EN ZOR DÖNEM

21 yıllık tek parti iktidarı boyunca halkın en fazla borçlandığı, daha doğrusu boğazına kadar borca battığı bir dönem yaşanıyor. İçinde bulunduğumuz dönem, temel ekonomik göstergelerin giderek kötüleşmesinin de etkisiyle oluşan yüksek enflasyon, artan kiralar, ödenemeyen faturalar, kredi kartı borçları ve tüketici kredilerinin ödenmesinde ciddi zorlukların yaşandığı bir dönem oldu.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı milyonlar açısından giderek kalıcı ve yıkıcı hale gelmeye başladı. Gelir dağılımı eşitsizliği emekçi sınıflar aleyhine bozulmaya devam ediyor ve ülke tarihinin en hızlı yoksullaşma süreci yaşanıyor. Türk lirası 2023 başına göre yüzde 52, genel seçimden bu yana yüzde 45 değer kaybetti. Geçtiğimiz temmuz ayında asgari ücrete ve memurlara yapılan ücret zamları daha yıl sonu gelmeden buharlaştı.

Türkiye gıda enflasyonunda dünyada Venezuela, Lübnan ve Arjantin’in ardından dördüncü sırada yer alıyor. TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranı Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortalamasının 10 katından fazla. Dünya Bankası verilerine göre son üç yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken, dünya çapında sadece yüzde 24 artış gösterdi.

OECD’nin yaptırdığı bir araştırmada 38 üye ülke arasında geçim sıkıntısını en çok yaşayan ülkenin Türkiye olduğu ortaya çıktı. OECD’nin “yüksek enflasyon ortamlarında temel ihtiyaçları karşılama endişeleri” raporuna göre Türkiye’de ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor.

Türkiye’de sadece ücretli emekçiler, işsizler, iş ve gelir kaybı yaşayan milyonlar değil, yüksek enflasyon nedeniyle güvenceli bir işe ve düzenli gelire sahip olan insanlar da uzun süredir ekonomik kayıplarla ve yoksullaşma riskiyle karşı karşıyalar. Özellikle son iki yıl içindeki ücret artışları gerçek enflasyonun gerisinde kaldı. Halkın satın alma gücünde tarihin en hızlı gerilemesi yaşanıyor. Hükümet ise halkın yaşadığı geçim krizini hafifletmek bir yana, yaşam koşullarını daha ağırlaştırmak için yeni zamlar ve vergi artışlarının hesabını yapıyor.

Mecliste görüşmeleri devam eden 2024 bütçesinde öngörülen vergi artışları dikkate alındığında, önümüzdeki yılın, özellikle ücretli emekçiler açısından, geçtiğimiz iki yıla kıyasla çok daha zor geçeceğini söylemek mümkün. Yabancı sermeyenin talepleri doğrultusunda faizlerin yükseltilmesi sonucunda özellikle yılın ilk yarısında ekonomide belirgin bir durgunluk bekleniyor.

Ekonominin yavaşlamaya başlamasıyla birlikte iflasların artması, maliyet artışı gerekçe gösterilerek farklı sektörlerde on binlerce işçinin işten çıkarılması kaçınılmaz. 2024’te ekonomide yaşanacak durgunluğun sonucunda oluşacak işsizlik oranlarını TÜİK’in bile gizleyebilmesi mümkün değil.

Ülke ekonomisi girdiği yanlış yoldan dönmedikçe, emekçilerin satın alma gücünün her geçen gün azalması, gerçek enflasyon karşısında kuşa dönem ücretler ve maaşlardaki erimenin önüne geçilebilmesi mümkün değil. 2024 başında asgari ücrete ve memur maaşlarına yapılması muhtemel artışlar, vergi artışları ve zamların etkisiyle yine kısa süre içinde bütün anlamını yitirecek. Hükümet, yerel seçim hesabıyla asgari ücret ve memur maaşlarına yüzde 50 zam yapsa bile seçime kadar bu artışın bir anlamı kalmayacak.

Emekçilerin yaşadığı ekonomik sorunların asıl nedenlerini ortadan kaldırılmaya yönelmedikçe, başta gıda ürünleri olmak üzere temel tüketim ürünlerine zam yapılmaması, ücretlerin enflasyonun üzerinde artırılması, ücretliler için gelir vergisi dilimlerinin sabitlenmesi vb. gibi somut adımlar atılmadıkça, önümüzdeki yılın son zamanların en zor dönemi olması kaçınılmaz görünüyor.

 

Kaynak: Erkan Aydoğanoğlu / Günlük Evrensel