Gaziantep Şubemizin 8. Olağan Genel Kurulu, 07.08.2022 tarihinde, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Onat Kutlar Tiyatro Salonu’nda, sendikamızın merkez ve şube yöneticileri, konuklarımız ve delegelerimizin yoğun katılımı ve coşkuyla gerçekleşti.
AÇILIŞ, DİVAN SEÇİMİ, SAYGI DURUŞU
Genel Kurulun açılışını yapan Şube Mali Sekreteri İbrahim Gülmez salonda yasal çoğunluğun bulunduğunu belirtti ve başarı dileklerinde bulundu.
Verilen önerge ve oy birliğiyle Divan Başkanlığına Sendikamız Genel Sekreteri Gürel Yılmaz, Divan Yardımcılığına Genel Eğitim Sekreterimiz Ersin Türkmen, Katip Üyeliklerine Bursa Şube Başkanı Özdemir Aslan ve Mersin Şube Başkanı Savaş Gürkan seçildi. Divan heyeti yerini aldıktan sonra Divan Başkanı Gürel Yılmaz, duyulan güvenden dolayı delegelere teşekkür etti. Salgın, hayat pahalılığı ve emekçilerin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle şube Genel Kurulunun zorlu bir dönemde toplandığını belirten Yılmaz, başarı dileklerinde bulunarak genel kurulu başlattı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Genel Kurul gündem konuşmaları ile devam etti.
ŞUBE SEKRETERİ CANYURT’UN DEĞERLENDİRMELERİ
Şube Sekreteri Mahmut Canyurt yaptığı konuşmada, çalışma yaşamı gündemindeki konuları değerlendirdi. “Sekizinci Olağan Genel Kurulumuzu, açlık ve yoksullukla sınandığımız bir ortamda, ekonomik ve siyasi bir krizin tam ortasında topluyoruz. Her gün yüzlerce insanın öldürüldüğü, savaşların yaşandığı, salgın hastalıklardan biri bitmeden yenisinin başladığı, olağanüstü derecede zor günlerden geçiyoruz” diyen Canyurt, savaşları, salgın hastalıkları fırsata çeviren açgözlü kapitalistlerin, emekçi sınıflar ve yoksul halklar aleyhine servetlerini 5-10 kat arttırırken yoksulların daha da yoksullaştığını ifade etti.
Gençler gelecekten kaygı duyuyor
Türkiye’deki eşitsizliğin dünyanın geri kalanından daha kötü durumda olduğunu, yüksek enflasyonun yol açtığı zamlar sebebiyle ülkenin bir ekonomik yıkımla karşı karşıya bulunduğunu, yetersiz beslenme ve açlığın halk yaşamını tehdit ettiğini belirten Canyurt, 85 milyonluk ülkede 66 milyon insanın yoksulluk içinde, 16 milyonunsa açlıkla karşı karşıya bulunduğunu aktardı.
İşsizlik sorununa da değinen Canyurt, “Gençler fırsat bulur bulmaz ülkeyi terk ediyor. Eğitim giderlerini karşılayamadığı için okulunu terk etmek zorunda kalan genç sayısı katlanarak artıyor. Katkı payı adı altında sağlık hizmetleri neredeyse paralı hale getirildi. Randevu alamadığı için insanlar doktora gidemez durumda. Çoğu ilacı eczanelerden bulamaz duruma geldik” dedi.
Zengin daha zengin yoksul daha yoksullaştı
Ülke içinde 2018’de başlayan ve giderek şiddetlenen ekonomik krizin zenginleri daha zengin, yoksulları daha da yoksullaştırdığını, emekçilerin en küçük bir talebinin ise “kaynak yok” gerekçesiyle reddedildiğini; emekçilerin paralarıyla oluşturulan işsizlik fonunun da işverenlere kaynak olarak aktarıldığını belirten Canyurt, “Asgari ücrette tarihi artış diye ortalığı inlettiler ama daha almaya başlamadan, asgari ücreti açlık sınırının altına düşürdüler. Bu nedenle, yoğun tepkilerin de etkisiyle asgari ücrete sene ortasında bir kez daha zam yapmak zorunda kaldılar. Ancak yeni zamla birlikte bile açlık sınırını yakalayamadılar. İşsizlik, yoksulluk ve sefalet sıradan, günlük yaşam biçimi haline geldi. Düşük ücret, uzun çalışma saatleri, işsizlik, sigortasız ve güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma, işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayılması, emekçilerin büyük çoğunluğunun yaşamının bir parçası haline geldi” dedi.
“Bu düzen böyle devam ettikçe, toplu sözleşme ile kazandıklarımızı ertesi gün yaptıkları zamlarla, enflasyonla elimizden geri almaya devam edecekler” diyen Canyurt, işçi sınıfının sadece toplu sözleşme hakları, sendikal haklar için mücadele etmekle yetinmemesi gerektiğini, demokratik hak ve özgürlükler için de mücadele etmesi gerektiğini önemle belirtti.
‘Kargo işçilerinin kazanımlarını büyütmek örgütlülüğümüzü büyütmekten geçiyor’
“Sendikal hakları korumanın, kalıcı hale getirmenin yolu; tek tek işyerlerindeki mücadeleyi, örgütlülüğü sektörün tamamına, hatta ülke geneline yaymaktan geçiyor” diyen Şube Sekreterimiz Mahmut Canyurt, bütün olumsuz koşullara, işverenlerin örgütlülüğümüzü engellemek için yaptığı baskılara, işten atmalara karşın sendikamızın örgütlenme mücadelesinden, taşıma işçilerinin ekmeğini büyütme isteğinden vazgeçmediğini; bir taraftan mevcut işyerlerindeki örgütlülüğünü güçlendirmeye diğer taraftan yeni işyerlerinde örgütlenme çalışmalarını yürütmeye devam ettiğini aktardı. Mahmut Canyurt, genel kurula başarı dileyerek konuşmasını tamamladı.
GENEL BAŞKAN ÖZTÜRK’ÜN DEĞERLENDİRMELERİ
Savaş, göç ve göçmen emeği
Genel Başkanımız Kenan Öztürk kongrede yaptığı konuşmada, dünya, Türkiye ve çalışma yaşamı gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başkan Öztürk, ‘dünyanın pek çok bölgesinde savaş ve çatışmaların sürdüğünü, Irak, Suriye, Yemen ve Afganistan’ın ardından Avrupa ülkesi olan Ukrayna’da da vekil güçler aracığıyla uluslararası bir savaşın devam etmekte olduğunu; asıl maksadı dünya kaynaklarını ele geçirmek olan bu savaş nedeniyle milyonlarca insanın evini yurdunu terk ederek mülteci konumuna düştüğünü ve elindeki olanakları kaybederek açlık, yoksulluk ve sefalete sürüklendiği’ saptamasında bulundu.
Süren bu uluslararası savaşlarda tekelci sermayenin büyük çıkarlar elde ederken emekçilerin ve yoksul halklarınsa kaybetmeye devam ettiğini belirten Başkan Öztürk, bu savaşlarda bir çıkarı olmayan emekçilerin savaşa karşı barışı savunmasının bir zorunluluk olduğunun altını çizdi.
Uluslararası savaşların ülkemiz üzerindeki etkilerine de değinen Başkan Öztürk, yaklaşık 8 milyon sığınmacıyı barındıran ülkemizin yanı başında süren savaşlar nedeniyle ağır bir faturayı ödemekle karşı karşıya bulunduğunu ifade etti. Gaziantep’in, İstanbul’dan sonra en fazla sığınmacının barındığı ikinci il olduğunu, göçmenlerin içinde bulunduğu dezavantajlı durumu fırsata dönüştüren işverenlerin ise göçmen işçilere ucuz, kayıtsız ve güvencesiz çalışmayı dayatarak göçmen emeği üzerinden karını arttırdığını; göçmen emeğinin Gaziantep’te kayıtdışı ve kuralsız çalışmanın önemli bir bölümünü meydana getirdiğini aktardı. Göçmen işçilerin tekstil sektörü olmak üzere pek çok işkolunda güvencesiz koşullarda ve uzun çalışma süreleriyle çalıştırıldıklarını, sendika sigorta hakkından mahrum bırakıldıklarını belirten Başkan Öztürk, işverenlerin bu durumu bir taraftan da yerli işçiler üzerinden bir baskı aracı olarak kullandıklarını belirterek göçmen işçilerle yerli işçilerin çıkarlarının ortak olduğuna işaret etti.
‘Savaşı çıkaran politikaları sorgulamamız gerekir’
‘Öncelikle savaşı çıkaran politikaların sorgulanması gerekir’ diyen Başkan Öztürk, geçtiğimiz Mayıs ayında Macaristan’da yapılan ETF Genel Kurulu’nda da sendikaların ‘savaşa karşı emekçilerin kardeşliği’ vurgusunu yaptıklarını hatırlatarak “Dünyanın neresinde olursa olsun bizim, barışı savunmamız, savaş kışkırtıcılığı yapanların oyununa gelmememiz gerekir” dedi.
Savaşların ekonomik krizi daha da derinleştirdiğini belirten Başkan Öztürk, tüm dünyada, işçi sınıfının geçmişte, büyük bedeller ödeyerek elde ettiği hak ve kazanımlarına yönelik saldırıların bulunduğunu, İngiltere’de son günlerde grev hakkını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerin yapıldığını, savaş içindeki Ukrayna’da işletmelerde toplu sözleşme yerine ‘bireysel iş sözleşmesi yapılabilir’ şeklide bir düzenlemenin devreye konulduğunu bunun da sendika ve toplu sözleşme hakkının geriye götürülmesi anlamına geldiğini ifade etti. Bu saldırılar karşısında emekçilerin mücadeleyi elden bırakmadığını belirten Başkan Öztürk, İngiltere’de demiryolu işçilerinin hak mücadelesi verdiğini, Fransa’da ve yine Hindistan’da 2 milyar emekçinin katılımıyla ‘adil ücret adil yaşam’ talebiyle grevler örgütlendiğini anımsattı.
2018 yılı Haziran ayında ‘ekonomimiz şahlanacak’ gibi vaatlerle başkanlık sistemi getirildiğini ancak verilen vaatlere karşın ekonomide emekçiler lehine bir gelişme olmadığını, enflasyon karşısında emekçilerin giderek yoksullaştıklarını belirten Başkan Öztürk, “Yapılan başkanlık seçimleri sırasında dolar 4,8 liraydı, şimdi ise 18 lirayı buldu. Aynı dönemde emlak fiyatları da on kata kadar arttı. Buna karşılık 2018 yılında 425 dolar olan asgari ücret 305 dolara geriledi. Yani bir taraftan şirketler, bankalar, dövizi olanlar, emlak sahipleri, kısacası sermaye sınıfı zenginleşirken emekçi sınıflar enflasyon karşısında büyük gelir kaybına uğradı. Sermaye sınıfının hizmetindeki hükümet, yoksuldan alıp zengine verdi. Bu bir kaynak aktarımıdır. Yani yoksuldan alıp zengine verme düzenidir” dedi.
‘Gerçekte aynı gemide miyiz?’
Ülkemizde ekonomik krizin daha derinden hissedildiğini; döviz kurlarındaki artışlar ve resmi olarak yüzde 80’leri bulan enflasyon nedeniyle işsizliğin arttığını, her geçen gün eriyen asgari ücretin 305 dolar seviyesine gerilediğini; emekçiler her geçen gün kaybetmeye devam ettiğini belirten Başkan Öztürk, “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” teziyle ortaya atılan modelin de işe yaramadığını, ekonomiyi yönetenlerin “tüm dünyada enflasyon var” diyerek aslında sorumluluğu kendi üzerinden atmakta olduklarını, böylece emekçilerin taleplerinin de kulak ardı edildiğini vurguladı.
Avrupa ortalamasında enflasyonun yüzde 8, ABD’de yüzde 9 seviyesinde olduğunu, ülkemizde gerçek enflasyonun yüzde 170’leri aştığını, hal böyle iken yöneticilerin halka ve emekçilere bu kötü gidişat nedeniyle özeleştiri vermekten kaçındıklarını aktaran Başkan Öztürk şunları kaydetti;
“Ülkede ağır bir kriz var, emekçiler geçinememe sorunuyla karşı karşıyalar. Bunu kabul edip bunun sorumlusu biziz demek yerine bize deniyor ki hepimiz aynı gemideyiz. Hepimiz aynı gemide miyiz gerçekte. Değiliz. Türkiye’de milyonlarca emekçi her gün kaybetmeye, elinde avucundakini yitirmeye devam ediyor. Peki sermaye açısından durum ne? Sermaye açısından durum hiç de böyle değil. Son bir yılda bankalar karlarını yüzde 400 arttırmış. Belli başlı şirketler keza öyle karlarını yüzde iki yüzlerin üzerine çıkarmışlar. Örneğin, Sabancı’lar yüzde 371, Koç yüzde 218, Şişecam yüzde 200, Erdemir yüzde 180 kâr artışı sağlamış. Peki emekçiler açısından durum ne. Emekçiler açısından durum hiç de iyi değil. Peki soruyoruz nasıl oluyor da hepimiz aynı gemide oluyoruz? Yine ‘Yap-işlet-devret’ modeliyle ülkenin başına bela ettikleri hasta garantili hastaneler, yolcu garantili havalimanları, araç garantili köprü ve otoyollarla dolar üzerinden şirketlere garanti verildi. Şirketlere garanti verildiğinde bir dolar 6 lira idi. Şimdi bir dolar 18 lira olmuş. Ve bu şirketler kazanmaya devam ederken işçi sınıfı kaybediyor. Hani deniyor ya ‘sabit gelirliler hariç ekonomimiz büyüdü’ diye. İşte bu ‘sabit gelirliler’ dedikleri biz işçilerden başkası değil.”
Emekçiler kazanıyormuş gibi bir algı yaratılıyor
Başkan Öztürk, ülkeyi yönetenlerin sermaye kazandıkça sanki emekçiler kazanıyormuş gibi bir algı yarattıklarını gerçekte ise bütün bu sermaye birikimini yaratan emekçilerin gelirden yeterince pay alamadıklarını dile getirdi.
Özelleştirmelerin ağır sonuçlarına da değinen Başkan Öztürk, kar getiren kamu kurumlarının taşınmazlarına kadar satıldığını, bu durumun pahalılığı, işsizliği beraberinde getirdiğini, tarım hayvancılığın bitme noktasında olduğunu, dışa bağımlılığın ise arttığını ifade etti.
Enflasyonun yüzde 18’lerde olduğu dönemlerde yüzde 40 ücret artışlarıyla toplu sözleşmelerin imzalandığını, bugün gelinen noktada enflasyon karşısında toplu sözleşmelerle elde edilen bu kazanımların da anlamını yitirdiğini belirten Başkan Öztürk, asgari ücrete yapılan zammın da kısa sürede anlamını yitirdiğini ifade etti.
Örgütlenme önünde engeller var
Örgütlenme özgürlüğü önündeki engellere de değinen Başkan Öztürk geçtiğimiz haftalarda Türk-İş’in 70’inci kuruluş yıldönümü etkinliğine katılan Çalışma Bakanı Bilgin’in “Emekçilerimizi sermayeye ve enflasyona ezdirmeyeceğiz, sendika hakkına karşı çıkan karşısında bizi bulur” şeklindeki sözlerine de hatırlatarak, gerçekte sendikaya üye olan işçilerin kolaylıkla işten atıldıklarını, buna en yakın örneğin sendikamızın örgütlendiği TÜVTÜRK’e bağlı Kocaeli ile Samsun ve Sinop Özön Araç Muayene işletmesinde yaşandığını, çoğunluk yetkimize rağmen burada üç üyemizin işveren tarafından işten atıldığını aktardı.
Emek ve demokrasi mücadelesi iç içedir
Sendikal örgütlenme önündeki engeller ve grev yasakları nedeniyle ülkemizde sendikal örgütlenme düzeyinin yüzde 14’lerde olduğunu belirten Başkan Öztürk, emekçilerin sendikal haklarına sahip çıkarken anti demokratik uygulamalar karşısında da mücadele etmesi gerektiğine işaret etti.
Başkan Öztürk, “Biz emekçiler kendi haklarımıza, kendi mücadelemize sonuna kadar sahip çıkacağız ama aynı zamanda ülkedeki anti demokratik uygulamalar karşısında verilen mücadeleye de sahip çıkmak durumundayız. Çünkü demokrasinin olmadığı yerde bizlerin kazanımlarının bir garantisi olmayacaktır. Örgütlenme özgürlüğümüz engellenecek, grevlerimiz yasaklanacaktır ve bizlere daha fazla açlık yoksulluk dayatılacak krizlerin yükü bize fatura edilecektir” dedi.
Dişe diş mücadelelerle bugünlere geldik
Bütün anti demokratik uygulamalara, baskılara ve örgütlenme önündeki engellere rağmen sendikamızın örgütlenmesini büyüttüğünü, ambar işçilerinin yanında UPS, DHL, Aras ve araç muayene işçilerinin de sendikamız ailesine katıldıklarını aktaran Başkan Öztürk, ‘mazeret göstermeden örgütlenemeye büyümeye devam ediyoruz. Çok zor örgütlendik. Dişe diş mücadele vererek buralara geldik’ dedi.
Kurucularından olduğu Gaziantep Şubesi’nin 90’lardaki kuruluş serüvenine de değinen Başkan Öztürk bu dönemde 400 kadar ambar işçisinin sendikamıza katıldıklarını ancak bu işçilerin, işverenlerce günde 13-15 saat çalıştırıldıkları halde bir günlük bile olsa sigorta primlerinin yatırılmadığını bu nedenle ilk iş olarak sigorta hakkını kazanmak olduğunu anlattı.
Sendikamız bu koşullarda onurlu bir mücadele vererek ambar işçilerini sendikal haklarına kavuşturduğunu, başarılı sözleşmeler ile ambar işçilerinin kazanımlarını büyüttüğünü anlatan Başkan Öztürk “Özellikle genç arkadaşlarımız bu süreci, geçmişteki mücadelelerin nasıl kazanıldığını iyi bilmesi gerekiyor” dedi.
03.10.2003 tarihinde trafik kazasında yitirdiğimiz Gaziantep şube sekreteri Sait Yılmaz, yine nakliyat ambarlarının örgütlenme sürecinde yer alan ve geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz, işçiler arasında ‘Hacı Mustafa’ olarak tanınan üyemiz Mustafa Gündüz gibi bugün aramızda olmayan işçilerin mücadelesiyle sendikamızın bugünlere geldiğini aktaran Başkan Öztürk, özellikle genç üyelerin sendikamızın mücadele tarihini mutlaka bilmesi gerektiğini önemle belirtti.
Başkan Öztürk, geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Gaziantep Şubemizin ilk üyelerinden olan Mustafa Gündüz’le ilgili olarak şunları söyledi; “Hacı Mustafa ağabeyimiz toplantılarda söz aldığında veya kürsüye çıktığında her zaman ellerini birbirine kavuşturarak yılların verdiği ezilmişlikle ‘Sendika bizim yuvamız, sahip çıkacağız. Bu sendika sayesinde insan muamelesi gördük’ derdi. Kendisini rahmetle anıyor anısını yaşatacağımıza söz veriyorum. Evet özellikle genç arkadaşlara sesleniyorum, Hacı Mustafa’nın, Sait Yılmaz’ın dediği gibi bu sendika sizlerin yuvası, sahip çıkmalısınız.”
‘Kargolarda sendika da olur iş güvencesi de’
Sendikamızın, örgütlenme önündeki engelleri ‘birlikte ve kararlı bir mücadele’ ile aştığını, kargoların örgütlenme sürecinde uluslararası dayanışma bağlamında da en güzel örneklerin verildiğini aktaran Başkan Öztürk, bu mücadele sayesinde ‘Kargoda sendika olmaz’ anlayışının yıkıldığını, bunun yerine ‘Kargoda sendika olur’ fikrinin inşa edildiğini belirterek
“Biz bunu birlikte başardık. Evet artık kargolarda sendika da olur, iş güvencesi de olur, sekiz saat çalışma da olur” dedi.
Hedefimiz MNG ve Yurtiçi olmalı
Yeni örgütlenen Kühne Nagel ve İBB iştiraklerindeki örgütlenmelere de değinen Başkan Öztürk, ilerleyen dönemde MNG ve Yurtiçi Kargo’nun sendikamız ailesine katılmasının, bütün kargo işçilerinin kazanımlarını büyütmek açısından önemli olacağına işaret etti.
Başkan Öztürk “Bütün arkadaşlara sesleniyorum, hepiniz, MNG ve Yurtiçi Kargo örgütlenmesine destek vermelisiniz. Evet, mevcut işyerlerinde kazandık ve kazanımlarımızı belirli bir noktaya getirdik. Ancak bu kazanımlarımızı korumanın, daha da önemlisi büyütüp geliştirmenin yolu örgütsüz durumdaki kargo işyerlerini örgütlemekten geçmektedir. Yine, önümüzde bir toplu sözleşme süreci bizleri beklemektedir. Evet, asgari ücrete yapılan zamla beraber toplu sözleşmemizde belirtiğimiz gibi, söz verdiğimiz artışları sağladık. Ancak sizlerin de bildiği gibi yüksek enflasyon ve örtülü vergi kesintileri nedeniyle ücretler her geçen gün erimektedir. Dolasıyla, elimizdeki kazanımları korumanın ve büyütmenin tek yolu örgütlenmemizi tüm Türkiye geneline yaymaktan geçmektedir” dedi.
Genel Başkan Kenan Öztürk, ‘Genel kurulumuzun bütün işçi sınıfı mücadelesine katkı sunmasını ve hayırlı olmasını diliyorum’ sözleriyle konuşmasını tamamladı.
KONUKLARIN TANITIMI, DELEGELERİN KONUŞMALARI
Genel Kurula Katılan Konuklar; Türk-İş Adana Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, Koop İş Gaziantep Şube Başkanı ve Türk-İş İl Temsilcisi Mehmet Akif Sarıca, Belediye İş Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gökalp, Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı ve örgütlenme sekreteri Can Taylan Toprak, Tüm Bel Sen Gaziantep Şube Başkanı Niyazi Çevik ve Eski Şube Başkanı Hanifi Bozdağan, SES Gaziantep Şube Başkanı Ömer Kılıç, 03.10.2003 tarihinde trafik kazası sonucu yitirdiğimiz Gaziantep Şube Sekreterimiz Sait Yılmaz’ın eşi Oya Yılmaz ve çocukları, katılan konuklar arasındaydı.
Aralarında KESK, Türk-İş’e bağlı sendikaların olduğu çok sayıda emek ve meslek örgütü ile kurum temsilcileri çiçek göndererek genel kurulu selamladılar.
DELEGELERİN KONUŞMALARI
Daha sonra raporlar ibra edildi ve ‘delegelerin konuşmaları’ gündemine geçildi.
‘Mücadelemiz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak’
Delegelerden söz alan Aras Kargo Gaziantep Kurumsal Şube işyerinden Mahmut Özdemir yaptığı konuşmada, örgütlenmenin ve sendikal kazanımların önemine değindi. Zorlu bir sürecin ardından bağıtlanan ilk TİS ile Aras Kargo’da yeni bir dönemin başladığını; ikramiye, sosyal hak kazanımlarının yanında en önemli kazanımın disiplin kurulu kararı olmadan işçi atılmayacağı ve işyerinde söz hakkı olması olduğunu belirten Özdemir, “Sendikamız gerek örgütlenme gerek toplu sözleşme sürecinde hiçbir üyemizi asla yalnız bırakmamıştır, sendikamızı seviyor ve onunla birlikte mücadele etmekten onur duyuyoruz. Bizim mücadelemiz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakma mücadelesidir. Ve şimdi MNG ve Yurtiçi Kargo’yu da mücadelemize katarak gücümüze güç katmaktır” sözleriyle genel kurulu selamladı.
‘Bu günlere direniş ve grevlerle geldik’
Ambar işyeri delegelerinden Mehmet Yürgüç de yaptığı konuşmada, sendikal örgütlenmenin zorluklarından ve dayanışmanın öneminden söz etti. Yürgüç şunları aktardı;
“1997’nin son aylarıydı. Bize ‘sendika gelecek’ dediler, biz o sendikaya üye olmaya gittik. Ama işverenlerin baskılarından dolayı üyeliğimizi gizledik. Zaten çoğumuzun -ki bugün burada 60-65 yaşına gelmiş arkadaşlarımız da aramızdalar- sigortası yoktu. Sendikal mücadeleyi çoğumuz bilmiyorduk. Biz ambarlarda örgütlendik, çetin bir mücadele verdik, direndik ve sonuçta sigorta hakkımızı aldık. Ama sigorta girişlerimizi yaparken yüzde 50 parasını cebimizden ödedik. Yani sigorta priminin yarısını cebimizden ödeyerek sigortalı olduk. Bugüne kadar bu sendika çatısı altında herkes direnişte bulunmuş ve mücadeleyle, aylarca süren grevlerle bugünlere gelinmiştir.” Bu tarihlerde çalıştıkları Doğu-Batı Nakliyat Ambarında iş girişlerinin belli olup iş çıkışlarının ise işin bitimine göre olduğunu anlatan Yürgüç, gelinen süreçte sendikal mücadele sayesinde ambar işçilerinin kazanımlarının kazanımlarının bugün önemli bir noktaya getirdiğini söyledi.
Şubenin (Gaziantep) kurulmasında emeği geçen, bugün aramızda olan, olmayan şube yöneticilerine minnettarlığını dile getiren Yürgüç, “Onun için sendikamıza örgütümüze sahip çıkalım, Özellikle genç arkadaşlarımızdan beklentimiz budur” diyerek konuşmasını tamamladı.
Emek mücadelesi yaşatır
Aras Kargo Diyarbakır şube delegelerinden Fesih Tuğrul söz aldı. Her bir üyemizin kalbinin bugün bu kongrede attığını belirten Tuğrul, sendikalaşma sürecinden ve bunun çalışma koşullarına etkilerinden söz etti. Bugün işçilerin pek çok sorunla karşı karşıya bulunduğunu; gerek bu sorunlar karışışında olsun gerekse iş cinayetlerinin olmadığı, insanların sömürülmediği müreffeh bir ülke tesis etmek için emek mücadelesinin öneminden söz eden Tuğrul genel kurulu selamlayarak konuşmasını tamamladı.
Sendika evimizdir sahip çıkacağız
Aras Kargo işyerinden Salih Deveci söz alarak genel kurulu selamladı. Deveci, dünden bugüne verilen mücadelenin önemine değinerek, özellikle genç üyelere yönelik olarak “bu sendika işçilerin evidir, sendikanıza sahip çıkın” dedi.
Mücadele azmimizle yeni hedeflere
İbrahim Gülmez söz alarak geçmiş dönem çalışmalarından ve yeni dönem hedeflerinden söz etti. “Bu dönem en önemli başarımız Aras Kargo örgütlenmesi oldu. Önümüzdeki dönem aynı kararlılıkla örgütsüz ambarlar ile Yurtiçi ve MNG Kargo’nun sendikalı yapılması en önemli hedefimiz olmalıdır” diyen Gülmez birlik ve mücadele vurgusu ile konuşmasını tamamladı.
SEÇİMLER YAPILDI
Kurulların aklanmasından sonra İlçe Seçim Kurulu gözetiminde seçimler yapıldı. Yapılan seçimler ve delegelerin oyları sonucunda Şube Başkanlığına Kenan Öztürk seçildi. Şube Sekreterliğine Mahmut Canyurt, Şube Mali Sekreterliğine İbrahim Gülmez seçildi. Diğer zorunlu organlar şu şekilde belirlendi;
Şube Yönetim Kurulu Üyeleri: Fikret Uluç, Salih Deveci.
Şube Denetleme Kurulu Üyeleri: Süleyman Sayın, Niyazi Atçeken, Mahmut Özdemir.
Şube Disiplin Kurulu Üyeleri: Erol Kutval, İlhan Kazcı, Hasan Arslan.