Sendikamızın 31’inci Olağan Genel Kurulu 18-19 Mart 2023 tarihinde, delegelerimizin, yurt içi ve yurt dışından konuklarımızın yoğun katılımı ve ilgisiyle İstanbul’da, İBB Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Birlik ve mücadele kararlılığının dile getirildiği Genel Kurulda, yapılan seçimler ve delegelerin oyları sonucunda, Kenan Öztürk yeniden genel başkan oldu. Muharrem Yıldırım genel sekreter, Seyfi Erez genel mali sekreter, Özdemir Aslan genel örgütlenme sekreteri, Ersin Türkmen genel eğitim sekreteri oldu.
AÇILIŞ, DİVAN SEÇİMİ, SAYGI DURUŞU
Genel Sekreterimiz Gürel Yılmaz’ın açılışını yaptığı Genel Kurulda, Divan Başkanlığını TÜRK-İŞ Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ve Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alemdar, Divan Başkan Yardımcılığını Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş ve DERİTEKS Sendikası Onursal Başkanı Musa Servi, Divan Üyeliklerini sendikamızın avukatları Oktay Durmaz ve Cüneyt Durnaoğlu yaptı.
Genel Sekreterimiz Gürel Yılmaz açılış konuşmasında, Genel Kurulun, 8 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilde yıkıcı etkisini gösteren deprem felaketinin ardından toplanıyor olması dolayısıyla buruk bir duygu içerisinde olunduğunu ifade etti. Depremde hayatını yitirenler için başsağlığı dileklerinde bulunan Yılmaz, depremin yaralarının hep birlikte ve dayanışma ile sarılacağını belirtti ve Genel Kurula başarı dileklerinde bulunarak, sözü Divana bıraktı.
DİVAN BAŞKANININ KONUŞMASI
Alemdar; TÜMTİS önemli işler başardı, sizi kutluyorum
Divan yerini aldıktan sonra Divan Başkanı Eyüp Alemdar, duyulan güvenden dolayı delegelere teşekkür etti. Alemdar, kökleri, 1950’lerde kurulmuş Türkiye Taşıt İşçileri Federasyonu’na kadar uzanan, ülkemizin en eski ve köklü sendikalarından biri olan TÜMTİS sendikamızın, ülkemiz ve TÜRK-İŞ topluğunun önemli sendikalarından biri olduğunu; TÜMTİS’i önemli yapan diğer bir özelliğinin işçi sınıfı içindeki en mücadeleci sendikalardan biri olması olduğunu belirterek şöyle dedi; “Yaptığımız bütün eylemlerde, mitinglerde TÜMTİS üyeleri kırmızı mavi şapkalarıyla hep öndedir her zaman da ön saftadır. O nedenle bu Genel Kurulda sizlerle beraber olmaktan son derece mutluyum ve gururluyum. Sizlere TÜRKİŞ genel başkanımızın ve yönetim kurulu üyelerimizin selam ve sevgilerini, birlik ve dayanışma duygularını getirdim. TÜRKİŞ olarak sizlerle gurur duyuyoruz, iyi ki sizlerle bu toplumsal çatı altında birlikteyiz.”
Sendikamızın son yıllardaki örgütlenme çalışmaları nemli başarılar elde ettiğini belirten Alemdar, “TÜMTİS’imizin elde ettiği bu örgütlenme başarısı ülkemizde çok az sendikaya nasip olmuştur. TÜMTİS hiç durmadı, mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadı, direndi ve direne direne kazandı. Çok sayıda uluslararası firmada, önemli işyerlerinde toplu sözleşme imzaladı. Sizi yürekten kutluyorum ve bu başarınızın devamını diliyorum. Her zaman yanınızda olduğumu, belirtmek istiyorum” dedi.
Divan Başkanı Alemdar konuşmasının devamında, deprem, pandemi ve ekonomik göstergelerle çalışma hayatının sorunlarına değindi.
Deprem felaketinde yaşanan can kayıpları dolayısıyla depremin acısının hala taze olduğunu belirten Alemdar, depremde yaşamını yitirenler için başsağlığı, yaralılar için acil şifa dileklerinde bulundu. Alemdar, “Bir şeyi de vurgulamadan geçemiyorum, o da ülkemizin yaşadığı deprem gerçeğidir. Evet depremler önlenmesi mümkün olmayan doğa olaylarıdır. Ancak ihmal ve kasıt, önlenebilir konulardır. O nedenle bölgede yıkılan evlerin ruhsatını verenlere, inşaatı yapanlara, denetim yapmayanlara ve depremden hemen sonra acil müdahaleyi yapmayı ihmal eden kim varsa mutlaka hak ettikleri cezayı almalıdır, mutlaka bu suçlular bedel ödemelidir” dedi.
Geçtiğimiz son iki buçuk yılda yaşanan Covid-19 pandemisi nedeniyle, zor bir dönem yaşandığını, salgın nedeniyle dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini, yüz binlercesinin işinden, ekmeğinden olduğunu; en gelişmiş ülkelerin bile yaşanan durgunluk nedeniyle, bu süreçten olumsuz etkilendiğini belirten Alemdar “Bu süreçten en çok etkilenenler, emeğiyle geçinenler oldu. O zor günlerde, herkes evlerine kapanmışken emekçiler işlerinin başındaydı, özellikle sizler, kargo emekçileri işinizin başındaydınız. Ölümüne çalıştınız, halkımızın yardımına koştunuz. Bizim, sizlere büyük bir teşekkür borcumuz var. Sizlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum, sağ olun var olun” dedi. ‘Yaşadığımız sorunlar pandemiyle sınırlı kalmadı’ diyen Alemdar, pandeminin yanı sıra yaşanan ekonomik sarsıntılar nedeniyle zor bir döneme girildiğini, küresel düzenin büyük bir ekonomik çalkantı yaşamaya başladığını, bu çalkantıların etkilerinin dünyanın her yerinde hissedildiğini, finansal hareketlerin dengesizliği ile küresel ticaret, kota savaşları ve enerji maliyetlerinin artmasının bu ekonomik sarsıntının ana hatlarını oluşturduğunu ifade etti.
‘Bu ülkenin emekçilerinin insanca bir yaşam sürdürmeye, mutlu olmaya hakları var’
Büyüme ve istihdama yönelik sorunların da beraberinde geldiğini belirten Alemdar, günümüz dünyasında sorunların kaynağı değişse bile sonuçlarının mutlaka ekonomik olduğunu ifade etti. Alemdar, “Bunun adına ister kriz deyin ister başka bir şey deyin ne derseniz deyin maalesef yine sıkıntılı günler geçiriyoruz. Böylesi dönemlerde hep bedeli çalışanlar, yani bizler ödüyoruz. İşten atılanlar işsiz aşsız ekmeksiz insanlar ödüyor, markete gittiğinde eli boş dönenler ödüyor. Yani bizler ödüyoruz. “ dedi.
TÜİK’in açıkladığı büyüme rakamlarının, krizin bedelini kimin ödediğini açıkça ortaya koyduğunu belirten Alemdar, şu değerlendirmelerde bulundu; “Verilere göre 2022 yılında ülkemiz, yüzde 5.6 oranında büyümüştür, ancak her dönemde olduğu gibi sermayenin bu büyümeden aldığı pay, her zaman yükselmiştir. Sermayenin aldığı pay yüzde 52’lerden yüzde 55’lere yükselmiş, çalışanların aldığı pay yüzde 36’lardan yüzde 26’lara düşmüştür. Yani biz yoksullaşmışız, bizim ekmeğimiz küçülmüş, biz kaybetmişiz. Oysa bu ülkenin emekçileri insanca bir yaşam sürdürerek aileleriyle birlikte tatile gitmeye, refah içinde yaşamaya, iyi bir ücret almaya, mutlu olmaya hakları vardır.”
İşsizlik, iş cinayetleri, vergi adaletsizliği konusunun çalışma yaşamının en önemli gündemlerinden olduğunu belirten Alemdar, “Her geçen yıl, bizim ücretlerimiz eksilmektedir. Neredeyse her ay bu ücretlerimizin yarısı vergiyi gitmektedir. Buna dolaylı vergiler de ilave edildiğinde çalışanlar üzerinde ağır bir vergi yükü bulunmaktadır. Oysa Anayasamızın 73. Maddesi, verginin çok kazanandan çok az kazanandan az alınmasını öneriyor. Ancak ne yazık ki vergiyi esas olarak kaynaktan kesilenler, yani ücretliler ödüyor” dedi. Alemdar, vergide adil bir düzenlemenin yapılması için ‘çabamız sürecek’ dedi. Son dört yılda, TÜRK-İŞ’in, taşeronların kadroya alınması, pandemi dönemindeki yasal düzenlemeler ve kıdem tazminatı hakkının korunması gibi, çalışma yaşamında önemli kazanımlar sağladığını belirten Alemdar, mevcut talepler için de sınıfsal dayanışma ve omuz omuza mücadele vurgusu yaptı.
Divan Başkanı Eyüp Alemdar, Genel Kurula başarı dileklerinde bulundu ve genel kurulu başlattı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunuşunun ardından Genel Başkanımız Kenan Öztürk gündeme ilişkin konuşma yaptı.
GENEL BAŞKANIN KONUŞMASI
Genel Başkan Kenan Öztürk, yaptığı konuşmada, genel gündem, çalışma yaşamı sorunları ve sendikamızın gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başkan Öztürk, sendikamızın gelecek döneme ilişkin örgütlenme hedefleri konusunda da belirlemelerde bulundu.
Genel Başkan Öztürk; Bilimin çağrılarına kulak verilmedi, acımız çok büyük
31’inci Olağan Genel Kurulumuzun, 11 ilde yıkıcı etkisini gösteren ve tüm ülkemizi acıya boğan deprem felaketinin ardından toplandığını belirten Genel Başkan Öztürk, depremde hayatını kaybedenler için başsağlığı, yaralılar için acil şifa dileklerinde bulundu.
‘Deprem bir felaket değil, doğal afettir, onu felakete çeviren gerekli tedbirleri almayan yöneticilerin insan yaşamını hiçe sayan yanlış uygulamalarıdır’ diyen Başkan Öztürk, “Yaşadığımız her felaket sonrası ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyoruz. Ancak görüyoruz ki yaşanılanlardan hiç ders alınmıyor. Gölcük depreminin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen, ne bilim insanlarının ne de meslek odalarının yıllardır yaptıkları uyarıları dikkate alındı. Özel iletişim vergisi adı altında 37 milyar dolarlık deprem vergisi toplandı, ancak bu paranın başka alanlarda heba edildiği görüldü. Ne yazık ki ülkemizde müteahhitlik işi zenginleşmenin aracına, inşaat sektörü ise rant sağlamanın aracına dönüştü” dedi.
Deprem sonrasında hayati önemde olan müdahalenin de zamanında yapılmadığını, insanların kendi elleriyle enkazın altına girmek zorunda kaldıklarını belirten Başkan Öztürk, böylesi zamanlarda hayati görevi yerine getirmekle yükümlü olan AFAD ve Kızılay gibi kamu kurumlarının birer ticari kuruluşa dönüşmüş olmalarının ve skandallarla gündeme gelmelerinin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Bilimin çağrısına kulak verip gerekli denetimleri yapmak yerine yaşanan felaketleri ‘kader’e bağlamanın kabul edilemez olduğunu belirten Başkan Öztürk, “Bu bizim kaderimiz değil. Madenlerde yüzer yüzer ölmek kaderimiz değil, ülkenin emekçilerinin ölmesi kader değil. Eğer biz sesimizi çıkarmazsak, işçi sınıfı ve emekçi halk olarak bu felaketler karşısında susar, memleketi yönetenleri sorumlu davranmaları konusunda taleplerimizi dile getirmez, sesimizi yükseltmezsek, alınamayan önlemler nedeniyle ölmeye devam edeceğiz” dedi.
Başkan Öztürk, Yunanistan’da 57 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazasının ardından sorumlu bakanlığın istifa ettiğini ancak Türkiye’de bir kişinin bile istifa etmediğini belirterek, depremde ihmali bulunanların mutlaka hesap vermesi ve adalet önüne çıkarılıp yargılanması gerektiğini söyledi.
“Bu depreminde on binlerce canımızı yitirdik, ekonomik olarak da büyük bir yıkım yaşadık ancak ortak acılarımızı giderme, yaralarımızı sarmada dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gördük” diyen Başkan Öztürk, bölgeyi ziyaretlerinde de büyük dramın boyutlarını birebir gördüklerini, çok sayıda üyemizin de etkilendiği felaketin yaralarını hep birlikte sarma noktasında da sendikamızın elinden gelen çabayı göstermeye devam edeceğini ifade etti.
Dünyada savaş, çatışmalar ve emekçilerin barış talebi
İçinde bulunduğumuz kapitalist sistemin, karı uğruna, felaketleri, savaş ve çatışmaları körükleyerek yeni sorunlar üretmeye devam ettiğini; emperyalist devletlerin, dünya zenginliklerini yeniden bölüşmek adına ve ‘barış’ yalanı altında giriştikleri işgallerin Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya’dan sonra bugün Ukrayna’yı içine aldığını; bu savaş nedeniyle Ukrayna’da 250 bin insanın öldüğünü, yüz binlerce insanın yaralandığını, 16 milyonun da mülteci konumuna düştüğünü belirten Başkan Öztürk, savaşa karşı barış, halkların kardeşliği ve emekçilerin birliği için mücadelenin zorunluluk olduğunu ifade etti.
‘Savaşların kaybedeni daima her iki tarafın emekçileri olmuştur’ diyen Başkan Öztürk, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Emekçi sınıflar için savaş demek; zam demek, yeni vergi demek, baskı demek, zulüm demektir. Zenginler içinse; yeni kazanç kapılarının açılması, hamasi nutuklar ve emekçi çocuklarının canı üzerinden kahramanlık yazmaktır. Bu nedenle biz emekçiler, savaşa hayır demeli, savaştan kaçan yoksul insanlara vicdanla yaklaşmalı, kışkırtmalara gelmemeliyiz. Milyonlarca insanın ölümüne, ekonomik yıkımlara yol açan savaşları emperyalistler durduramaz. Savaşları ancak ve sadece işçilerin, emekçilerin, yoksul halkların savaş kışkırtıcısı emperyalistlere karşı ortak mücadelesi durdurabilir. “
Ülkemizde durum; ya örgütleneceğiz ya da kaybetmeye devam edeceğiz
Covid-19 pandemisiyle tüm dünyada bir krizin yaşandığını, ancak bu krizin ülkemizde etkilerinin daha ağır olduğunu belirten Başkan Öztürk, konuşmasının devamında; neoliberal ekonominin Türkiye’deki sonuçlarına, bu politikaların taşıyıcısı olan mevcut iktidarın ekonomi yönetimi ve ekonomide bir ‘şahlanış’ yaratacağı söylemiyle hayata geçirilen ülkemize özgü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modelinin son dört yıllık bilançosuna değindi.
Başkan Öztürk, özellikle 1980’lerden sonra kapitalizmin vahşi yüzünü tüm dünyada liberalizm makyajı ile cilalamaya çalıştığını, Türkiye’de bu neoliberal politikaların sonucu olarak sağlık, eğitim, emeklilik gibi hayati önemdeki kurumların, şirketlerin insafına terkedildiğini, bugün, bunun sonuçlarının ağır biçimde ödendiğini ifade etti. ‘Devleti küçültme’ adı altında hayata geçirilen ekonomi politikalarıyla çok daha adaletsiz, vahşi bir sistem oluşturulduğunu belirten Başkan Öztürk, gelinen noktada, gelirler arasındaki uçurumun devasa boyutlara ulaştığı, en zengin yüzde birlik kesimin gelirlerinin geriye kalan yüzde 99’un gelirlerinden 2 kat fazla olduğu, bir ortama girildiğini ifade etti.
Siyasal iktidarın, tüm dünyada uygulanan bu politikaların Türkiye’deki uygulayıcısı olmaktan öteye gitmediğini belirten Başkan Öztürk, bu dönemde 65 milyar dolarlık özelleştirme yapıldığını, TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM gibi karlı kuruluşların, şirketlere peşkeş çekildiğini, özelleştirmelerle elde edilen paranın da betona gömüldüğünü; yolcu garantili havalimanları, hasta garantili hastaneler yapılarak özel sektöre rant kapılarının sonuna kadar açıldığını ifade etti.
Başkan Öztürk, konuşmasının devamında şu değerlendirmeleri yaptı; “Ülkedeki dengeler bozuldu hepimiz daha da yoksullaştık. Bu politikalar sonucunda enflasyon yüzde yüzleri geçti, işsizlik görülmemiş oranda arttı. Bizlere, her kriz döneminde yeni bir reçete yeni bir ekonomik paket sundular. Son olarak da YEP diye yeni bir paket devreye konuldu. Ama bütün bu politikaların özü, yoksuldan al zengine ver oldu. Bugün, emekçilerin milli gelirden aldıkları pay, Sayın Divan Başkanımızın da belirttiği gibi, yüzde 38’den yüzde 26’lara düştü. Vergi yükü, yine biz emekçilerin sırtına yıkılmış durumda. OECD ülkelerinde doğrudan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki ağırlığı yüzde 65. Türkiye’de ise OECD’nin aksine, doğrudan vergiler yüzde 35, dolaylı vergiler yüzde 65. Dolaylı vergiler, kişilerin mali durumuna bakılmadan herkesten eşit oranda alındığı için adil olmayan bir vergi sistemi ile karşı karşıyayız. Oysa yıllardır belirttiğimiz gibi vergide az kazanandan az çok kazanandan çok anlayışı olmalı.”
‘Dünya bu krizle karşı karşıya’ söylemiyle yaşanan yoksulluğun normalleştirilmeye çalışıldığını belirten Başkan Öztürk, “İngiltere’de enflasyon yüzde 11, Avrupa’da yüzde 9 civarında, bütün dünyanın ambargo uyguladığı Rusya’da enlasyon yüzde 11’lerde, savaş işgal altındaki Ukrayna’da yüzde 26. Peki tüm dünya küresel bir kriz içinde ise bizde neden yüzde 55, geçen ayın resmi açıklamasıyla yüzde 84. Dolayısıyla bunun inandırıcılığı yok. “ dedi.
Zenginin daha da büyüdüğü yoksulun daha da yoksullaştığı mevcut politikalar karşısında mücadeleyi büyütmekten başka bir yol bulunmadığını belirten Başkan Öztürk, “Biz işçi sınıfı, emek örgütleri bu uygulamalar karşında mücadele etmezsek daha çok kaybetmeye devam edeceğiz” dedi.
İçinde bulunulan ekonomik ortamın imzalanan toplu sözleşmeleri de anlamsız hale getirdiğini belirten Başkan Öztürk şöyle dedi; “TİS’ler yapılıyor, üç ay sonra aldığınız zam boşa çıkıyor. Çünkü iğneden ipliğe zam yağmuru devam ediyor. Talimatla enflasyon rakamlarının düşük gösteriliyor ama öte taraftan temel tüketim maddelerinde yüksek oranda zamlar durmak bilmiyor. Yaşamı daha ucuzlatan bir şey göremedik, bu söylemlerin de gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz. Hayat pahalılığı had safhada, iğneden ipliğe zamlar yapılıyor ama biz sokakta yokuz. Kriz dünyada var, ama bizde işçiler sokakta değil. Emek örgütleri, gerçekten kendini sorgulamalı, işçi sınıfı kendi tutumunu sorgulamalıdır. Biz sustukça birileri zenginleşmeye, bizse yoksullaşmaya devam edeceğiz. Ekonomik kriz varsa herkesin bundan etkilenmesi lazım. Ama bakıyorsunuz büyük holdinglerin, bankaların, finans sektörünün karlarına, bankalar karlarını yüzde 400 arttırmış, Koç gruba yüzde 218, Sabancı yüzde 371 arttırmış. Sanayi sektörünün karı ortalama yüzde 43 artış göstermiş. Buna karşın emekçi sınıfların geliri giderek düşmüş. Sermaye sınıfının milli gelirden aldığı pay yüzde 115 artmış, emeğin payı yüzde 41,12 iken tarihinin en düşük seviyesine, yüzde 26,5’a düşmüş durumda.”
Emek ve demokrasi mücadelesi birlikte verilmelidir
Başkan Öztürk, günümüzde emek mücadelesinin yanında demokrasi mücadelesinin de emekçiler için bir zorunluluk olduğunu belirtti. Her yurttaşın demokratik tepkisini ortaya koymasının temel bir hak olduğunu, bu hakkın, ‘vatan hainliği’ ile eş değer tutulamayacağını belirten Başkan Öztürk, emek ve demokrasi mücadelesinin birlikte verilmesi gerektiğine işaret etti.
‘Demokrasiye sahip çıkmazsak haklarımızın bir garantisi olmaz’ diyen Başkan Öztürk, özellikle OHAL ve sonrasında uygulanan anti demokratik uygulamalarla, demokratik hakların geriletildiğini, AKP iktidarları döneminde 195 bin işçinin grevinin erteleme adı altında yasaklandığını, “grevleri yaptırmıyoruz” denilerek sermaye sınıfına güvence verildiğini öte taraftan işçilerin hak alma mücadelesinin baskıladığını ifade etti. Başkan Öztürk, bu gidişata işçilerin dur demesi gerektiğini, sendikaların da grev hakkına mutlaka sahip çıkması gerektiğini sözlerine ekledi.
“Kıdem tazminatı konusunda verdiğimiz mücadeleyi hatırlayalım. Yaptığımız kampanyalar ve mücadeleler sonucu hükümet tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı. Bu bize, ortak mücadele verdiğimizde neleri başarabileceğimizi gösterdi” diyen Başkan Öztürk, hak gasplarına karşı ortak mücadele vurgusu yaptı.
Sendikamızın Gündemi; sendikamızı birlikte bugünlere getirdik
Başkan Öztürk konuşmasının devamında sendikamızın gündemindeki konulara değindi.
2000’li yılların başında, örgütlülüğü ambarlarla sınırlı olan sendikamızın 2007 yılı kongresinde aldığı karar ve örgütlenme hedeflerine uygun olarak, kargo şirketlerinde örgütlenme çalışmaları başlattığını, bugün, ambarların yanında, kargo işyerleri ile TÜVTÜRK’e bağlı araç muayene istasyonları ve belediye iştiraklerinde örgütlü bir sendika haline geldiğini aktaran Başkan Öztürk, “Sendikamızı, hep birlikte el ele, omuz omuza bugünlere getirdik. Büyük bedeller ödedik. Sizlerle birlikte bu mücadele içerisinde olmaktan onur duyuyorum. Hep birlikte, tek yürek, tek yumruk oldunuz. Biz, yönetime geldiğimizde, sendikamız küçük bir sendikaydı, yaklaşık iki bin üyesi vardı. Bütün yönetici arkadaşlarımızla bir karar aldık, bu sendikayı buradan çıkaracağız dedik. Bu zorlu görevin üstesinden geldik ve bugün binlerce işçiyle yolumuza devam ediyoruz” dedi.
Başkan Öztürk, 2010 yılındaki UPS Kargo örgütlenmesiyle sendikamızın, kargolarda bir imkansızı başardığını, bu açıdan bir kırılma yarattığını belirtti. 272 gün süren UPS direnişi, 476 gün süren DHL örgütlenmesi ve dört yıl süren hukuk mücadelesiyle kazanılan Aras Kargo örgütlenmesinin sendikamızın kilometre taşlarından olduğunu, bu örgütlenmelerde ambar işçilerinin çok önemli görevler üstlendiğini; ambar işçilerinin bu dayanışmasının her bir işyerinin örgütlenmesiyle birlikte artarak devam ettiğini ve bu dayanışmanın bugün bir gelenek haline geldiğini ifade etti. Bugün, sendikamızın, aralarında İSPER Personel Yönetim AŞ’nin olduğu belediye iştirakleri ile uluslararası lojistik şirketleri Kühne Nagel, Zet Farma ve TÜVTÜRK’e bağlı diğer işletmeleri de sendikalı işyerleri arasına katma başarısını gösterdiğini belirten Başkan Öztürk, örgütlenme çok sayıda işyerinde de çalışmasının tamamlandığı, toplu sözleşme için hukuk sürecinin beklenmekte olduğunu sözlerine ekledi.
Kargolarda günde 8 saat hakkı ilk defa kazanıldı
Başkan Öztürk, bu örgütlenmeler sayesinde kargo işçilerinin Türkiye’de ilk defa sendika ve toplu sözleşme haklarına kavuştuklarını, kargolarda ilk defa günde 8 saat çalışma esasına dayalı bir çalışma düzeni sağlandığını, bunun yanı sıra ücret ve sosyal haklar ve disiplin kurulu kararı getirilerek iş güvencesi anlamında önemli kazanımlar elde edildiğini ifade etti. Sendikamızın örgütlü olduğu işyerlerinde, TİS’lerin her dönemin ardından yeni kazanımlarla yenilendiğini belirten Başkan Öztürk, toplu sözleşme süreçlerinin üyelerle birlikte sürdürüldüğünü aktardı.
Uluslararası kargo firmalarının örgütlenme sürecinde, uluslararası sendikal dayanışmanın da rol oynadığını belirten Başkan Öztürk, bu dayanışmanın bugün daha da güçlendiğini ifade etti.
Zorlukları birlikte göğüsledik
Geride bırakılan dört yıllık dönem içerisinde sendikamızın, anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kaldığını, ancak bu baskıların birlikte göğüslendiğini belirten Başkan Öztürk konuşmasını şu sözlerle sürdürdü;
“Bu dönemde büyük baskılarla karşılaştık. Bugün aramızda olan Ankara şube başkanımız (Nurettin Kılıçdoğan) ve şube yöneticilerimiz, hukuka sığmayan bir şekilde yargılandılar. Bir yıldan 6 buçuk yıla kadar hapis cezaları aldılar. Arkadaşlarımız, üye sayısını çoğaltarak çıkar elde etmek suçuyla yargılandılar. Yani sendikacılık suç sayıldı. İşçilere baskı kurmak ve haklarını almalarını sağlamak suç sayıldı, bunu kabul etmek mümkün değil. Şube başkanımız hapis yatıp çıktı. Yine Gaziantep’te Babacanlar Kargo’da sürdürdüğümüz örgütlenme çalışması sırasında da üyelerimiz işveren tarafından darp edilerek üyelikten çıkarılmaya çalışıldı. Bu anti demokratik uygulamalar karşısında mücadele ettik, hakkımızda davalar açıldı. Sendikaların, eli kolu bağlanmış durumda. Darp edilen üyesinin hakkını aramak bile suç sayılıyor. Ancak bizler, kolektif mücadelemizle bu saldırıları göğüsledik ve geri püskürttük. Sendikamız, yöneticisi ve üyesiyle yekvücut oldu, kenetlendi ve birlikte başardık. Hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
İşyeri ve işkolu barajlarının örgütlenmede engeller oluşturduğunu, bunun bir sonucu olarak da Türkiye’de sendikal örgütlenme düzeyinin yüzde 14’ler düzeyinde olduğunu belirten Başkan Öztürk, içinde bulunulan örgütsüz durumun ve örgütlenme önündeki engellerin aşılması noktasında da güçlü, birleşik mücadeleye işaret etti.
UPS, DHL, Aras’ta başardık, Yurtiçi ve MNG’de de başaracağız
Kargo işçilerinin bugün elindeki kazanımları korumasının ve daha ileri bir noktaya getirmesinin yolunun örgütlenmeyi işyerlerinin tamamına yaymaktan geçtiğini belirten Başkan Öztürk, üyelere yönelik olarak “Her şeye rağmen umudumuzu yitirmeyeceğiz. Sendikamızı büyütmeye devam edeceğiz. Sorunlarımız büyük, ağır sömürü ve yoksullaşma ile karşı karşıyayız. Sendika olarak toplu sözleşmelerimiz iyi bir seviyede, ancak içinde bulunduğumuz ekonomik ortamdan kaynaklı bu sözleşmeler bize sadece kısa bir dönem nefes aldırabiliyor. Onun için haklarımızı daha kalıcı ve sürekli hale getirebilmemiz için örgütlenmeli, bir taraftan ekonomik mücadele verirken bir taraftan da demokratik mücadele vermeliyiz” dedi.
Sendikamızın, Yurtiçi ve MNG Kargo’da başlattığı örgütlenme çalışmasını ilerleyen dönemde daha güçlü bir şekilde sürdüreceğini ve mutlaka başarıya ulaştıracağını belirten Başkan Öztürk, sendikamızın önüne koyduğu bu hedef için, tüm üyeleri görev almaya ve yeni işyerlerini örgütleme mücadelesine omuz vermeye çağırdı.
Başkan Öztürk, önümüzdeki dönem hedeflerine ilişkin olarak şunları söyledi; “İnanıyorum ki Yurtiçi ve MNG’de de kazanacağız. Dün, nasıl ki UPS, DHL, Aras, TÜVTÜRK ve diğer işyerlerinde başardıysak, Yurtiçi ve MNG’de de başaracağız. Yine, şu anda beş dönemden beri örgütlü toplu sözleşme yaptığımız UPS Kargo’da Altıncı Dönem Toplu İş Sözleşmesi süreci devam etmektedir. Bu, yeni dönem TİS sürecini de inanıyorum ki hep birlikte yeni kazanımlarla tamamlayacağız.”
Genel Başkan Kenan Öztürk, tüm delege ve katılımcılara teşekkür etti ve Genel Kurulun tüm işçilere hayırlı olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı.
KONUKLARIN KONUŞMALARI
Tüzük tadil komisyonlarının seçilmesinin ardından Genel Kurul konukların konuşması gündemi ile devam etti. Konuklarımız söz alarak Genel Kurulu selamladılar.
Dünden bugüne sendikal mücadele ve emeğin kazanımları
Toleyis Sendikası Genel Başkanı Cemail Bakındı, yaptığı konuşmada, emek hareketinin dünü ve bugünü bağlamında birleşik ve örgütlü mücadelenin önemine değindi.
‘Genel Kurulun sizlere ve Türkiye işçi hareketine hayırlı olmasını, dünyaya barış getirmesini diliyorum’ sözleriyle konuşmasına başlayan Bakındı, işçiler ve sendikaları olarak bu hakları nasıl kazanıyoruz? Sorusuna yanıt verilmesi gerektiğini belirterek geçmişten günümüze hak mücadelesinin kronolojik gelişimine ilişkin aktarımlarda bulundu.
1990’lardan sonra Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından dünyanın bir liberalleşme sürecine girdiğini belirten Bakındı, ülkemizde 12 Eylülle dayatılan özellikle 24 Ocak kararlarıyla hayata geçirilen bu politikalarla birlikte emeğin haklarının birer birer geriye götürüldüğünü ifade etti.
Bu dönem verilen mücadeleler sayesinde 1475 sayılı çalışma yasasında işe iade hükümlerinin işçi yararına düzenlendiğini, 274 ve 275 sayılı yasa kapsamında hakem kurullarının oluşturularak işlevsel hale getirildiğini ve işe iadelerin kısa sürede çözüldüğünü; grevlerin ertelenmediği, sendika üyeliklerinin de sendika kartlarıyla yapıldığını aktaran Bakındı, 12 Eylül’le birlikte sendika üyeliğinde noter şartı getirildiğini, böylece hem maddi hem de örgütlenme bakımından zorluk yaratıldığını belirtti.
“Bunlar kolay kazandığımız haklar değil” diyen Bakındı, 1961 Anayasasının işçi hakları konusunda daha geniş haklara sahip olduğunu, bunun arka planında ise güçlü bir emek mücadelesinin yattığını vurguladı.
Bu dönem hak mücadelesinin ‘bütünleşik’ olarak verildiğini aktaran Bakındı, ikramiye, sosyal hakların bu mücadele sayesinde elde edildiğini, işçi sağlığı iş güvenliğiyle ilgili yasal hükümlerin daha işler olduğunu aktardı. Bakındı, 1975 senesinde örgütlenen genel grevler sayesinde de lokavtlara karşı güçlü bir mücadele verildiğini ve kıdem tazminatının otuz güne çıkarıldığını aktardı. Bu dönemde özellikle İzmir bölgesindeki mücadele deneyimlerini, bir inşaat işçisi olan Fukara Tahir’in bu mücadeledeki fedakarlığını yad eden Bakındı, bu mücadelelerin iyi bilinmesi gerektiğini ve TÜRK-İŞ’in sendikal mücadele tarihinin mutlaka yazılı kayıt altına alınması gerektiğini ifade etti.
‘Sizler yürekli bir sendikanın yürekli üyelerisiniz’
Bakındı üyelerimize yönelik olarak; “Siz yürekli bir sendikanın yürekli üyelerisiniz, siz, TÜRK-İŞ’in motorusunuz, jeneratörüsünüz. Siz TÜRK-İŞ’i az olduğu zaman da ayağa kaldırdınız, her türlü eylemlerinde büyüttünüz“ diyen Bakındı, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Mümkünatı var mıydı ulaştırma işkolunda böyle bir sendikanın çıkması? Asla mümkünatı yoktu. Orada, en ağır işi yapıyorsunuz. Yollarda ömrünüz geçiyor, sıla hasreti bir taraftan, çoluk çocuk hasreti bir taraftan, yemek hasreti, yatma hasreti bir taraftan. Sizin işkolunuz, dünyanın en zor işkolu. Bir yerde yandaş bir sendika çıkıyor. Hepimizde çıktı. Ama burada kıdem tazminatı konusunda da senin (Hak-İş) o kıdem tazminatı konusunda hiç hakkın yok. Senin o kıdem tazminatında konuşmaya hiç hakkın yok.”
12 Eylülün bütün işçi sınıfına büyük bir fatura çıkardığını belirten Bakındı, “Bu faturayı hepimiz ödedik ama mücadele devam etti. Demokrasiye bağlı kalmak zorundayız, demokrasiye sıkı sıkı sarılmak zorundayız. Elinizdeki hak ve hüviyetleri doğru kullanamaz ve doğru yönlendiremezseniz kuş gibi uçar gider. Bunlar mücerret şeyler değildir. Şu bardağı tuttuğun gibi değildir.” Dedi.
TÜRKİŞ her daim demokrasiden ve demokratik parlamenter sistemden yana olduğunu, bu ilkeleri tüzüğüne de geçirdiğini belirten Bakındı, “İkinci yüzyıla girecek cumhuriyetimizde daha barışçı, çağdaş ve mücadeleci bir TÜRK-İŞ’i kurmak zorundayız.” Dedi. 1952’de yapılan TÜRK-İŞ tüzüğünün güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Bakındı, özellikle aidat hükmünde değişiklik yapılarak ‘az üyesi olandan az’ hükmünün getirilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra TÜRK-İŞ’in uluslararası sendikal ilişkiler ayağını güçlendirmesi, televizyon yayını ve parlamentoda temsil konusuna daha önemsemesi gerektiğini belirtti.
‘Yolunuz açık siz büyüyeceksiniz’ diyen Cemail Bakındı, genel kurulumuza başarı dileyerek konuşmasını tamamladı.
YURT DIŞINDAN GELEN KONUKLARIMIZIN KONUŞMALARI
Josef Maurer; Dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz
ETF (Avrupa Taşımacılık İşçileri Federasyonu) Orta ve Doğu Avrupa Sorumlusu Josef Maurer Genel Kurulumuzu selamladı, birlik ve dayanışma mesajı verdi.
ETF tarafından temsil edilen 5 milyon işçinin selam ve dayanışmasıyla kongremize katıldıklarını, TÜMTİS’in bu büyük ailenin bir parçası olmasından gurur duyduklarını ifade eden Maurer, yaşanan deprem dolayısıyla üzüntülerini paylaştı ve ITF ile birlikte depremzedelere yardım için ortak bir fon oluşturulduğunu ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacağını aktardı.
Türkiye’de halkın hayat pahalılığı ve dörtnala koşan enflasyondan derinden etkilendiğini, mevcut eşitsizlikleri arttıran bu durumla ilgili hükümetlerin de zor durumdaki aileleri desteklemeleri, vergilendirmede ve zenginliklerin topluma adil bir şekilde yeniden dağıtılmasını sağlama konusunda sorumluluk almaları gerektiğini belirten Maurer, “Pekiyi biz sendikalar olarak ne yapabiliriz? Asıl işimize, yani örgütlenmeye ve toplu sözleşme mücadelesine geri dönmeliyiz çünkü cevap bu. Sadece güçlü toplu sözleşmeler yoluyla üyelerimiz için insana yakışır bir yaşam sağlayabiliriz.” Dedi.
ETF’nin demiryolları, kamyon taşımacılığı veya denizcilik gibi geleneksel taşımacılık alanlarında öteden beri güçlü olduğunu son zamanlarda, lojistik ve çevrimiçi platform işçileri arasında da örgütlenme yaptığını belirten Maurer, “TÜMTİS’in de bu işin öncülerinden biri olduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz. Toplu sözleşmelerde iyi sonuçlar aldığınız UPS ve DHL Lojistik ile mücadele ettiniz ve DHL Express’teki mücadeleniz hala sürüyor. Ve oradaki çalışmalarınız için sizi tebrik etmek istiyorum, çünkü güce ve paraya sahip olan çokuluslu şirketlerle mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki, kendi ülkelerinde iyi sosyal ortaklar olan çokuluslu şirketlerin yurtdışında kovboy gibi davrandıklarını çok sık görüyoruz. Bütün para onlarda olabilir ama bizim silahımız daha güçlü çünkü uluslararası dayanışmaya sahibiz. Avrupa’daki tüm sendikalarımızın DHL yönetimine karşı mücadelenizde sizi desteklemeye hazır olduğunu söylemek için buradayım. Bu arada, sizi Kühne+Nagel ile ilk kez toplu sözleşme yaptığınız için de tebrik etmek isterim.” Dedi.
Sendikaların, üyeler arasında farkındalık yaratma açısından da toplumsal rol oynadıklarını belirten Maurer, ETF’nin yeni çalışma programındaki hedeflerimizden birisinin de Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve anti-demokratik uygulamalar ile mücadele etmek olduğunu söyledi.
Genel Başkanımıza ETF’nin çalışmalarında süregelen desteği için teşekkür eden Maurer, ETF Genel Sekreteri (Livia Spera) selamlarını da iletti ve genel kurulumuza başarı dileklerinde bulundu.
MESAJLAR OKUNDU, RAPORLAR İBRA EDİLDİ
Divan Başkan Yardımcısı Bilal Çetintaş, genel kurul adaylarını okudu ve genel kurula başarı dileklerinde bulundu.
Ardından ITF Karayolu Bölüm Başkanı Noel Coard’ın sesli mesajı iletildi. Coard mesajında, uluslararası dayanışmanın ilerleyen dönemde de süreceğini belirterek genel kurula başarı dileklerinde bulundu.
Ardından Çalışma ve Mali Raporlar okunup ibra edildi. Kurullar aklandı.
Genel kurulun öğlenden sonraki oturumunda delegeler söz alıp gündeme ilişkin konuştular.
DELEGELERİN KONUŞMALARI
Dayanışmanın önemini UPS’de gördük
İstanbul Şube Yöneticisi UPS Kargo işyerinden Olgun Ballıkaya, deprem sonrası yaşananlara değindi; sistemin işçi emekçi yararına olmayan ranta dayalı politikalarının depremle birlikte bir kez daha açığa çıktığını, yurtiçi ve yurtdışından gösterilen dayanışmanın ise depremin yaralarını birlikte sarma konusunda önemli bir rol oynadığını ifade etti. “UPS Kargo’da biz bu dayanışmayı gördük, oniki yıldır sendikalı, örgütlü çalışıyoruz. Biz sendikamız TÜMTİS altında örgütlendik, toplu sözleşmeli düzene geçtik, yeni haklar kazandı ama bu düzene karşı sadece TİS yaparak duramayız. Sendikamızı daha çok güçlendirmeliyiz, hepimiz sorumluluk almalı, sadece sendika yöneticilerin sırtına yüklememeliyiz. Gün mücadele günüdür” diyen Ballıkaya, ‘Taş’ şiirinden dizeler okuyarak konuşmasını tamamladı.
En önemli dayanağımız dayanışma
Ankara Şube yöneticisi İrfan Bektaş, depremde hayatını kaybedenler için başsağlığı dileklerinde bulunarak, kimi doktor kimi eczacı kimi işçi olan vatandaşların deprem bölgesine koşarak büyük bir dayanışma örneği sergilediklerini belirtti. ‘Elleriyle enkaz kaldıran, insanların acılarını sarmaya çalışan bu dayanışma olmasaydı felaketin boyutlarının çok daha büyük olacaktı’ diyen Bektaş, deprem ve çevre felaketleri gibi, iş cinayetleri, kuralsız çalıştırma, açlık ve yoksulluk dayatmaları karşısında da emekçilerin en önemli dayanağının dayanışma olduğunu ifade etti. Sendikamızın işkolumuzdaki işçilerin umudu olmaya devam ettiğini belirten Bektaş, konuşmasını ‘Türkiye İşçi sınıfına selam’ şiirinden dizeler okuyarak tamamladı.
Sendika fark yaratıyor
Bursa Şube Yöneticisi İsmet Aktepe, konuşmasında, iş gücü, emek ve zaman bağlamında sendikanın rolüne değindi. Sendikanın pek çok açıdan fark yarattığını vurgulayan Aktepe, “Sendikamız kurulduğu günden bugüne üçüncü kuşağız bizler. Sendikamızı sahiplenir mücadelesine daha çok sahip çıkarsak yarınlar işçi sınıfı için daha aydınlık olacak” dedi. Çalışma hakkı ve çalışanların refahı konusunun Anayasanın 49 maddesinde güvence altına alındığını, buna karşın emekçilerin düşük ücret nedeniyle ve hayat pahalılığı karşısında geçinemez durumda olduğunu belirten Aktepe, daha fazla mücadeleye işaret etti. Ambar işyerlerinde önümüzdeki dönem TİS sürecinin olduğunu anımsatan Aktepe “2021 TİS’inde sendikamız tahminimizin üzerinde sözleşmeler yaptı. Fakat hayat pahalılığı nedeniyle üç-dört ay sonrasında ücretler eridi. Bu sorunlarla baş edecek bir tek yol var o da; sendikamıza sımsıkı sarılmaktır” dedi.
TÜVTÜRK işyeri temsilcisi olarak sesleniyorum; Örgütlenmekten korkmayın!
Mersin Şube yöneticisi TÜVTÜRK Seyhan Araç Muayene işyeri temsilcisi Mehmet Akköz, TÜVTÜRK araç muayene istasyonlarda sendikal kazanımların öneminden bahsetti ve örgütsüz işçileri sendikalaşmaya davet etti. Akköz şöyle dedi; “Ben sadece bugün, yapmış olduğumuz TİS’ten bahsedeceğim. Sebebi ise şu, biz hala araç muayenelerin tümünde örgütlenemedik, insanlar bir şeylerden korkuyor, cesaret edemiyor, halbuki cesaret etmek başarmanın yarısıdır. Biz bu dönemde TİS’imizde neleri kazandık söyleyeyim; 2022’de aldığımız ücretlere yüzde 142 zam aldık. Ve var olan ikramiyelerimize ekstradan birer ikramiye daha ekledik. Hepsinden önemlisi vergi dilimini tamamen kaldırdık ve bundan sonra da asgari ücrete yıl içerisinde herhangi bir zam gelir ise gelecek olan zam bizim maaşlarımıza otomatik olarak eklenecek. Arkadaşlarımız bahsediyor ya almış olduğumuz maaşlar üç ay sonra ediyor diye işte biz bunu bir şekilde önlemiş olduk. Buradan tekrar sesleniyorum; tüm araç muayene işyerlerinde çalışanlara, örgütlenmekten korkmayın, cesaret edin geleceğimiz için birlik olalım gelin hep birlikte bu çatı altında toplanalım.”
‘Biz, o kaderi kabul etmiyoruz’
Gaziantep Şube yöneticisi Salih Deveci, yaşanan deprem nedeniyle çok yoğun duygular içerisinde olunduğunu vurgulayarak şunları söyledi; “Ben afet şubesinden geliyorum, Malatya’dan kaysı, Diyarbakır’dan karpuz, Urfa’dan çiğ köfte, Gaziantep’ten fıstık baklava, Hatay’dan künefe getirdim, Maraş’tan manda sütü dondurma getirdim. Gelirken Ankara’ya uğradık, bunların hepsini Mecliste indirdik. Oradan koskocaman bir kader aldık getirdik, işçi kardeşlerimizin sırtına bir kader aldık getirdik. Ama biz, o kaderi kabul etmiyoruz.”
Tümtis ailesinin yeni üyeleriyiz
Zet Farma işyerinden Osman Dağıstanlı, işyerinin yeni örgütlenmiş olmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. ‘Bizler bu ailenin en yeni üyelerindeniz’ diyen Dağıstanlı şöyle dedi; “Bizler (Zet Farma işçileri) bu seneye kadar uygulanan maaş politikalarının, gelir adaletsizliği nedeniyle zor günler geçirmekteydik. İşçi arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde, bu durumun ancak örgütlü bir mücadele ile aşılacağını dile getirdik ve bu şekilde yola çıktık. Sonrasında sendikamızda örneğine az rastlanan, neredeyse her arkadaşımızla birebir görüşerek örgütlenme sürecini başlattık. Yoğun toplantılar yaptık, tartışmalar geçirdik, ama sendikamızın bize öğrettiği bir şey vardı; yaptığımız tartışmalar o toplantı masasında kalırdı. Sonrasında işverenin karşısında tek vücut olduk, sendikamız bizim beynimiz oldu.” Toplu sözleşme sayesinde maaş zammı, ikramiye, iş güvencesi, sosyal haklar gibi pek çok kazanım elde edildiğini aktaran Dağıstanlı, bu süreçte emek veren herkese teşekkür etti.
‘Kargo işçisi el ele, sendikaya’
İstanbul Şube’den DHL Lojistik çalışanı Ali Yılmaz, ‘hepiniz bu mutlu güne hoş geldiniz’ diyerek başladığı konuşmasında kargo işçilerini sendikal mücadelede birleşmeye çağırdı. “Ben aynı zamanda 470 boyunca koskoca Alman şirketine, sendikamla beraber, sendikayı götüren bir işçi kardeşinizim. Ben, kendi adıma ve arkadaşlarım adına, hepimizin selamını getirdim. Sendikayı rahmetli Kemal Sunal’dan bilirdim ancak içine gelince daha iyi öğrendim” diyen Yılmaz, DHL örgütlenmesi sırasında yaşadıkları deneyimleri paylaştı. Zorlu mücadelelerle örgütlenmelerin kazanıldığını belirten Yılmaz, “Bugün işveren kafasına göre zam yapmıyorsa, her istediği an işçi çıkaramıyorsa, bunun sebebi sendikalı olmamızdır. Onun için diyorum ki; Kargo işçileri el ele haydi TÜMTİS’e” dedi.
Çalışma yaşamında bir sendika öncesi vardır bir de sendika sonrası
Adana Şube yöneticisi UPS Kargo işçisi Mehmet Ali Ayaz kongreyi selamladı. Deprem nedeniyle acı kelimesinin yetersiz kaldığı günlerden geçildiğini belirten ayaz, yaşanan depremin, sistemin halka verdiği değerin özeti olduğunu söyledi.
2005’ten bu yana UPS Kargo’da çalışmaya başladığını belirten Ayaz, işyerine sendika girmeden önce, son derece kuralsız ve kara düzen bir çalışmanın olduğunu, belirterek, “Ben her zaman bir işçi olarak sendikadan önceki ve sendikadan sonraki dönem olarak kendimce bunun ayırdında oldum. Sendikanın ne kadar değerli bir hüviyet olduğunu, sendikanın ne kadar güçlü bir durum olduğunu, var gücümle bütün işçi sınıfına aktarmak istiyorum” dedi. Giriş saatinin belli ama çıkış saatinin belli olmadığı, her şeyin amirlerin iki dudağı arasında olduğu bir çalışma düzeni içerisinde işini yerine getirirken sendikayla tanıştığını anlatan Ayaz, “Bir gün dediler ki kapıda, sendikacılar geldi. Gittik, sendikamızın olduğunu öğrendik. Sendikamızı öğrendikten sonra zaten işçinin yanında işçinin hakkını arayan canla başla çalıştığını gördük. Biz de UPS’deki arkadaşlarımızla gittik, sendikamıza üye olduk. Üye olduktan sonra ve sendikamız TİS imzaladıktan sonra saatimiz, yemeğimiz, mesaimiz, iş güvencemiz düzene girdi. Sendikalı bir döneme geçince, sanki başka bir dünyaya geçiş yaptık. Bir de en önemli kazancımız, insanlık onurumuzu kazanmak oldu” diye konuştu.
Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm olmasın
İstanbul Şube yöneticisi Aras Kargo çalışanı Sinan Demir, deprem dolayısıyla duygularını paylaştı; ‘kentsel dönüşümlerin rantsal dönüşüm’ olarak görülmemesi, emekçilerin yeni felaketlerle karşı karşıya bırakılmaması gerektiğini ifade etti. Ekonomik kriz nedeniyle emekçilerin yaşamının daha da zorlaştığını belirten Demir, işçi sınıfının kendisine giydirilen bu deli gömleğini üzerinden atacağını ifade etti. Demir, sendikal gündeme ilişkin olarak, “Bir önceki genel kurulumuzda, önümüze hedefler koymuştuk. Dönüp baktığımızda bu hedeflerin birçoğunun gerçekleştiğini görüyoruz, birçok örgütsüz kargoda örgütlendik, tabi bu yeterli değil, önümüzde yeni hedefler var. İnanıyorum ki bunları da başaracağız” dedi.
Sendikal mücadeleye omuz vermemiz gerekiyor
UPS Kargo’dan Deniz Baba, deprem nedeniyle üzüntülerini paylaştı. “Ben, UPS Kargo örgütlenmesi sürecinde, direnişte olan arkadaşlarınızdan biriyim. 282 gün süren bir direniş yaptık. Kazandık ve sendikalı olarak işe başladık. Bu süre içinde mücadele ederek kazandığımız haklarımız oldu. Sendikamızla birlikte zor mücadeleler verdik, vermeye devam edeceğiz” diyen Baba, bugün işçilere dayatılan yoksullaşma, adaletsiz vergiler, sendikasızlaştırma dayatmaları karşısında da tüm işçilerin birlikte mücadele vermesi gerektiğini ifade etti. Sendikasız işyerlerinin örgütlenmesinde tüm üyelerin daha fazla görev alıp sendikayı güçlendirmesi gerektiğini belirten Baba, bunun için de sendika içi eğitim ve etkinliklerin arttırılması gerektiğini ifade etti.
YÖNETİCİLERİN KONUŞMALARI
Genel Sekreter Gürel Yılmaz; İyi ki sizlerle bu mücadele içerisinde oldum, vicdanım rahat
Genel Sekreterimiz Gürel Yılmaz söz aldı, delege ve konukları selamladı. ‘Hayatımın en zor ve son kez sendikamız yöneticisi olarak konuşmak için karşınızdayım’ diyen Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü; “Bir önceki genel kurulda, bu genel kurulda görev almayacağımı belirtmiştim. Bu dört yıllık süre içerisinde acılar yaşadık, pandemi yaşadık, sıkıntılar yaşadık ama örgütlendik, sendikamızı büyüttük, örgütlü olduğumuz işyerlerinde üyelerimizin haklarını imkânlarını genişlettik, ücretlerini arttırdık, koşullarını iyileştirdik, vicdanen rahatım.”
TÜMTİS’te, 1995 yılında örgütlenme uzmanı olarak Bursa’da başladığını, bin bir zorlukla verilen örgütlenme mücadelesinin ardından Bursa’da şubenin oluşturulduğunu ve iki dönem Bursa Şube Başkanlığı görevini yerine getirdikten sonra İstanbul’a, genel merkeze Eğitim Sekreteri olarak geldiğini aktaran Yılmaz, konuşmasının devamında şunları ifade etti;
“2001 yılında, sendika birçok problem yaşadı kendi içerisinde. Ve 2007 yılında sendikamızda gerçekleşen olağanüstü genel kurulda sendika kendi prangalarını attı, bölünmüşlüğü bir kenara koydu, birleşerek bütün şubelerini üyelerini birleştirerek yüzünü, örgütlenecek yeni işyerlerine dönerek sendikayı bugünlere getirdi. Ve burada, sendikamızın bugün görevde olan bütün merkez yöneticisi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bütün şube yöneticisi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sendikada büroda birlikte çalıştığımız bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bana dokunan, benim dokunduğum bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 28 yıllık sendikal hayatımda hayatımın en verimli dönemlerini burada yaşadım, bunun bilinmesini istiyorum. Tabi ki sendikal görevden ayrılıyor olmam işçi sınıfının davasından, emek ve demokrasi mücadelesinden ayrıldığım anlamına gelmez. Bu sendikanın bugün yöneticisi olmasam da bundan sonra neferi olarak kalmaya devam edeceğim, bu sendika benim evimdir. TÜMTİS benim evimdir, TÜMTİS benim ailemdir, bundan sonra da böyle kalmaya devam edecektir.”
“Şunu bilin; örgütümüzde en önemli özellik dayanışmadır. Bu dayanışma ruhuyla örgütlendik. Sendikamızdaki bu dayanışma kültürü olmasaydı, sendika demin burada sıralanan o devasa bütçeleri olan şirketleri örgütleyip masaya oturma beceresini gösteremezdi. Alman işçilerinin dayanışmasıyla -ki burada küçük bir örnek vermek istiyorum, önemi olduğu için belirtmek istiyorum biz Bursa’da örgütlendik. Sendikanın arabası yoktu, şubeye oradan buradan toplayıp masa sandalye dizmişiz. Bir yıl geçtikten sonra işçilerle TİS yaptık. Bursa şubesindeki ambar işçileri, o zamanki ücretlerinden üçer beşer toplayarak ve dayanışmada bulunarak sendikaya ilk aracı aldılar- sonraki mücadelelerde UPS direnişinde ambar işçilerinin; DHL direnişinde ambar ve UPS işçilerinin; Aras örgütlenmesinde örgütlü olduğumuz diğer işçilerin mücadelesiyle bunları başardık.”
“Sizlerden isteğim şudur; sendikanın toplantılarında her şeyi konuşun. Ama toplantı bittikten sonra önerdiğin öneri karara dönüşmemişse bile alınan karar neyse bütün arkadaşlarımızın görevi, o kararın uygulanmasını sağlamak olmalıdır. Örgütlü olmak bunu gerektirir.”
“Bugün burada bulunmayan, geldiğiniz bölgedeki çalışma arkadaşlarınızın tamamına kucak dolusu selamlar, kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. Birlikte yan yana, yine mücadele alanlarında olmayı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.”
Divan Başkanı Eyüp Alemdar, duygulu konuşmasından dolayı Genel Sekreter Yılmaz’a teşekkür etti, “Böyle bir kararı kendi iradenle aldın, bundan kimsenin kuşkusu olmasın, darısı bizim başımıza, bundan sonraki yaşamında başarılar dileriz” dedi. Ve ‘böyle güzel bir genel kurul için size teşekkür ediyorum’ diyerek teşekkür konuşmasını yapması için Genel Başkanı, kürsüye davet etti.
Başkan Öztürk; Hepinize teşekkür ediyorum
Genel Başkan Kenan Öztürk teşekkür konuşması yaptı. Genel Başkan, “Çeşitli illerden, uzun yoldan gelen, sabahın ilk saatlerinden bu yana sabırla, kararlı ve disiplinini bozmadan genel kurula coşkusunu katan bütün arkadaşlara sonsuz teşekkür ediyorum” dedi. Kardeş sendikalarımızın başkanlarının kürsüde yaptığı konuşmalar içerisinde sendikamıza yönelik övgülerde bulunduklarını belirten Başkan Öztürk, “Biz, bu övgülere layık davranacağız” dedi. Sendikamızın, önümüzdeki dönemde, gerek işkolumuzdaki işçilerin örgütlenmesi mücadelesinde gerekse emek ve demokrasi mücadelesinin bir bileşeni olarak yoluna kararlılıkla devam edeceğini belirten Genel Başkan Öztürk, katkılarından dolayı Divana ve tüm katılımcılara teşekkür etti.
Ardından, kongremize katılmış olan emekli yöneticilerimize plaket takdim edildi.
Kılıçdoğan; Bizi yalnız bırakmadınız, teşekkür ediyorum
Ardından, Ankara Şubemizin Eski Başkanı Nurettin Kılıçdoğan konuşma yaptı. Kılıçdoğan, yargılama ve hapis sürecinden bahsetti, “14 arkadaşımla beraber bizlere hapis cezaları verildi, en uzun süre yatan benim. Ancak yattığımız süre içerisinde hiçbir zaman yalnız bırakılmadık, sendikamız tarafından. Her daim yanımızda bizimle ceza evindeymiş gibi merkez ve şube yöneticilerimiz, üyelerimiz, bütün dostlarımız bizim yanımızda oldular. Onun için tekrar tekrar hepinize çok teşekkür ediyorum” dedi. Bu süreçte, gerek basın açıklamaları gerekse cezaevi ziyaretleriyle dayanışma gösteren konfederasyonumuz TÜRK-İŞ ve uluslararası üst örgütlerimiz ETF ve ITF ile DİSK ve KESK ve bağlı sendikalara teşekkür eden Kılıçdoğan, genel kurula başarı dileklerinde bulunarak konuşmasını tamamladı.
SEÇİMLER YAPILDI
Genel Kurulun ikinci günü olan 19 Mart Pazar günü, genel başkan, yönetim ve diğer zorunlu organların belirlenmesi için seçimler yapıldı. İlçe Seçim Kurulu gözetiminde yapılan seçimler ve delegelerin oyları sonucunda, Kenan Öztürk genel başkan oldu. Muharrem Yıldırım genel sekreter, Seyfi Erez genel mali sekreter, Özdemir Aslan genel örgütlenme sekreteri, Ersin Türkmen genel eğitim sekreteri oldu.
Diğer organlar şu şekilde belirlendi;
Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri; Şükrü Günseli, Haydar Arslan, Halil Çekin, Ali Rıza Atik.
Merkez Denetleme Kurulu; Murat Küçükşahin, Birol Gündüz, Süleyman Ballıkaya.
Merkez Disiplin Kurulu; Savaş Gürkan, Güngör Şahin, Abdülhakim İpek.
Genel Kurulumuz, yapılan seçimlerin ardından, birlik ve mücadele kararlılığı ile tamamlandı.