Salgında evlerine gönderilen beyaz yakalılar ofislere geri çağrıldı. Kaç Bize Gel’den Hikmet Topal beyaz yakalıların kendi sorunlarını çözecek örgütlülükleri olmadığına değinerek “Yarınlarını bilmiyorlar” dedi.
BEYAZ YAKALILAR YARININI BİLMİYOR
Beyaz yakalı işçilerin güvencesiz çalıştıkları özellikle pandemi süresinde daha da belirginleşti. Konuştuğum beyaz yakalı işçilerin çoğu isimlerini vermekten çekiniyor. Öyle ki iş yerlerini belli edecek anlatımların dahi haberde yer almasını istemiyorlar. Çoğu beyaz yakalı işçi evden çalışmadan ofise geçtiler. Ofislerde, plazalarda pandemi sonrası neler değişti? İşlerin evden de yapılabiliyor olduğunun ispatı ofis hayatını gereksiz kıldı mı onlar için? Beyaz yakalı işçiler ne kadar örgütlenebiliyorlar?
İŞYERİ SOSYALLEŞMEK İÇİN GEREKLİ
İsminin haberde yer almasını istemeyen 37 yaşındaki bir ofis çalışanı “İlkin plazadaki uğultu içinde çalışmaya adaptasyon sorunu yaşadım. Fakat diğer taraftan sonuçta evlerimiz çalışmaya göre düzenlenmiş yerler değildi” diyerek başlıyor anlatmaya. “Geri döndüğümüzde çok daha yorucu bir şeyin içinde olduğumuzu hatırladık. Birçoğumuzun zaten özel bir alanı bile yok. Örneğin evde çalışırken bilgisayarda bir sorun çıktığında kendiniz çözmeniz gerekiyor.
Özellikle çocuğu olan kadın arkadaşlar çalışma düzeninin daha esnek olabileceği yönünde düşüncelere sahip. Kendi adıma tamamen evden çalışma düzeni olsun istemem. İş yeri sosyalleşmek için gerekli.” Ofis çalışanı “Evden çalışması daha uygun olan insanlar var. Onlar için daha esnek modeller bulunabilir” diyor ve fakat evden çalışmanın çok fazla sıkıntıları olduğunu ekliyor: “Evde daha çok çalışıyorduk. Mesai saati yoktu. Şimdi ise işi bitirip eve geliyorsunuz ve sonrasında çalışmanız gerekmiyor. İş yerinde daha fazla çalıştığınızda farkında oluyorsunuz. Evde yemek yaptığınız saati telafi etmeniz gerekiyor gibi bir his oluşuyordu. İş yerinde ise yanınızdaki biriyle izaha giriyorsunuz. Çalışma hızınızı yanınızdakine göre ayarlayabiliyorsunuz. Bunun avantajı var. İş arkadaşınızla denge bulabiliyorsunuz. Ofislerin tamamen kapatılmasının distopik bir tarafı da var, o yüzden korkuyorum.”
HAYALLERİ, BEKLENTİLERİ KALMAMIŞ DURUMDA
Ofis çalışanı güvencesiz çalıştıklarını “Gözden çıkarılacağımızı bilerek yaşıyoruz. Üzerimizde bunun ruh hali var. Her birimiz çok kolay işten atılabileceğimizi biliyoruz” sözleriyle ifade ediyor ve örgütlenme konusunda ürkek olduklarını dile getiriyor: “Bu durum bizi her şeyi kabul etmeye itiyor. Bir şeye itiraz etmeyi düşündüğümüzde ortak hareket edemiyoruz, ürküyoruz. Örneğin evlerde çalıştık diye minnet ettik.”
Plaza ve Büro İşçilerinin Mücadele Platformu olan Kaç Bize Gel’den avukat Hikmet Topal, “Beyaz yakalılar şu anda kendi kavgalarının içine gömülmüş durumda. Yarınlarını bilmiyorlar” yorumunda bulunuyor: “Beyaz yakalı işçiler uzun süre evde kaldılar. Uzun bir süre sosyalleşme olmadı. Hayalleri, beklentileri hepsi durmuş durumda. Ekmek kavgası içindeki telaşlarını yaşıyorlar. Arkalarına, önlerine bakma durumları yok şimdilik. Pandemi öncesinde sosyal hayatın içindeydiler. İletişim, dayanışma kanalları daha açıktı. Tabiri caizse sudan çıkmış balık gibiler şu anda.”
FİRMA ‘TAZMİNATINI VERİR KOVARIM’ DÜŞÜNCESİNDE
Topal “Çok fazla işten çıkarılma oldu. Öyle bir sistem uyguluyorlar ki işten çıkarılmaların duyulmasının önüne geçiyorlar” diyor ve şöyle açıklıyor: “Beş kişiyi çıkarıyorlar, bir ay sonra beş kişiyi daha çıkarıyorlar. İşçilerle davalık olmuyorlar. Arabuluculuk süreçleri ile sessiz sedasız bu işi hallediyorlar. Bu yöntemi son yıllarda geliştirdiler. İşçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı büyük rakamlar tutmuyor. Kurumsal firmalar için tazminat miktarları önemli değil. Kağıt üstündeki hukuki güvence iş hukukunda tazminata bağlandığı için aslında beyaz yakalı bir işçinin hukuki bir güvencesi yok. Gerektiğinde kapı dışarıyı gösterip, parasını verip işten çıkartabiliyor. Bu kadar basit. Bu yüzden toplu iş sözleşmesinin yapılması beyaz yakalı işçiler için hayati bir önem taşıyor.”
Sendikalaşmadaki ana problemler ne peki? Topal şöyle yanıtlıyor: “Sendikaların beyaz yakalı işçilere yönelik bakış açısı henüz yetersiz. Bu insanlara nasıl ulaşılacağına dair yeni yöntemler keşfetme konusunda isteksizlikler. Son olarak beyaz yakalı işçilerin sınıf bilinci geri. Mevcut durumda çok fazla sendikanın olması kafa karıştırıyor. Diğer bir neden genç işçi nüfusunun çok olması. Tarihsel sınıf bilincinden çok uzaklar. AKP ile büyümüşler. 1980 öncesi Türkiye’yi, dünyayı ve bu mücadele için verilmiş bedellerden habersizler.”
“Örgütlenme riskini almaktan geri duruyorlar. Beyaz yakalı işçilerin, işçi sınıfının bir parçası olduğuna dair yeterli bir bilinç düzeyi olduğunu düşünmüyorum. Mesela sendikalar fabrika önüne bir bildiri dağıtmaya giderler. Ben bunca zamandır plaza önünde bildiri dağıtan bir sendika görmedim. Türkiye’deki işçi sınıfının üçte birini oluşturmamıza rağmen, çok kritik sektörlerde beyaz yakalı işçilerin olmasına rağmen kıymet görmüyoruz.”
Kaynak: Filiz Gazi/Birgün