Türkiye gibi maden sektöründe önemli bir iş gücü konumlandıran bir ülkede dahi denetimler ve işçilerin sağlık endişeleri en son önem verilen başlıklar arasında yer almaktadır.
Her yıl dünya genelinden milyonlarca işçi, ‘iş kazası’ nedeniyle yaralanmakta ve hayatını kaybetmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütünün Türkiye verilerine göre 1995 yılından bugüne ülkemizde her yıl yaklaşık 700-1700 emekçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmektedir. Ölüm oranlarının sektörlere göre dağılımı yapıldığında ise madencilik işçi başına düşen ölümler ve kazalar açışından en üst sırada yer almaktadır. Ölümcül mesleki yaralanma oranının tüm özel sektörlere kıyasla madencilikte altı kat daha fazla olduğu belirtilmektedir.
Maden işçiliği çalışanların yalnızca fiziksel sağlıklarını tehdit etmekle kalmayıp aynı zamanda ciddi ruh sağlığı problemleri için de potansiyel hazırlayıcıdır. Madencilik sektörü istihdama ve ekonomik kalkınmaya katkısından dolayı ülkeler için büyük önem arz etmekle birlikte bahsedildiği üzere iş sağlığı ve güvenliği açısından en riskli sektör kabul edilmektedir. Türkiye gibi maden sektöründe önemli bir iş gücü konumlandıran bir ülkede dahi denetimler ve işçilerin sağlık endişeleri en son önem verilen başlıklar arasında yer almaktadır.
NÖROLOJİK HASTALIKLARDA ARTIŞ
Nörolojik hastalıkların, özellikle de nörodejeneratif** hastalıkların yaygınlığı son birkaç yıldır tüm dünyada ve ülkemizde artış göstermektedir. Yaygın olarak bilinen nörodejeneratif hastalıklar arasında Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve amyotrofik lateral skleroz yer almaktadır. İlerleyici nörolojik hastalıklar için risk faktörlerinin ve risk altındaki çalışan popülasyonlarının belirlenmesi, önleme yolları önermek ve devreye sokmak için önem taşımaktadır.
Madencilik gibi yüksek risk faktörlerinin bir arada bulunduğu bir iş grubunda ise bu durum elzemdir. Madencilik, yaralanma riski ve bilinen kanserojenlere ve dizel motor egzozu gibi solunum tehlikelerine maruz kalma nedeniyle uzun zamandır tehlikeli bir meslek olarak kabul edilmektedir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarla birlikte nörolojik ve psikiyatrik hastalıklarında madencilerde diğer iş kollarına kıyasla arttığı saptanmıştır. 1.1 milyon Kanadalı maden işçisinin dahil edildiği bir çalışmada madenciler, madenci olmayanlara kıyasla Alzheimer, Parkinson ve motor nöron hastalığı için daha yüksek insidans oranları göstermiştir.
SİNİR HÜCRELERİNİN İLETİŞİMİNDE BOZUKLUK
Maden işçileri mesailerini karanlık, zehirli gazlar, yüksek sıcaklık ve yüksek gürültünün hakim olduğu çalışma sahalarında sürdürmektedir. Ek olarak değişiklik gösteren vardiya koşullarıyla birlikte işin yoğun fiziksel emek gerektirmesi işçilerin mevcut yüklerini daha da artırmaktadır. Bu şartlar altında emek mücadelesini devam ettiren maden işçisi ailesinden ve evinden ayrı kalmanın getirdiği izolasyon, adeta düşmanca olan yasal düzenlemeler ve ‘agresif patronlar’ gibi psikososyal risklerle bağlantılı olarak hem fiziksel hem de zihinsel farklı rahatsızlıklar ve sağlık komplikasyonları geliştirebileceğini genel literatür kapsamında kabul edilmektedir.
Maden işçilerinin meslek hastalıkları için zehirli gazlar ve alerjenlere bağlı olarak tüberküloz, astım, pulmoner ödem gibi solunum yolu hastalıkları; akut miyokard enfarktüsü, hipertansiyon gibi kardiyovasküler hastalıklar; kas-iskelet sistemi hastalıkları; silika tozuna maruz kalma sonucu akciğer, asbeste maruz kalma sonucu mide ve prostat kanseri gibi kanser türleri; işin getirdiği strese bağlı anksiyete ve depresyon; uyku bozuklukları, kronik yorgunluk ve cinsel sağlıkta bozulmalar sayılabilir. Bahsedilen bu hastalıklar hem çalışma koşulları tarafından tetiklenmekte hem de çalışma koşullarının getirdiği ruhsal sorunlar sonucunda gelişen yetersiz beslenme, alkol ve madde bağımlılığı gibi süreçlerle iyiden iyiye artırılmaktadır. Ayrıca maden işçilerinde medeni durum, aylık gelir ve eğitim düzeyinin de psikolojik sorunlarla ilişkili olduğunu ileri sürülmektedir. Nöropsikolojik değerlendirmeler sonucu bellek, dikkat, planlama ve problem çözme, bilişsel esneklik, perseverasyon yani uygun olmadığı belirtildiği halde aynı sözel ya da motor tepkide ısrar etme eğilimi gibi ağırlıklı olarak beynin ön (frontal) bölgelerini kapsayan testlerde madenciler diğer katılımcılara göre düşük performans sergilemektedir. Bu tablo karşısında madencilerin düşük refah durumları, tepki vermek zorunda olduğu çevresel uyaranlara karşı tepkisizlikleri veya kontrolsüz biçimde artmış tepkileri ve duygusal uyaranlara karşı verilen yanıtlarında meydana gelen farklılaşmalar yorumlanabilmektedir.
Nöropsikolojik bozulma konusunda kimyasal maruziyete bağlı olarak nörotransmisyonun, yani beyinde ve vücutta sinir hücrelerinin birbirleri ile iletişim kurabilmesinin bozulduğu ve bu tablonun depresyona neden olabileceği hatta intihar riskini artırabileceğini belirten çalışmalarda mevcuttur. Maden işçilerinde intihar girişimlerini ve ölümü tetikleyen duygu değişikliklerin yanı sıra mesleki maruziyete bağlı kanserle yaşayan kişilerde sosyal izolasyon, korku ve belirsizlik de bu süreci desteklemektedir.
YAŞAMAK İÇİN ÖRGÜTLENMELİYİZ
Tüm bunlara ek olarak maden facialarına doğrudan maruz kalmayan işçilerde dahi post travmatik stres bozukluğu görülebilmektedir. Post travmatik stres bozukluğu tanım olarak kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik uyandıran, genellikle beklenmedik şekilde gerçekleşen olayların tetiklediği bir psikiyatrik bozukluktur.
Hem Türkiyeli hem de tüm dünya emekçilerinde ucuz emek gücü sermaye için cenneti oluştururken işçiler için cehennem haline gelmiştir. Nitekim ucuz emek gücü demek denetimsizlik, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları, iş sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayılması da demektir. Zonguldak tarihi boyunca çok sayıda işçi katliamı yaşamış bir maden havzası olmuş son yaşanan kaçak maden işletmesinde emek sömürüsüne maruz kalan Afgan Vezir Mohammad Nourtani’nin çalıştığı esnada fenalaşması ve ardından kaçak maden sahipleri tarafından önce dövülmesi sonra da benzin dökülerek yakılması bu düzenin ne derece vahşi bir hal aldığını açık biçimde tekrardan gözler önüne sürmüştür.
Bu yazının sınırları içerisinde ele aldığımız çeşitli bilimsel tartışmalar da bu düzenin insanlığı nasıl gerilettiğini, ufacık bir çıkar grubunun menfaati için insanlığı hiçe saydığını apaçık göstermektedir. Ucuz ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı yerli veya mülteci emekçi ayrımı yapmaksızın mücadeleyi büyütmeli, nasıl olsa hesap soran olmaz düşüncesine sığınan patronlara karşı, özelleştirmelerle kaçak madenciliğin önünü açanlara karşı, ekonomik büyüme uğruna işçinin hayatını hiçe sayanlara karşı birlikte mücadele etmeliyiz. “İnsanca yaşamak için ama en çok da yaşamak için örgütlenmeliyiz.”
* İleri Nörolojik Bilimler Lisansüstü Programı – Çapa Tıp Fakültesi
** Nörodejeneratif hastalıklar, sinir hücrelerinin ilerleyici dejenerasyonu ve/veya ölümüyle sonuçlanan tedavi edilemez ve zayıflatıcı durumlardır.
Kaynak: Osman Kahveci/Günlük Evrensel