SEFALET EKONOMİSİ

Türkiye, bir yılı aşkın süredir ‘yeni ekonomi politikası’ adı altında, ne olduğu hâlâ tam olarak anlaşılmayan yeni bir model deniyor. Büyük iddialarla gündeme getirilmiş olsa da aradan geçen sürede milyonlarca insan daha önce görülmemiş hızla yükselen bir enflasyon ve hayat pahalılığı ile karşı karşıya kaldı.

İktidarın yeni ekonomi modeli enflasyondan sonra ‘dünya sefalet endeksi’nde Türkiye’yi dünya liderliğine taşıdı. Enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan dünya sefalet endeksinde Türkiye 156 ülke arasında 93.3 puanla en yakın takipçisi olan Arjantin’in önüne geçerek birinci sıraya yerleşti. Endeks değerinin yükselmesi, insanların işsizlik ve yüksek enflasyon riskiyle karşı karşıya olması, başka bir ifade ile halkın yaşadığı sefaletin giderek artması anlamına geliyor.

Bir yıl önce 156 ülke içinde 21. sıradayken, ‘yeni ekonomi modeli’ ile sadece on ay içinde ülke ekonomisini iflasın eşiğine getirip milyonları sefalete mahkum ederek Türkiye’yi sefalet endeksinin yükselen yıldızı haline getirdiler. Çalışan nüfusun yarısından fazlası asgari ücret ve civarında ücret ile geçinmeye çalışıyor. 2022 yılı içinde asgari ücret oransal olarak yüzde 80 artıp 5 bin 500 liraya çıkarılmasına rağmen, mevcut asgari ücret 2021 yılındaki 2 bin 825 liralık asgari ücretin alım gücünün yanına bile yaklaşamıyor.

Nüfusun dörtte biri sosyal yardımlarla yaşamını ancak sürdürebiliyor. Her gün milyonlarca çocuk okula aç gidiyor. Ülke nüfusunun büyük bölümü açlık ve yoksulluk riskiyle karşı karşıya ve iktidarın, halkın karşı karşıya olduğu ağır ekonomik sorunları çözmek, en azından hayat pahalılığı, yoksulluk ve işsizlik tehdidi altında bulunan milyonların içine itildiği sefaletin önüne geçecek somut adımlar atmak gibi bir gündemi yok.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı kalıcı hale gelmeye başlarken, gelir dağılımı eşitsizliği emekçi sınıflar aleyhine bozulmaya devam ediyor ve ülke tarihinin en hızlı yoksullaşma süreci yaşanıyor. Türkiye son 24 yılın en yüksek enflasyon oranıyla OECD ortalamasının 10 katından fazla enflasyona sahip.

Ekonomide girilen yanlış yoldan dönülmedikçe, emekçilerin satın alım gücü her geçen gün azalmaya, ücretler ve maaşlar erimeye devam edecek. 2023 başında asgari ücrete ve diğer ücretlere yapılması beklenen artışın çok daha fazlasının sadece birkaç ay içinde erimesi kaçınılmaz.

Ücretli emekçilerin işsizlik baskısıyla karşı karşıya olması, resmi asgari ücretin açlık sınırının altında kalması ve neredeyse ortalama ücret haline gelmesi, ücret gelirlerinin enflasyonun altında kalması gibi nedenler emekçilerin yaşam koşullarını ve içine itildikleri sefaleti arttırıyor. TÜİK’in açıkladığı resmi veriler halkın yaşadığı sefaleti gizlemeye çalışmaktan başka bir işe yaramıyor.

İktidar tarafından benimsenen ve dünyada eşi benzeri olmayan ekonomi politikalarının önümüzdeki aylarda daha yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarını gündeme getirmesi kaçınılmaz. İktidarın krizin yükünü tamamen halkın sırtına yıkan, gelir eşitsizliğini derinleştiren ve yoksullaşmayı arttıran yanlış politikaları mevcut sorunları daha da büyütmekten başka bir işe yaramıyor. Dolayısıyla ekonomide günlük hatta saatlik değişimlerin neden olduğu dalgalanmaların yarattığı ekonomik yıkım ortamında halkın içine itildiği sefalet koşullarından çıkmasını sağlamak hiç kolay olmayacak.

Kaynak: Erkan Aydoğanoğlu/Evrensel