“İKİNCİ EMEKLİ MAAŞI” ALDATMACASI: KIDEM TAZMİNATINA YİNE GÖZ DİKTİLER!

 

İktidar OVP ile kıdem tazminatına yeniden göz dikti. “İkinci emekli maaşı” aldatmacası adı altında kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi hedefleniyor. Bu bir yandan kıdem tazminatının ortadan kalkması, öte yandan emeklilik sisteminin zayıflaması ve özelleştirilmesi demek.

 

Kıdem tazminatının kaldırılması bir kez daha gündemde, kıdem tazminatı hükümetin hedefinde. Orta Vadeli Programda (OVP, 2024-2026) mahcup biçimde ifade edilen kıdem tazminatını ortadan kaldırma niyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından açıkça telaffuz edildi.

2024-2026 dönemi OVP’de kıdem tazminatı ile ilgili açık bir ifade yer almıyor ancak “Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulacaktır” ifadesine yer veriliyor. İkinci Basamak Emeklilik Sisteminin 2024 4. çeyrekte kanunla düzenleneceği belirtiliyor. OVP’de yer alan ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşecek tamamlayıcı emeklilik sisteminin kaynağının kıdem tazminatı olduğu net olarak belli oldu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz konuya ilişkin bir soruya verdiği yanıtta kıdem tazminatını fona devretme niyetini açıkça telaffuz etti. Yılmaz, “Kıdem tazminatlarının emeklilik sistemine dahil edileceğine dair bir şey konuşuldu. Çok da soruluyor. Öyle bir şey var mı?” sorusuna “Kıdem tazminatında maalesef çok ciddi problemler de var. Ödenmeme meseleleri var. Başka sıkıntılar var. Oluşturduğu bir belirsizlik var. Özellikle iş dünyası firmaları üzerinde. Dolayısıyla bir dönem bir fon oluşturup bununla bu problemi çözme gibi bir yaklaşım vardı. Dolayısıyla bunlar önümüzdeki dönemde yine Türkiye’nin gündemde olan konuları olacak” karşılığını verdi (16.9.2023 AA).

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) hedefinden ayrı olarak OVP’de yer alan esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması (uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması) hedefi de kıdem tazminatı için ciddi tehlikedir. Hükümet tarafından daha önce defalarca gündeme alınan belirli süreli sözleşmelerin yaygınlaştırılması yoluyla da kıdem tazminatı ortadan kalkmış olacak. Çünkü belirli süreli (geçici) çalışan işçilerin kıdem tazminatı hakkı yok. Dahası iş sözleşmesi belirli süreli olduğu için ihbar öneli (veya ihbar tazminatı) da söz konusu olmayacak. Bunlara ek olarak belirli süreli çalışanlar için iş güvencesi hükümleri de geçerli olmayacak. Dolayısıyla OVP’de satır aralarında kıdem tazminatına yönelik çok yönlü tehditler var.

47 YILDIR DEVAM EDEN SALDIRI

Anlaşılan çok tepki çekeceği için OVP’de açıkça yer verilmeyen kıdem tazminatının fona devri meselesi tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) adı altında kamuoyuna sunuluyor. Kıdem tazminatının fona devri konusu 1976 yılından bu yana 47 yıldır gündemde. Sayısız formül üretildi, sayısız başbakan ve çalışma bakanı geldi geçti. Hiçbiri kıdem tazminatını fona devredemedi. Sayın Yılmaz’ın bunu aklında tutmasında yarar var. Sayın Yılmaz ve hükümeti yeni bir şey söylemiyor. Kıdem tazminatının fona devredilerek kaldırılması girişimi AKP hükümetleri tarafından birçok kez hedeflendi, her defasında işçilerin ve sendikaların duvarına tosladı ve başarısız oldu.

Bizzat sayın Cevdet Yılmaz Kalkınma Bakanı olduğu 2011 yılında 61. Hükümet programında kıdem tazminatı fonuna ilişkin şu ifadeler yer almıştı.  “İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.” O gün bugün kıdem tazminatı fonu sık sık gündeme geldi ancak sendikalardan gelen sert tepkiler nedeniyle gerçekleşmedi.

Yılmaz o dönemde de kıdem tazminatının kaldırılarak bireysel fon sistemine geçileceğini iddia etmişti. O kadar ki “Avusturya modelini” seçtiklerini bile söylemişti. Dahası Yılmaz “İşsizlik Fonu’nu getirdiğimizde Kıdem Tazminatını kaldırmadık. Oysa kaldırmamız gerekiyordu. Hem o hem bu, ikisi birden hiçbir ülkede yok” iddiasında bulunmuştu (16.9.2011 tarihli gazeteler).

Eylül 2016 tarihinde göreve başlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da kendinden önceki pek çok çalışma bakanı gibi göreve başlar başlamaz kıdem tazminatını fona devretmek için kolları sıvamıştı. Ancak kıdem tazminatı değil bakan gitmişti. 10 Nisan 2019’te Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Program Yapısal Dönüşüm Adımları 2019 başlıklı programda tarafların katılımı ile kıdem tazminatı reformunun gerçekleştirileceği ve kıdem tazminatı ile Bireysel Emeklilik Sistemi’nin entegre edileceği iddia edilmişti. AKP hükümetleri döneminde kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya dönük sayısız girişim olsa da bunların hiç biri başarılı olamadı.

Mevcut ekonomi yönetimin başta Bakan Mehmet Şimşek olmak üzere kıdem tazminatından pek hazzetmediği biliniyor. Şimşek Maliye Bakanı olduğu 2010’a işsizliğin sebebi olarak kıdem tazminatını göstermişti: “Türkiye’de istihdam artışının önündeki en büyük engellerden birisi kıdem tazminatının bu kadar yüksek ve ağır olmasıdır.” (Milliyet, 20.4.2010). Anlaşılan bu neoliberal akıl kıdem tazminatını yeniden hedefe koydu.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a ve Bakan Şimşek’e kendilerinin de çok iyi bildiği kıdem tazminatını fona devretme girişimlerinin tarihçesine tekrar bakmalarını ve bu defteri kapatmalarını öneririz. Çünkü 47 yıldır kimse kıdem tazminatını yok etmeyi başaramadı.

TES TRUVA ATIDIR

OVP’de yer alan ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşecek tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) hedefi sosyal güvenlik sistemi ve kıdem tazminatı için ciddi bir tehlikedir. Böylece giderek düşen kıdem tazminatına tümüyle ortadan kalkabilir. Bu sistem kıdem tazminatının ortadan kaldırılması ve bireysel sigorta primine dönüşmesine yol açar.

Çünkü tamamlayıcı emeklilik sistemi için öngörülen sigorta primlerinin kıdem tazminatı ile takas edilmesi planlanıyor. Şöyle ki kıdem tazminatı yerine işverenlerin her ay TES için belirli bir prim ödemesi söz konusu olacak. Böyle olunca emeklilikte ve işten çıkarmada kıdem tazminatı ödemesi yapılmayacak. Bunun yerine emeklilikte cüzi bir aylık ödeme söz konusu olacak. Halen toplam yüzde 20 olan yaşlılık aylığı (uzun vadeli sigorta kolları) sigorta prim oranıyla emeklilere ödenen aylıklar Hazine katkısıyla 7 bin 500 TL. Bu katkı düşüldüğünde 4 bin 500 TL civarındadır. Yüzde 20 prim ödeyenlere bu düzeyde aylık bağlandığı düşünüldüğünde kıdem tazminatı yerine geçecek yüzde 3-5 gibi tamamlayıcı emeklilik sistemi primi ile alınacak “ikinci emekli aylığı” cep harçlığı bile olmayacaktır. Günün sonunda kıdem tazminatı yok alacak. “İkinci emekli aylığı” da cep harçlığı olacaktır.

Dahası “İkinci emeklilik maaşı” gibi sunulan bu model gerçekleşirse mevcut kamusal emeklilik sistemi daha da kötüleşebilir. Emekli aylıklarının iyileştirilmesi yerine “ikinci emekli maaşı” aldatmacası öne çıkarılabilir. Sosyal güvenlik sisteminin bireyselleşmesinin, özelleştirilmesinin önü açılabilir.  Oysa yapılması gereken kamusal emeklilik sistemini iyileştirmektir.

NE YAPMALI?

Fona devir tartışmalarının temelinde kıdem tazminatının sınırlanması ve azaltılması hedefinin yattığı sır değil. İşçileri ikna etmek için sık sık bir Truva Atı öne sürülüyor. Deniyor ki: “işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşanıyor, fon olursa bütün işçiler kıdem tazminatı alabilir.” Evet, işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşandığı doğrudur ve bütün işçilerin hakkının güvence altına alınması gerekir. Ancak bunun yolu kıdem tazminatının fona devri veya TES değildir. Hem kıdem tazminatı hakkını korumak hem de bütün çalışanların erişimini sağlamak mümkündür. Tane tane anlatalım!

1) Kıdem tazminatı doğrudan bir işveren yükümlülüğü olarak kalmalı. Fona devir gündemdenden çıkarılmalıdır.

2) Kıdem tazminatı 30 gün olarak korunmalı ve kıdem tazminatı hak etme koşulları kolaylaştırılmalıdır. Örneğin istifa halinde de kıdem tazminatı ödenmelidir.

3) İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda kıdem tazminatı alacağı, devlet alacakları ve bankaların ipotekli alacakları da dahil olmak üzere birinci sıraya yükseltilmelidir. Tazminat dahil tüm işçi alacaklarına güvence getirilmelidir.

4) İşçi alacaklarının, güvence altına alınmasını öngören 173 sayılı ILO sözleşmesi onaylanmalıdır.

5) Kıdem tazminatı alacağı ve diğer işçilik alacakları 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Ek 1. maddesinde yer alan ve yıllardır uygulanan” ücret garanti fonu” kapsamına alınmalıdır.

6) Ücret garanti fonu uygulaması kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarını kapsayacak şekilde genişletilmeli ve yasada öngörülen üç aylık süre artırılmalıdır (Burada söz edilen fonun kıdem tazminatı fonuyla bir ilgisi yoktur).

7) Halka açık şirketler için getirilen kıdem tazminatı karşılığı ayırma uygulaması diğer şirketlere de yaygınlaştırılmalıdır.

8) Tamamlayıcı emeklilik, bireysel emeklilik gibi sözde çözümler yerine kamusal emeklilik sistemi güçlendirilmeli ve emekli aylıkları insanca bir yaşam için yetecek düzeye yükseltilmelidir. Emeklilikte gerek yaş konusundaki gerekse aylıklardaki yetersizlik ve adaletsizlikleri gidermek üzere kapsamlı düzenlemeler yapılmalıdır.

Kıdem tazminatı fonu, kıdem tazminatı yoluyla tamamlayıcı emeklilik sistemi bir Truva atıdır ve sonu Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakla, hüsranla sonuçlanacak bir maceradır.  İşçi konfederasyonları, kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefleyen TES gibi, esnek çalışmanın yaygınlaşması gibi hedeflere karşı şimdiden açık ve net tutum almalıdır. Kıdem tazminatını koruma mücadelesinin tarihi erken tepkinin daima işe yaradığını gösteriyor. AKP 20 yıldır kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefliyor ancak başaramadı. İşçiler, sendikalar sıkı durursa bu kez de başaramaz.

Kaynak: Aziz Çelik/Birgün