Bundan 166 yıl önce ABD’de dokuma işçisi kadınların ağır çalışma koşullarına karşı direnirken hayatını kaybetmesiyle ‘eşit işe eşit ücret’ mücadelesinin simge günlerinden biri haline gelen 8 Mart, depremin yaralarını hep birlikte sarmaya çalıştığımız ve toplumsal dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, daha bir anlam ve önem kazanmaktadır.
Hayatın yarısını oluşturan kadınlar, cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal şiddet ve aile içi şiddet gibi, maruz kaldığı insanlık dışı muameleler nedeniyle ölmeye, yaralanmaya, sömürülmeye devam etmektedir.
İşsizlik, düşük ücret ve yoksullaşma nedeniyle emeği, ikincil bir emek olarak görülmekte, hak ettiği değeri bulamamaktadır.
Ev işi, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi işler kadının omuzuna yıkılmakta ve kamusal alanın dışına itilmektedir. Ekonomik gücü elinden alınarak, ezilip horlanmaktadır.
Cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle siyasette, karar verme mekanizmalarında yer alamamaktadır. Medya ve reklam dünyasında cinsel bir obje olarak istismar edilmektedir.
Çalışma yaşamında kadın, erkekle aynı işi yapmasına rağmen daha az ücret almaktadır. Yarı zamanlı, güvencesiz, esnek çalışma ile kadın emeği bir kez daha değersizleştirilmektedir.
Bugüne kadar kadınlar, mücadele ederek bazı haklar elde etmiştir ancak hala istenen noktaya gelinememiştir.
Toplumda ve çalışma yaşamında eşitliğin sağlanması, kadın emeğinin ve iş yaşamındaki yerinin ve kazanımlarının kalıcı kılınması için mücadeleye devam edeceğiz.
Başta üyelerimiz olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.
Sömürüsüz, şiddetsiz, eşit ve adil bir yaşam için Yaşasın 8 Mart!