı?
Ne hikmetse asgari ücretin 15,3 kat arttığı ülkede ortalama maaşlar ve ücretler ile ortalama emekli aylıkları çok daha az artmış. Bu ne anlama geliyor?
Bu yazıda ayrıntıya girmek zor ancak şunu söylemek mümkün asgari ücretteki artış ortalama emek gelirlerine yansımıyor. Tersine ortalama emek gelirleri (ücretler, maaşlar, emekli aylıkları) baskılanıyor. Ortalama ücret asgari ücrete yaklaşıyor. Örneğin DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre hane halkı ortalama fert geliri 2006 yılında asgari ücretin 2 katı iken 2019’da 1,4 kata geriledi. Bunun anlamı ortalama ücretlerin asgari ücrete yakınlaşmasıdır. Ortalama ücretlerle asgari ücret arasındaki makas kapanıyor. Aynı durum emekli aylık ve gelirleri için de söz konusudur.
Hükümetin asgari ücret politikası genel ücret düzeyini yukarı iten değil aşağıya çeken bir sonuç yaratıyor. Bunun bir gelirler politikası tercihi olduğunu söylemek mümkün. Bu vesileyle -ayrıntılarını başka yazı ve çalışmalara bırakmak üzere- AKP hükümetlerinin nevi şahsına münhasır bir gelir dağılımı politikası izlediğini söylemek lazım. Tezimi kısaca şöyle özetleyebilirim: Hükümet gelirin sınıfsal dağılımındaki eşitsizliğe ve servet dağılımındaki bozulmaya dokunmuyor. Nitekim sınıflar arası gelir eşitsizliği artıyor. Bunun yerine sınıf içi dağılıma müdahale ederek emekçi sınıfların bir bölümünden diğerine gelir aktarmayı tercih ediyorlar.
Bir diğer ifadeyle emekçi kesimlerinin büyük bölümünün gelirlerinde düşük artışlar yaşanırken bir bölümünün gelirlerinde ise görece yüksek artışlar gerçekleşiyor. Böylece sermaye varlıklı sınıflar gelirden aslan payını alırken emekçilerin ortalama gelir artışları büyümenin çok altında kalıyor. AKP hükümetleri ülke gelirini yeniden dağıtmak yerine emek gelirlerini kendi içinde yeniden dağıtmayı yeğliyor.
Bir kez daha yinelemekte yarar var. Emek gelirleri açısından sınıflar arası bölüşüm ilişkilerine ve geçim koşullarına odaklanmak lazım. Emekli aylıklarında devasa artışlar yaşandığı iddiaları gerçeği yansıtmıyor.
Tersine ortalama emekli aylıkları hem milli gelir hem de asgari ücret artışının çok altında kaldı. Emekli aylıkları açlık ve yoksulluk sınırının da çok altında. Emekliler pahalılığın yükünü en çok çeken emek kesimi.
Kaynak: Aziz Çelik/Birgün