Zamanla yarışan kuryeler motosikletler için ekstra düzenlemelerin bulunmadığı trafiğe çıkıyorlar. Kuryeler kendilerini fark etmeyen otomobil şoförleri ve hızla ulaştırmaları gereken sipariş baskısı altında kuralsızlığa sürükleniyor.
– İslam Sönmez 27 yaşındaydı. Adana Barış bulvarında ehliyetsiz bir şoförün çarpması sonucu ağır yaralandı. 4 gün yoğun bakımda kaldı ve hayatını kaybetti.
– Begenc Tarhanov 48 yaşındaydı. İzmir Çeşme Dalyan yolunda gece geç saatlerde bir vidanjörün yanından geçerken motosikleti devrildi ve feci şekilde can verdi. Türkmenistan uyruklu Begenc kuryelik yapıyordu.
– Enes Aygüneş henüz 19 yaşındaydı. Adapazarı’nda kuryeliğe başladığı ilk gün kamyonet ve minibüsün karıştığı bir “kaza”da yaşamını yitirdi.
– Ali Ataç 21 yaşındaydı. İstanbul Küçükçekmece’de iş çıkışı evine dönerken bir otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
– Buğra Barış Kurt 18 yaşındaydı. Kocaeli Darıca’da aydınlatma direğine çarparak ağır yaralandı ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
– Metin Sarıyer 21 ve Abdülmecit Alğan 32 yaşındaydı. İstanbul Kavacık Mevkii TEM Otoyolu’nda çarpıp kaçan bir otomobil sürücüsü hayatlarına son verdi. Her ikisi de Yemeksepeti kuryesiydi. Ve 1 Şubat’ta başlayan protestoların katılımcılarıydılar.
– Rıdvan Kocatepe 28 yaşındaydı. İstanbul Şişli’de bir trafik magandası gece yarısı kırmızı ışıkta geçerek Rıdvan’ın feci şekilde ölümüne neden oldu. Rıdvan yeni evliydi.
– Hasan Şimşek 27 yaşındaydı. Mersin, Hüseyin Okan Merzeci bulvarında bir otomobilin çarpması sonucu ağır yaralandı. 9 gün yoğun bakımda hayata tutunmaya çalıştı ve hayatını kaybetti. Hasan evli ve bir çocuk babasıydı.
– İskender Çimen 17 yaşındaydı. Adana Sarıhamzalı Mahallesi’nde siparişe giderken bir tankerin altında kalarak feci şekilde can verdi. İskender bir dönercide part time olarak sigortasız kuryelik yapıyordu.
Genç yaştaki bu kuryeler geçtiğimiz ağustos ayında yaşamlarını kaybetti. Bir ayda 10 kurye yollarda can verdi. Yani her 3 günde 1 kurye…
Kısa bir basın taraması yaptığımızda kurye ölümlerine dair haberler gözümüze çarpsa da kurye ölümleri hakkında makale ve raporların son derece sınırlı olduğunu görüyoruz. Her sokakta, caddede gün içinde herkesin gözleri önünden onlarca kez geçen kuryeler bir bir ölüyor. Fakat firmalar ve küçük işletmeler genç işsizliğin yoğun olduğu ve kurye olmanın son derece kolay olduğu ülkemizde kurye bulmakta zorlanmıyor. Kuryeler tek tek ölürken, belki de her gün onlarca kişi katılıyor “kurye ordusuna.”
Biliyorum devir hız devri, uzun yazı okumaya hiçbirimizin zamanı yok. Ya bir şey yetiştirmemiz lazım ya da bir yerlere yetişmemiz. Yine de “hız devrinin kurbanları” hakkında bir şeyler söylemek, kaza süsü verilmiş kolektif bir seri cinayete dönüşen kurye ölümleri hakkında sesli düşünmekten kendimi alamıyorum. Ben hızlı değil yavaş bir moto kurye olarak aklımdan geçenleri yavaş yavaş paylaşmaya çalışacağım.
153 TEHLİKELİ MESLEK İÇİNDE KURYELİK YOK!
Türkiye’de sondaj işleri, metalurji sanayii, taş ve toprak sanayii, metal ve metalden mamul eşya sanayii, ağaç ve bunlardan mamul eşya sanayii, yapı işleri, kimya sanayii, iplik dokuma ve giyim sanayii, kağıt ve selüloz sanayii, gıda sanayii, tütün sanayii, enerji üretimi nakli ve dağıtımı, nakliye benzeri işler, tarım ve hayvancılık işleri, ardiye ve antrepoculuk, haberleşme başta olma üzere 153 tane tehlikeli ve çok tehlikeli meslek bulunmaktadır. Tüm bu mesleklerde mesleki yeterlilik belgesi ve iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri zorunludur. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda en az bir defa, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iki yılda en az bir defa, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde üç yılda en az bir defa iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmesi zorunludur.
Çok sayıda yaralanmalı ve ölümlü “kaza”nın yaşandığı, iş saatleri içinde sürekli risk altında çalışılan moto kuryelik mesleği tehlikeli meslekler statüsünde (TMS) değildir. TMS verilmediği için kuryeler için mesleki yeterlilik belgesi de zorunlu değildir. Birkaç kurumsal firmanın verdiği kısa süreli sürüş eğitimi dışında kuryeler herhangi bir eğitime tabi tutulmadığı gibi motosiklet kullanmayı bilmek dışında kuryelerden herhangi bir yetkinlik beklenmemektedir. Kask ve ekipman kullanımı hayati önemdeyken, yaralanma olasılığı araba kazalarında yüzde 20, motosiklet kazalarında yüzde 80’ken; motosiklet kullanıcıları trafik kazalarında araç içindekilere oranla 25 kat daha fazla ölüm ve yaralanma riski taşırken kask ve ekipman kullanımının bu kadar düşüklüğünün tek değilse de en önemli nedeni kuryelik mesleğinin statüsü ve eğitim düzeyidir.
ÖLENLERİN GENÇ OLMASI TESADÜF DEĞİL
Moto kuryelik gibi hiçbir eğitim aranmaksızın başlanılabilen ve ölüm riski bu kadar yüksek meslek çok azdır. Hatta öyle ki, mahalle aralarına doğru gittikçe kuryelik yapacak kişilerde ehliyet bile aranmamaktadır. Keza sigortasız çalış(tırıl)ma kuryeler arasında oldukça yaygındır.
Bu yasal boşluk ve denetim eksikliği koşullarında her isteyen kurye olarak işe başlayabiliyor. Hemen her işletme kurye aradığı için iş arayan her kurye de kendine göre bir iş bulabiliyor. Buna 18 yaş altında henüz ehliyet almamış çocuklar/gençler ile oturum ve çalışma izni olmayan mülteciler de dahil. Mesleki yeterlilik belgesi ile donanımlı hale getirilmek bir yana kayıt dışı, güvencesizliğin güvencesizliğinde çalış(tırıl)ma gerçekliği ile karşı karşıyayız. Moto kurye ölümlerinin önemli bir bölümünün çocuk ve genç yaşta olması tesadüf değildir. Kuryelerin ölüm yolculuğunun başlangıç noktası işte bu güvencesiz ve denetimsiz ortamdır.
HIZLI TESLİMAT VAADİ VE ÖLÜMCÜL REKLAMLAR
Türkiye’de moto kuryeliğin tarihi 1990’ların başına gider. O zamanlar daha çok evrak taşımacılığında faaliyet gösteren kuryeler zamanla farklı sektörlerde de görülmeye başlanır. Çevrim içi yemek ve gıda dağıtım şirketlerinin kurulmaya başlanması ise 2000’li yıllardan sonrasına denk gelir. Yemeksepeti 2001 yılında kurulur fakat ilk siparişlerini 2004 yılında almaya başlar. Ardı ardına 2010’da Trendyol ve 2015’de Getir kurulur. Sonraki yıllarda irili ufaklı çok sayıda şirket kurulur ve yemek dağıtımı ile birlikte envaiçeşit dağıtım içerikleri oluşur. Her geçen gün moto kuryelerin sayısı artmaya başlar. Paket servisin zirveye çıkışı ise 11 Mart 2020’de ülkemizde ilan edilen kovid-19 pandemisi ile olur. Pandemi kısıtlamaları ve sokağa çıkma yasakları moto kurye sayısında sıçramalı bir büyüme yaratır. Gençler ve işsiz kalanlar, mülteciler akın akın kurye olur. (Türkiye’de moto kuryeliğin tarihi ve gelişimi başka bir yazının konusudur.)
Çevrim içi yemek, gıda, kıyafet, elektronik vb. dağıtım yapan şirketler sermayelerini bu dönemde daha da arttırarak milyarlarca dolarlık tekellere dönüşürler. Ve her yerde onları görmeye başlarız. Televizyonlarda, radyolarda, internet sitelerinde, billboardlarda, kullandığımız aplikasyonlarda “o reklamlar” hayatımızın bir parçası haline gelir.
“Aklındaysa kapında”, “Dakikalar içerisinde getirelim”, “Uçarak kapında”, “Hemen” gibi reklam sloganları, aklından bir şeyi geçirir geçirmez kuryenin kapında olduğunu gösteren reklamlar bir pazarlama stratejisine dönüşür. Müşteriye vadedilen en önemli şey siparişinin çok hızlı biçimde teslim edileceği olur. Bu reklamlarda tanınmış simalar oynatılarak inandırıcılık arttırılmaya çalışılır. Büyük firmalarla rekabet içine girmek isteyen ve onları taklit eden orta büyüklükteki firmalar ve küçük işletmeler de hızlı teslimat stratejisinin ve söyleminin parçası olurlar.
HIZLI, ACİL, ÇABUK GELSİN NOTLARI VE PUAN SİSTEMİ
Şirketlerin hızlı ve anında teslimat vaadi -özellikle yemek siparişlerinde- müşterilerin bir kısmında karşılığını “Çabukkkk”, “Acillll”, “Çok acıktım hızlııı”, “Çabuk gelsin”, “Çok ama çok hızlı gelsin açız”, “Hızlı gelmezse düşük puan veririm”, “Sıcak gelmezse geri gönderirim” gibi notlarla bulur…**
Kurye sayısı, dağıtım yapılan bölgenin büyüklüğü, trafik yoğunluk saatleri, hava şartları o müşterilerin ilgilendiği şeyler değildir. Onlar şirketlerin vadettikleri şeyleri talep etmektedir!
Birçok firma, işletme az sayıda kurye ile çok sayıda siparişi yetiştirmeye odaklıdır. Dağıtım bölgesini sınırlı tutan ve yeterli sayıda kurye istihdam eden şirket sayısı yok denecek kadar azdır. Paket teslim süresi genel olarak 30-45 dakika ile sınırlıdır (Yoğunluk saatlerinde kimi firmalar süreyi yükseltme hakkına sahiptir). Fakat bu süreye siparişin hazırlanması ve kuryenin mutfaktan paketi alıp motoruna gittiği süre de (AVM gibi bazı yerlerdeki siparişlerde yüzlerce metre yürüme mesafesi oluyor) dahildir. Bu durumda kuryenin siparişi zamanında teslim etmesi için çok sınırlı bir süresi kalıyor. Dakikaları…
***
Zamanında teslim edilemeyen her paket, müşteri tarafından verilen her düşük puan ve yorum; şirketine göre farklı düzeylerde mobbing ve prim kesintisi olarak geri dönmektedir.
Kuryelerin ölüm yolculuğunda zamanla ve tabiri caizse Azrail ile yarış tam bu an başlıyor!
(Bu yazı kaleme alınırken ne yazık ki bir moto kurye ölümü haberi daha geldi. Demhat Abukan 18 yaşındaydı. İstanbul D-100 Sefaköy sapağında siparişe giderken motosikletin kontrolünü kaybetti ve refüje çarptı. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Motorun arkasında onunla birlikte siparişe gelen arkadaşı Yakup Arslan ise ağır yaralandı.)
KURALSIZLIK VE ALIŞKANLIK, TRAFİĞİN GÖRÜLMEZLERİ
Zamanla yarışan kuryeler motosikletler için ekstra düzenlemelerin bulunmadığı trafiğe çıkıyorlar. Bir otomobil gibi şerit üzerinde arabaların peşi sıra gidilse motosiklet kullanmanın bir anlamı kalmazken, şerit aralarında ve her görülen boşlukta ilerlenmeye çalışılınca da envaiçeşit tehlike ile karşı karşıya kalınıyor. Motosikletten beklenen trafiğe çok takılmadan şehir içinde pratik yol almak da olunca ayıkla pirincin taşını. Kuryeler kendilerini fark etmeyen otomobil şoförleri ve hızla gitmeleri gereken sipariş basıncı altında kuralsızlığa sürükleniyor.***
Araçları sağlamak, trafikten kurtulmak için kırmızı ışıkta geçmek, yaya geçitlerini ve kaldırımları kullanmak, ters yönde gitmek gibi çok sayıda kuralsızlık yapılmaya başlanıyor. Sipariş yetiştirmek için bunu yapmak zorunda kaldıklarını söyleyen kuryelerin birçoğu zamanla bu kuralsızlıkları alışkanlık haline getiriyorlar. Özel bir sürüş eğitimi de almamış birçok kurye sipariş baskısı altında olmadıkları zamanlarda da kendilerini, trafiği ve yayaları tehlikeye atacak şekilde motosiklet sürme alışkanlığı kazanıyorlar!
Trafik karmaşası ve özel düzenlemelerin bulunmaması, hız baskısı, eğitimsizlik “Bana bir şey olmaz” fikri ile birleşince kuryelerin ölüm yolculuğunda tek bir “suçlu” belirlemek de zorlaşıyor.
TRAFİK KAZALARI MI İŞ CİNAYETLERİ Mİ?
Türkiye’de 2021 yılında toplam 1 milyon 186 bin 353 trafik kazası meydana gelirken bu kazaların 187 bin 963’ünü yaralanmalı ve ölümlü kazalar oluşturdu. Ölümlü ve yaralanmalı kazalara karışan 308 bin 442 taşıtın yüzde 49.4’ünü otomobiller oluştururken yüzde 20.9 ile motosikletler ikinci sırada yer alıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığının aylık yayınmladığı kaza istatistiklerine göre her ay ortalama 5 bin ila 5 bin 500 motosiklet kazası gerçekleşiyor. Bu kazaların hatırı sayılır bir kısmını moto kurye kazaları oluşturuyor. (Bu konuya özgü bir istatistik tutulmamaktadır.)
Moto kuryelerin önemli bir bölümü işçi statüsünde görünmedikleri için kazalar “iş kazası” değil trafik kazası olarak kaydediliyor. Sigortasız ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlığı da düşünüldüğünde moto kurye ölümlerinin “iş kazası” (cinayeti) olarak kayıtlara girme oranı daha da düşüyor. Bu tabloya bir de kendi hesabına çalışan, kamuoyundaki adı ile esnaf kuryeleri de ekledik mi durumun vahameti büyüyor. Zira bir kazanın “iş kazası” olarak tanımlanması için işverenin de doğrudan parçası olduğu bir süreçte kazanın tespiti gerekiyor. Fakat esnaf kurye modelinde işveren-çalışan ilişkisi gibi bir ilişki tanımlanmadığından kazalar trafik kazası olarak ele alınıyor. (Kuryelerin bu durumdaki prim ve tazminat hakları başka bir yazının konusudur.) Esnaf kurye modelinin ekstra güvencesizliğinin dışa vurduğu en önemli anlardan biri de maalesef kaza ve ölüm oluyor!
Kuryelerin çalışma alanı ve sahası trafiğin tam ortasıdır. Bir fabrika işçisi için fabrika, çiftçi için tarla ve memur için büro neyse kurye için de trafik odur! Kuryeler mesailerinin önemli bir bölümünü trafikte harcarlar. Çalışma alanında ve esnasında yaşanan kaza ve ölümleri; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” olarak tanımlarken bağımsız iş sağlığı ve güvenliği uzmanları “İşverenler tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik tedbirlerin alınmaması ve denetimden sorumlu kurum ve kişilerin görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan, çalışma sırasında gerçekleşen ölüm. Öngörülebilir ve önlenebilir olduğu için iş kazası değil, iş cinayeti” olarak tanımlıyor.
Kuryelerin ölüm yolculuğuna bir de bu bilgiler ışığında bakmakta, kaza nerede başlıyor ölüm nerede bitiyor; bu genç ölümler kader mi yoksa “öngörülebilir ve önlenebilir” vakalar mı sorularına yanıt aramakta fayda var. Bir soru da şu: Peki bu yaşananlar kaza değil “kaza süsü” verilmiş cinayetse katil(ler) kim?
* Kask ve ekipman kullanımının azlığının çok sayıda nedeni vardır. Eğitimin yanı sıra şirketlerin kaliteli ve yeterli ekipman vermemesi, bu ürünlerdeki ÖTV oranının yüksekliği, yaptırımların caydırıcı olmaması gibi nedenler sıralanabilir.
** Tüm müşterilerin böyle notlar yazdığı söylenemez. “Kurye dikkatli gelsin”, “Biraz geç gel sağ salim gel”, “Lütfen kurye dikkatli gelsin biz biraz geç yesek de sorun değil” gibi notları da Kurye Haber sosyal medya hesaplarında bulmak ve incelemek mümkün.
*** Kazalarda hızlı teslimat ve puan baskısı ile birlikte aşırı çalışma saatleri, dinlenme olanağından yoksunluk bazı durumlarda dinlenilecek bir yerin dahi olmaması da önemli faktörler arasındadır.
**** Kuryeler için bunları söylemek mümkün değil. Zorunlu olmasa da mesleki yeterlilik belgesi alan, ileri sürüş eğitimini tamamlayan, hız baskısına direnen, trafikteki stresi doğru yöneten ve kuralsızlıklardan azami ölçüde kaçınmaya çalışan kuryeler olduğunu da söyleyebiliriz.
Kaynak: Günlük Evrensel/Mesut Çeki