Depremde yakınlarını kaybeden işçiler patronlar tarafından fabrikalarda çalışmaya zorlanırken, Demokrasi İçin Hukukçular Emek Grubundan avukatlar işçilerin haklarını hatırlatıyor.
SORU: İş yeri binası depremde hafif hasar görse, çalışmama hakkımız var mıdır?
CEVAP: İş yerinin depremde hasar görmesi durumunda zaten o iş yerine girilmesi gibi bir durum söz konusu olmamalıdır. Bu durumda zaten işin zorunlu nedenlerle durması halidir ki hasarlı bir iş yerinde çalışma yapılamayacağı için işverenin sizi çalışmak için çağırması da yasal olmayacaktır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 10. maddesinde, “İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür” hükmü düzenlenmektedir. Bu kapsamda, işveren makinalar, ekipman, iş araç gereçleri ve malzemelerde işçi sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atabilecek riskler açısından bu değerlendirmeyi yapmakla yükümlüdür. Bu sayılanların yanında işyeri binasının da risk değerlendirmesi işçi sağlığı ve güvenliği açısından yapılmalıdır. Dolayısıyla, iş yerinin görünen bir hasarının olmaması halinde dahi bir denetimin yapılması ağır deprem geçirmiş bir bina için zorunluluk oluşturmaktadır.
Ayrıca, İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 12. maddesinin 2/(f) bendi uyarınca “İş yeri dışından kaynaklanan ve iş yerini etkileyebilecek yeni bir tehlikenin ortaya çıkması” halinde risk değerlendirmesinin tamamen veya kısmen yenilenmesi yasal bir zorunluluktur.
Bu sürecin mümkün olan en kısa sürede yapılması önemlidir. Ayrıca, bu süre içinde işçiler yine iş yerinde çalışmanın durmasına neden olan zorlayıcı bir nedenin varlığı sebebi ile çalışmaya ara vermelidir. Tüm gerekli ve yasal tedbirlerin sağlanması durumunda işbaşı yapılması sağlanmalıdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun “Çalışmaktan kaçınma hakkı” başlıklı 13. maddesinde, “Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhal kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi halinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir” hükmünü düzenlemektedir. Ancak, kanun maddesinin bu ilk iki fıkrası acilen önlem alınması ve karar verilmesi gereken durumlarda başvuru yapılmasını, karar alınmasını ve harekete geçilmesinin de geç kalınabileceğini öngörerek 3. fıkrasında şu düzenlemeye yer vermiştir:
“(3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın iş yerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.”
İki tane ağır deprem geçirmiş ve hâlâ artçı depremlerin devam ettiği ve bu artçı depremlerin dahi bazen yıkıcı olduğu göz önünde alındığında, bu durumun ciddi bir tehlike olduğu ortadadır. Dolayısıyla, işçilerin bu durumda yukarıda bahsedilen risk değerlendirmesi yapılmadan çalışmama hakları bulunmaktadır.
DEPREM HAKLI VE MEŞRU MAZERETTİR
SORU: İşveren tarafından işbaşı yapmamız için çağrı yapıldı. Eğer gitmezsek bu durumda işten çıkarma hakkı var mıdır?
CEVAP: Genel kural olarak işçinin mazeretsiz olarak işe gelmemesi, devamsızlık yapması işveren açısından haklı nedenle derhal fesih hakkı veren bir durumdur. Bu, haklı nedenle devamsızlık hali İş Kanunu’nun 25/ 2. fıkrasının (g) bendinde; “İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç iş günü işine devam etmemesi” olarak düzenlenmiştir.
Ancak, normal koşullarda işçinin işe devamsızlığı haklı bir nedene dayanıyorsa, bu durumda işçinin geçerli mazereti olması halinde işverenin İş Kanunu 25/2-g gereği iş akdini sona erdirmesi hukuka uygun değildir. Örneğin, işçinin tanıklık etmesi, seçime katılması, hastalanması, karısının hastalanması veya doğum yapması, çocuğunun hastalanması gibi nedenler işverene haklı nedenle fesih imkanı vermemektedir. Zira bu haller haklı ve meşru nedenle devamsızlık hali olarak Yargıtay tarafından kabul edilmektedir.
Yaşadığımız deprem felaketinin haklı ve meşru mazeret sayılmaması söz konusu olamaz. Evi yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş bir işçinin işe gitmemesi haklı bir devamsızlıktır ve işveren bu nedenle işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmesi hukuka aykırı olacaktır. Kaldı ki işçi yakınlarını kaybetmemiş veya evi zarar görmemiş olsa dahi depremde enkaz altında kalanlara yardım etmesi veya yaşadığı travma nedeni de haklı ve meşru mazeret olarak kabul edilmelidir.
Bu nedenle iş sözleşmesi feshedilen işçi isterse yasal şartlarının bulunması durumunda işe iade davası veya iş yerinde çalışmak istememesi durumunda da kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacakları için dava açabilecektir. Dava açabilmek için önce yasal zorunluluk olarak ara bulucuya başvurulması gerekmektedir.
İŞSİZ KALMA ENDİŞESİ GİDERİLMELİ
SORU: İş yerinde işin durmasını gerektiren koşulların varlığı halinde işçinin ne gibi hakları vardır?
İş yerinde, bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkması durumunda İş Kanunu’nun 24. maddesi 3. bendi gereği işçiye haklı nedenle fesih olanağı tanınmaktadır. Kanundaki düzenleme şu şekildedir: “III. Zorlayıcı sebepler: İşçinin çalıştığı iş yerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.”
Deprem de bu zorlayıcı nedenlerden sayılır. İşçinin ayrıca, bu çalışılmayan bir haftalık sürenin her bir günü için yarım ücret talep etme hakkı da bulunmaktadır. Bu husus da İş Kanunu’nun 40. maddesinde düzenlenmektedir.
“Madde 40: 24 ve 25. maddelerin (III) numaralı bentlerinde gösterilen zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir.”
Bu süre sonunda işçi iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir ve kıdem tazminatını almaya hak kazanır.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz tüm bu hususlar işçi açısından iş sözleşmesinin sonlandırılması ve işçilik alacaklarının alınabilmesi açısından kanunda düzenlenen hususlardır. Ancak, burada önemli olan husus işçinin yaşadığı deprem felaketine ayrıca işini kaybetme endişesi de eklemeden işçilik alacaklarının ve işin korunmasının sağlanabilmesidir. Bunun için deprem sonrası, sağlık barınma gibi ihtiyaçların insanca yaşam koşullarının sağlanabilmesi açısından zaman da gerekmesi dolayısıyla, pandemi sürecinde olduğu gibi belirli bir süre fesih yasağının getirilmesi, kısa çalışma ödeneğinin verilmesi gibi uygulamaların yapılması işçinin işinin korunması açısından önem kazanmaktadır.
İŞÇİNİN DEPREM NEDENİYLE İŞ YERİNDE ÖLMESİ ‘İŞ KAZASI’ KAPSAMINDADIR
SORU: İş yerinde çalışırken depremde işçinin ölümü veya yaralanması halinde işçinin hakları nelerdir?
CEVAP: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş kazasını, “İş yerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” olarak tanımlar.
5510 Sayılı Kanun’un 13. maddesine göre iş kazası;
a) Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaydır.
Bu tanıma bağlı olarak işçinin iş yerinde olduğu ve ayrıca iş yeri sınırları dışında olsa dahi işin yürütümüyle ilgili olduğu herhangi bir durumda deprem nedeniyle ölmesi veya yaralanması, bedenen engelli bir hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilmelidir. Yukarıdaki tanıma göre iş kazası sayılabilecek bir durumdayken depreme maruz kalan ve tedavisine başlanan sigortalılara tedavi süresince; yatarak tedavilerde kuruma bildirilen günlük kazancının yarısı, ayaktan tedavilerde ise üçte ikisi geçici iş göremezlik ödeneği olarak verilir. (5510 SK.m.18) Bu kişilerden sürekli nitelikte yüzde 10 ve üzeri meslekte kazama gücü kaybına uğrayanlara sürekli iş görmezlik geliri bağlanır. (5510 SK.m.19) İşçinin iş kazası sonucu ölümü halinde herhangi bir prim gün ve/veya sigortalılık süresi aranmaksızın geride kalan hak sahiplerine ölüm geliri bağlanır. (5510 SK. m.20)
Ayrıca sigortalının iş kazası dışında bir sebeple ölümü halinde; sigortalılık statüsüne bakılmaksızın en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında (SSK’lı) sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması ise geride kalan hak sahiplerine (Eşine, çalışmayan ve kendi sigortalılıkları nedeniyle gelir ve aylık almayan çocuklardan 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayan veya, çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında yitirip malul olduğu anlaşılan veya yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarına ve eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde anne babasına) ölüm aylığı bağlanabilecektir. (5510 SK m.32-34)
Ölüm aylığı bağlanması için yukarıda belirtilen sigortalılık süresi ve prim gün sayısına sahip sigortalıların iş kazası sonucu ölümleri halinde geride kalanlara hem ölüm aylığı hem ölüm geliri bağlanır. (5510 SK.m.54)
İŞÇİLERİN ÜCRETLERİNİN TAMAMININ ÖDENMESİ ŞEKLİNDE DÜZENLEME YAPILMAMIŞTIR
SORU: İş yerinde deprem nedeni ile hak etmiş olduğumuz ücretlerimiz ödenmiyor. Bu durumda ücretlerimizin ödenmesi için ne gibi haklarımız bulunmaktadır?
CEVAP: Deprem nedeni ile ödeme güçlüğüne düşen işverenin işçilerin ücretlerini ödeyememesi halinde işçinin tek gelir kaynağının kesilmesi ve tekrar ne zamana ödeneceğinin bilinmemesi ise işçiler açısından son derece ağır bir yıkımı daha da ağırlaştırmaktır. Dolayısıyla, bu gibi durumlarda işçinin gelir kaynağının öncelikle garanti altına alınması önemlidir. Bu açıdan kısa çalışma ödeneğinin tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi devreye girmesi önemlidir.
22.2.2023 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin alınan tedbirlere dair yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kısa çalışma ödeneği devreye sokulmuştur. Bu kapsamda zaten İşsizlik Sigortası Kanunu’nun ek 2. maddesinde kısa çalışma için aranan “zorlayıcı sebeplerden” biri olan deprem nedeni ile deprem sebebi ile yıkık, acil yıkılacak, ağır veya orta hasarlı olduğunu belgeleyen iş yerleri için uygunluk tespiti beklenmeden işverenlerin başvurusu doğrultusunda kısa çalışma ödeneği verilecektir. Ancak, bu ücretin işçilerin aldıkları net ücret olarak ödenmesine dair bir düzenleme yapılmamıştır.
Ayrıca nakdi ücret sağlanmasına ilişkin tedbirler başlığı altında da koşulları sağlayamayan işçiler için günlük 133.44 TL “nakdi ücret desteği” ödenmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
İŞ YERİ UYGULAMASI HALİNDEYSE İŞÇİ SERVİS TALEP EDEBİLİR
SORU: İşveren gelecek hafta için işe çağrı yaptı ama bulunduğum yer iş yerine uzak ve servisi de işveren sağlayamıyor. Ulaşım da yok. Bu durumda işe gitmek istediğim halde gidemiyorum. İşverenin bu durumda servis sağlama zorunluluğu devam eder mi?
Servis işveren açısından bir sosyal yardım olarak ele alınmakta ve bu açıdan da işverenin işçilerine servis sağlama gibi bir yükümlülüğü yasal anlamda olmadığı şeklinde içtihat/görüş vardır. Yani yasa metni yoktur. Ancak, işveren için hem işçilerin işe zamanında gelmesi, işin zamanında başlaması hem de işçilerin işe geç kalmasının önüne geçmek açısından servis sağlaması işin yürümesi açısından önemlidir. İş sözleşmesi veya çalışma koşullarının açıklandığı belgelerde servis bir hak olarak yer almışsa yahut iş yerindeki servis uygulaması devamlılık arz ederek iş yeri uygulaması haline gelmişse, bu durumda işverenin bu uygulamayı kaldırabilmesi için işçinin onayını alması gerekir. Çünkü bu durum iş yerinde çalışma koşullarının esaslı olarak değiştirilmesi olarak yorumlanmaktadır. İşverenin zorunlu olarak sağlaması gereken servis hizmetini sonlandırması halinde, işçi açısından bu durumda haklı fesih sebebi ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, işe girerken işçiye servis imkanının olduğu söylenmiş, işçinin işi kabul etme kararı servis hizmeti ile etkilenmiş ve bu hizmetin işverenin kararıyla kaldırılması söz konusu olmuşsa, bu durum çalışma şartlarının esaslı şekilde değişmesi olarak ele alınmaktadır.
Deprem nedeni ile servis imkanının sağlanamaması ancak, buna rağmen işverenin sizi işe çağırması, iş sözleşmesinde yer alan veya işyeri uygulaması halini alan servisin sağlanmasını talep etme hakkına sahipsiniz. Bu durumda, örneğin işe gitmek için taksiye binmek veya bir yakınınız tarafından araba ile gitmek durumunda kalmış iseniz, bu harcamaları işverenden isteyebilirsiniz. Ayrıca, son çare olarak, işverenin yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle İş Kanunu’nun 24. maddesinin 2. fıkrası uyarınca haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanabilirsiniz.
Çalışan kadın işçiler açısından ise, Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesine göre gece vardiyasında çalışan kadın işçilere ilişkin işverenin yükümlülüğü şu şekilde düzenlenmiştir:
“Belediye sınırları dışındaki her türlü işyeri işverenleri ile belediye sınırları içinde olmakla beraber, posta değişim saatlerinde toplu taşıma araçları ile gidip gelme zorluğu bulunan iş yeri işverenleri, gece postalarında çalıştıracakları kadın çalışanları, sağlayacakları uygun araçlarla ikametgahlarına en yakın merkezden, iş yerine götürüp getirmekle yükümlüdür.”
Yine kadın işçiler açısından işverenin yasal yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle cebinden yapmak zorunda kaldığı harcamaları işverenden talep edebilme ve son çare olarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshederek kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarını işverenden talep edebilme hakkı bulunmaktadır.
UZAKTAN ÇALIŞAN İŞÇİYE TÜM HAKLARI VERİLMEK ZORUNDA
SORU: Evden çalışıyorum ve evim hasar gördü. Şu an bulunduğum yerde internet de elektrik de yok. Şirket merkezi başka bir ilde. Çalışamadığım için işten çıkarılır mıyım?
CEVAP: Evden çalışma diye bahsedilen, özellikle pandemiden sonra yaygın hale gelen ve yasal adı “Uzaktan Çalışma” olan çalışma biçimidir. İş Kanunu’nun 14. maddesinde uzaktan çalışma, “işçinin, işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisi olarak tanımlanmıştır. Bu çalışma biçiminin sözleşmesi yazılı olarak yapılmalıdır. Uzaktan çalışmada işçiler, yasa gereği, esaslı bir neden olmadıkça sadece iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamayacaklardır. Yani, işveren sırf işçi evde çalışmayı kabul ettiği için işveren, ücrette ve sosyal haklarda indirim yapamayacaktır. İşçi, ikramiye, giyim yardımı, yemek yardımı, sağlık yardımı vb. tüm haklarını almaya devam edecektir. İşveren, ayrıca, uzaktan çalışma ilişkisiyle iş verdiği çalışanın yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda çalışanı bilgilendirmek, gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve sağladığı ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla da yükümlü kılınmıştır.
Dolayısıyla, eşitlik ilkesi gereği işçiler açısından bir ayrım yapılmaması ilkesi ile birlikte değerlendirildiğinde iş yerinde işin durmasına neden olan zorlayıcı sebeplerin varlığı uzaktan çalışma açısından da söz konusudur. İşin yapılmasını engelleyen haklı ve meşru sebeplerin varlığı uzaktan çalışma açısından da söz konusudur. Ayrıca, eğer yaralanmış olmanız halinde alınan iş göremezlik raporunu da işverene sunmak gerekir.
FESİH YASAĞI SÜRELİ FESİHLER İÇİN GEÇERLİDİR
SORU: Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile getirilen fesih yasağı hangi durumları kapsamaktadır?
CEVAP: 22.2.2023 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin alınan tedbirlere dair yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile istihdamın korunmasına ilişkin tedbir olarak pandemi döneminde olduğu gibi fesih yasağı getirilmiştir. Ancak, yine pandemi döneminde olduğu gibi bu fesih yasağı da İş Kanunu’nun 25. maddesinin 1. fıkrasının II. bendinde sayılan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” sebepler dışında getirilmiştir. Ayrıca, belirli süreli iş sözleşmelerinde sürenin sonlanması, işyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi gibi haller de dışta tutulmuştur. Dolayısıyla getirilen fesih yasağı süreli fesihler için geçerlidir. Ancak, ücretlerin dahi ödenme sıkıntısı yaşandığı, işçilere sürekli işe gelmemeleri durumunda iş sözleşmelerinin haklı nedenle feshedileceğine dair mesajların gönderildiği durumda, işçinin kıdem tazminatı ve diğer işçilik haklarının ödenerek iş sözleşmesinin feshinin yasaklanması durumu işçi lehine bir uygulama yaratmayacaktır. Dolayısıyla işçilerin iş sözleşmeleri haklı nedenle feshedilse dahi buna ilişkin alacak davası veya iş sözleşmesinin geçersiz nedenle feshedildiği gerekçesi ile işe iade davası açılması gerekir.
Kaynak: Günlük Evrensel