GENEL BAŞKANIMIZIN TÜRK-İŞ 24. OLAĞAN GENEL KURUL KONUŞMASI

Türk-İş (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) 24. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Genel Başkan Kenan Öztürk, ‘Yüzümüzü sokağa dönmeden işçilerin sorunlarını çözemeyiz’ dedi.

Genel Başkan Kenan Öztürk

 

Genel Başkanımız Kenan Öztürk, 30 Kasım-2 Aralık 2023 tarihlerinde gerçekleşen Türk-İş 24. Olağan Genel Kurulu’nda, dünyadaki gelişmeler, ülkemizde durum ve çalışma yaşamının güncel sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına, İsrail’in Filistin halkına yönelik zülüm ve katliamlarını kınayarak başlayan Genel Başkan Öztürk, ‘Dünyanın neresinde olursa olsun savaşa karşı barış şiarını yükseltmeliyiz’ çağrısında bulundu.

Emperyalist devletlerin, çıkarları uğruna halkları yeni felaketlere sürüklediğini, Filistin halkına yönelik katliamların da bunun bir parçası olduğunu belirten Başkan Öztürk, Filistin halkına yönelik saldırı ve katliamlar karşısında daha güçlü bir tutum alınması gerektiğini; ABD ve NATO üslerinin kapatılması da dahil Türkiye’nin, İsrail’le olan askeri ve ticari anlaşmalarının iptal edilmesi gerektiğini ifade etti.

Filistin konusunda siyasal iktidarın ikiyüzlü bir politika sergilediğini belirten Başkan Öztürk, işgalin başladığı günden bu yana 300’e yakın gemiyle İsrail’e akaryakıt ve inşaat malzemesi gönderildiğini hatırlatarak, ‘bir yandan ‘işgalci’, ‘katliamcı’ diyeceksiniz öbür taraftan askeri ve ticari ilişkileri sürdüreceksiniz, bu ikiyüzlü bir yaklaşımdır. İsrail’le olan anlaşmalar derhal iptal edilmelidir’ dedi.

Dünyada pek çok sendikanın, İsrail’e malzeme taşıyan gemileri yüklememe kararı aldığını hatırlatan Başkan Öztürk, “Bu karar çok değerli bir karardır. Emek örgütleri ve sendikalar, tüm dünyada savaşa karşı barış şiarını yükseltmelidir” dedi.

Irak, Afganistan, Suriye’de olduğu gibi savaşlarda, en çok emekçilerin zarar gördüğünü, bütün kazanımlarını geride bırakarak çocukları ve aileleriyle birlikte mülteci konumuna düştüklerini ve sığındıkları ülkelerde günde 12-13 saat insanı olmayan koşullarda çalıştırıldıklarını belirten Başkan Öztürk, sermayenin göçmen emeğini ucuz emek kaynağı olarak gördüğünü ve sömürüsünü arttırdığını ifade etti. ‘Suriyeliler giderse ekonomimiz zarar görür’ yönlü açıklamaları da hatırlatan Başkan Öztürk, işverenlerin ‘çalışmazsanız yerinize Suriyeli alırız’ tehdidi ile mülteci emeğini, yerli işçiler üzerinde bir baskı aracı olarak kullandıklarını ifade etti.

Ülkemizdeki ekonomik gelişmeler, emekçilerin artan sorunlarına dikkat çeken Başkan Öztürk, izlenen özelleştirmeci ve neoliberal politikaların bir sonucu olarak dışa bağımlılığın arttığını, yüksek enflasyon karşısında alım gücü gerileyen emekçilerin yoksullaştığını ifade etti. Mevcut iktidar döneminde 63 milyar dolarlık özelleştirme yapıldığını, stratejik konumdaki TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ ile çimento fabrikaları ve limanlara varana kadar kamu kurumlarının yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildiğini belirten Başkan Öztürk, gelinen noktada ortaya çıkan ekonomik krizin faturasının da işçi ve emekçilere kesildiğini ifade etti.

‘Ekonomide şahlanış ve demokrasi’ vaadiyle uygulamaya konulan ekonomik programlar ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sonuçlarına da dikkat çeken Başkan Öztürk, vaat edilenin aksine emekçilerin durumunda bir iyileşme olmadığını, daha da kötüleştiğini vurguladı.

Gerçek enflasyonun yüzde yüzleri geçtiği bir ortamda imzalanan toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen ücret kazanımların da bir süre sonra anlamını yitirdiğini belirten Başkan Öztürk şöyle dedi;

”İşyerlerinde, toplu sözleşme imzalıyorsunuz TÜİK enflasyonu üzerine beş, on puan daha ekleyerek zam alıyorsunuz fakat içinde bulunulan enflasyon ortamı nedeniyle bir süre sonra imzalanan sözleşmelerin bir anlamı kalmıyor. Alım gücünü kaybeden emekçiler açlıkla boğuşmaya devam ediyor. Açlık sınırı 14 bin, asgari ücret 11 bin 400 lira. Pekiyi bu krizin sonuçlarını hepimiz aynı şekilde mi yaşıyoruz? Bu asgari ücretle kendileri geçinebiliyor mu?”

Diğer taraftan sermayenin ise karını arttırdığını belirten Başkan Öztürk konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Bankalara bakıyorsunuz karlarını yüzde 400 arttırmış, şirketlere dönüyoruz bilançolar açıklanıyor, geçen seneye göre kar oranlarını yüzde 300, 400 arttırmış. Demek ki kim ödüyor bedeli? Emeğiyle geçinenler ödüyor. Bakan da, bu ekonomik krizden ‘en çok sabit gelirliler kaybediyor’ demişti. Yani işçiler, köylüler kaybediyor ama birileri zenginleşmeye devam ediyor.”

Yap-işlet-devret modeliyle şirketlere verilen hazine garantileriyle ‘yoksuldan al zengine ver’ şeklindeki servet transferine de değinen Başkan Öztürk, ülkenin kaynaklarının belirli şirketlerin yararına kullanılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Vergide adalet konusuna da değinen Başkan Öztürk, vergide adaletin sağlanması bağlamında örgütlü mücadelenin önemine işaret etti. Ülkemizdeki adaletsiz vergi sistemi nedeniyle az kazanın da çok kazanın da aynı vergiyi ödediğini, gelir vergisi oranlarının düşük tutulması nedeniyle ücretli bir çalışanın sene başında aldığı maaşın beşinci aydan itibaren erimeye başladığını ve 3/1 oranında vergi kesintisi yapıldığını aktaran Başkan Öztürk, emekçiler ağır vergi yükü altında ezilirken, şirketlere vergi afları getirildiğini, yine 2024 bütçesinde de 149 milyar lira prim desteği sözü verildiğini belirtti.

Önümüzdeki dört yıla ilişkin bir çalışma planı oluşturularak var olan sorunların çözümü konusunda ortak bir mücadele hattının örülmesi gerektiğini belirten Başkan Öztürk, vergide adalet konusunun yanı sıra, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması ve iktidarların sürekli hedef haline getirdikleri kıdem tazminatının korunması ve geliştirilmesi konusunun da önümüzdeki dönemin en önemli gündemlerinden olduğunu sözlerine ekledi.

Başkan Öztürk, geçmiş dönemde asgari ücretin vergi dışı bırakılması, 750 bin işçinin taşerondan kadroya alınması, yine EYT konusunda verilen mücadelelerin örnek mücadeleler olduğunu vurgulayarak, benzer bir mücadele hattı ile özellikle vergide adalet konusunun tüm ülkeye yayılmış bir kampanya ile birlikte ele alınması gerektiği şeklindeki önerilerini de sıraladı.

‘Bizim bu sorunları çözmemiz için yüzümüzü yeniden sokağa dönmemiz lazım’ diyen Başkan Öztürk, vergide adaletin sağlanması, vergi dilimlerinin yüzde 10’da sabitlenmesi konusunda Türk-İş olarak acilen bir mücadele planı çıkarılması gerektiğini belirtti.

Başkan Öztürk, “Türk-İş geçmiş dönemde yüzbinlerin katıldığı mitingler yapmıştır ama bugün bu yapılmıyor. Biz 81 ilde örgütlüyüz. Vergide adalet konusunda Türkiye’nin 81 ilinde imza kampanyaları ve basın açıklamaları düzenleyerek tüm işçileri aydınlatmalı, kamuoyu oluşturmalıyız” dedi.

Asgari ücret gündemine de değinen Başkan Öztürk şöyle dedi;

“Asgari ücret Türkiye’de en büyük toplu sözleşmedir. Türkiye’de işçilerin yüzde 60’ı asgari ücretle çalışıyor. Biz masaya oturduğumuzda, ‘rakam söylemiyoruz’ yaklaşımı inandırıcı değildir. Mutlaka, Başkanlar Kurulu olarak toplanıp asgari ücret konusunda gerçekçi bir rakam belirlememiz lazım ve o masaya öyle oturmamız lazım. Eğer bizim söylediğimiz rakama yaklaşmıyorlarsa da o masayı terk etmeli, imza koymamalı ve sözümüzün arkasında durmalıyız.”

Konuşmasında demokratik hak ve özgürlükler bağlamında mücadelenin önemine de değinen Başkan Öztürk, emek mücadelesinin demokrasi mücadelesinden ayrı ele alınamayacağını, demokrasinin olmadığı yerde sendikal hak ve özgürlüklerden söz edilemeyeceğini belirterek “Bizim, emek mücadelesi verirken aynı zamanda demokrasi mücadelesine de omuz vermemiz gerekir” dedi.

Genel Başkan Kenan Öztürk, Genel Kurula başarı dileklerinde bulunarak konuşmasını tamamladı.

(Fotoğraflar: Türk-İş)