Yeni vergi paketi bugünlerde asıl gündemde olması gereken asgari ücret ve emekli aylıkları artışlarını arka plana itecek. Yeni vergi paketi, emek gelirleri üzerindeki vergilerde bir azalmaya yol açmayacak. Pakette devasa şirket kârları ve servetler için anlamlı yeni vergiler yok.
Temmuz ayında emekli aylıkları ve memur maaşlarında iyileştirme beklenirken hükümet tam tersini yaptı. Yeni vergi paketi gündeme geldi. Böylece haziranın son ve temmuzun ilk haftasının asıl gündemi olan ücret, maaş ve aylık artışları gündemden düşecek ve yapay bir vergi tartışması gündeme oturacak. Paketin içeriğinden bağımsız olarak böyle bir işlevi olacağını söylemek mümkün. Yani hep birlikte cambaza bakacağız! Oysa asıl gündem işçi, memur ve emeklilerin gelir artışları olmalıydı.
104 sayfadan oluşan ve tamamı sızdırılan paketle ilgili henüz resmi bir açıklama veya yasa teklifi yok. Basında yer alan haberlere göre yeni vergi paketi ile 226 milyar TL yeni vergi toplanması hedefleniyormuş. Yeni vergi paketinin dolaylı vergileri (tüketimden) azaltmayı doğrudan vergileri (gelirden alınan) artırmayı hedeflediği iddia ediliyor. Ayrıca sermayeye tanınan bazı muafiyet ve istisnaların da kaldırılacağı söyleniyor. Vergi paketinin bu işlevi görüp görmeyeceğini zamanla göreceğiz. Gerçekten vergi kompozisyonunu değiştirecek mi? Dolaylı vergilerin payı düşecek mi? Gelir ve servetten alınan vergiler ne olacak? Bu soruların açık seçik yanıtları yok. Paketin sermayeye dönük tarafı muğlak.
Ancak paketin vatandaşı, dar gelirliyi ilgilendiren yanı çok belirgin! Ücretler üzerindeki vergilerde bir azalış öngörülmüyor. Dahası yeni vergi paketiyle bahşişlere bile göz dikilmiş durumda. Bahşişlerden yüzde 10 vergi kesilecekmiş. Yurtdışına çıkış harcının fahiş biçimde artırılması söz konusu, 3 bin TL’den söz ediliyor! Motokuryelerin vergisi artacak. Motokuryelerden 3,9 milyar TL yeni vergi bekleniyormuş. Engelli araçları için sağlanan indirimler azaltılacakmış. Basılı kitap ve süreli yayınlarda KDV istisnasının kaldırılmasından 0,8 milyar vergi (çok acayip miktar!) bekleniyormuş. Ayrıca kira gelirlerinden yüzde 20 stopaj kesilecekmiş. Bunun kiralarda yüzde 20’lik bir ek artışa yol açması kehanet olmayacak.
Elbette sermayeye dönük vergilerin artırılması gerekir ancak gerek bu vergilerin toplam miktarı ve gerekse uygulamanın belirsizliği paketin daha çok bir “gaz alma” ve kamuoyunun tepkisini yumuşatma girişimi olduğunu gösteriyor. Ayrıca sermayeden gelecek çeşitli baskılarla pakette değişiklik olacağı da sır değil. Nitekim borsa kazançlarının verilendirilmesi fikir ertelenmiş. Pakette (sunumda) yer alan kimi vergisiz lüks harcama örnekleri meselenin özünü örten daha çok bir PR çalışması gibi duruyor. Elbette bu tip kazançların vergilendirilmesi gerekir ancak devasa kentsel rantların ve servetin vergilendirilmediği bir ortamda bu tip örnekler kamuoyunun gazını alma dışında bir anlam ifade etmez.
DEVLET BATMIYOR
Transfer ödemeleri ve vergiler gelir adaletini açısından çok önemli. Vergi toplanması doğrudan siyasal bir karar ve bölüşüm ilişkilerine müdahaledir. Ancak ana akım iktisadın varsayımı bambaşkadır. Özellikle dar gelirlilerin canını yakacak vergiler için bahane hazırdır: “Bu vergileri toplamalıyız. Aksi halde açık veririz. Açık verirsek batarız!” Ancak bütçe açığı verdiği için batan bir devlet yok. Çerez parası bile olmayacak bahşişlere göz dikerek hangi açığı kapatacaksınız? Verginin asıl işlevi gelirinin yeniden dağılımına müdahaledir.
Vergi paketinde ne var ne yok tartışmadan önce meselenin esasına dair bir itirazı net biçimde koymak gerek. Devlet şirket değildir, devlet bütçesi hane halkı bütçesi gibi işlemez ve öyle görülemez. Bu büyük bir neoliberal çarpıtmadır. Devlet kaynak ve para yaratan otoritedir. Devlet bütçesinin de tıpkı şirket ve hanehalkı bütçesi gibi denk olması, açık vermemesi gerektiği yönündeki dogma ana akım iktisadın iddiasından ibarettir. Bu dogma kemer sıkma politikalarına yol açıyor: Ne yapalım? Gelirleri artıralım. Vergileri artıralım! Ne yapalım? Giderleri kısalım. Kamu harcamalarını, transfer harcamalarını kısalım. Diğer bir ifadeyle maaşları, emekli aylıklarını, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık harcamalarını kısalım!
Bu neoliberal dogma ile, devlet bütçesini şirket ve hanehalkı bütçesi gibi gören yaklaşımla hesaplaşmadan vergi ve kamu harcamalarını tartışmak anlamsızdır. Konu teknik bir mesele olmaktan önce sosyal-siyasal ve tam olarak sınıfsal bir tercih meselesidir. Vergi paketine böyle bakılırsa anlamlı olacaktır. Devlet dar gelirliyi inim inim inletmeden de harcama yapabilir, devlet vergiyi zenginden alarak daha adil bir gelir dağılımına yol açabilir.
Öte yandan bir an için devlet bütçesinin hanehalkı bütçesi gibi düşünsek bile gündeme getirilen vergi paketi devede kulak değil. 2024 yılında 11,1 trilyon TL bütçe harcaması öngörülüyor. Bir bölümü 2025 yılında yürürlüğe girecek vergi paketi önlemleri ile toplanması planlanan ek vergi bu harcamanın ancak yüzde 2’sine denk geliyor. Önemli bir bölümü 2025 yılına sarkacağı için bu oran daha da düşecektir. Dahası 2024 bütçe dengesinin (açığının) eksi 2,7 trilyon olması hedefleniyor. Dolayısıyla bu açık kapama iddiasını doğru kabul etsek bile ortada kapanacak bir açık yok. Kısaca mızrak çuvala sığmıyor. Vergi paketinin bütçe açıklarını kapama amacıyla yapıldığı iddiası doğru değil. Bu paket tam olarak uygulansa bile devasa bir “açık” var! Hani batıyorduk!
Bir başka yaman çelişki! Vergi paketinde sermayeye tanınan çeşitli muafiyet ve istisnaların kaldırılacağı iddiası var. Ancak bütçeden işverenlere sağlanan 5 puanlık SGK pirim muafiyeti için 2024 yılı bütçesinde 166 milyar TL ödenek ayrılmış durumda. 2024 yılının ilk beş ayında ise işverenlere sadece 5 puanlık SGK prim desteği için 110 milyar sağlanmış durumda. Böyle giderse yıl sonunda bu miktar 200 milyar TL’nin çok üstüne çıkmış olur. Alın ise muafiyet ve istisna! Tek kalemde işverenlere 200 milyarı aşkın bir destek var. Vergi paketinden buna ilişkin bir değişiklik var mı? Hayır yok.
Elbette verginin bölüşüm ilişkilerini yeniden düzenleyecek şekilde olması sermaye gelirlerinin ve servetin vergilendirilmesi şart. Bu nedenle sermaye üzerindeki vergilerin arıtılması, dolaylı vergilerin düşürülmesi fikri isabetlidir. Ancak bu paketle bu yapılır mı? Hiç sanmıyorum. Paketin toplam büyüklüğü ve söz konusu önlemlerin niteliği umut vadetmiyor? Olan yine vatandaşı etkileyen vergiler yoluyla vatandaşa olacak. Bu vergi paketiyle dar gelirlinin ferahlaması ve sermayenin ciddi şekilde vergilendirilmesi mümkün değil. Biraz sert olacak ama söylemek lazım: Göz boyuyorlar ve gaz alıyorlar!
EMEĞİN VERGİLERİ AZALMIYOR
Dolaylı vergilerin düşürülmesi hedefi doğru ancak bu yapılırken hangi vergi türleri ve kimin vergisi düşürülecek? Doğrudan vergi gelirlerinin artması öngörülüyor. Ancak borsa işlemlerinden alınması planlanan -ve şimdilik ertelenen- ek vergi sadece 6 milyar TL! Bu mudur? Servet vergisi ne olacak, kurumlar vergisi artan oranlı olacak mı? Artan şirket kârları artan oranda vergilendirilecek mi? Bahşişten vergiye göz dikenler neden milyon dolarlık servetten doğru düzgün vergi almazlar? Servet sahipleri ve sermaye sahiplerinden ne kadar vergi almayı planlıyorsunuz? Yoksa sinekten yağ çıkarma numaraları ile göz boyamayı bırakın.
Pakette başka neler yok? Emekçilerin yükünü azaltacak ve harcanabilir gelirini artıracak vergi önlemleri yok. Ücretlilerden daha çok vergi toplanmasına yol açan düzenlemeleri şöyle sayabiliriz:1) Ücretlere uygulanan gelir vergisi oranlarının yüksekliği, 2) Vergi tarife dilimlerinin enflasyon, asgari ücret artışı ve yeniden değerleme oranlarından az artırılması ve 3) Asgari ücret vergi istisnasının matrahtan değil vergiden indirim yoluyla uygulanması. Pakette bunlara ilişkin hiçbir iyileştirme yok.
2006 öncesinde ücret gelirlerine uygulanan vergi tarife oranları diğer gelirlere göre 5’er puan daha düşüktü. Ücret dışı gelirlerin ilk dilimine uygulanan vergi tarife oranı yüzde 20 iken ücretler bundan 5 puan daha düşüktü ve yüzde 15’ti. 2006 yılında yapılan değişiklikle ücretlere sağlanan bu 5 puanlık avantaj kaldırıldı ve ücret gelirleri de diğer gelirlerle aynı oranda vergilendirilmeye başladı. Ücret gelirlerine uygulanan vergi oranın diğer gelirlerle aynı olması adil değildir. Bu nedenle ücret gelirlerine uygulanacak vergi tarife oranı yüzde 10’dan başlamalıdır.
Gelir vergisi tarife dilimleri AKP döneminde enflasyon, asgari ücret ve yeniden değerleme oranlarından az artırılarak ücret gelirlerinden daha fazla vergi alındı. Bu durum kuşkusuz bölüşüm ilişkilerini kötüleştirdi. Örneğin ilk vergi tarife dilimi yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı 2024 yılında yaklaşın 280 bin TL, asgari ücret artışı oranında artsaydı yaklaşık 320 bin TL olması gerekirdi. Oysa şu anda ilk vergi tarife dilimi 110 bin TL olarak uygulanıyor. Daha yalın bir ifadeyle 280 veya 320 bin liraya kadar olan ücret geliri yüzde 15 vergiye tabi olacakken. Şimdi bu ücret gelirleri yüzde 20 ve 27 oranında vergiye tabi oluyor.
ASGARİ ÜCRETTE VERGİ ALDATMACASI
Son olarak hatalı uygulandığı için ücretlilerin daha çok vergi vermesine yol açan asgari ücret vergi istisnası da pakette yok. Bilindiği gibi Ocak 2022’den itibaren ücret gelirlerinin asgari ücret kadar kısmı gelir vergisinden istisna tutulmaya başlandı. Bu uygulama büyük bir “reform” olarak sunuldu. Ama gerçek öyle değil. Şeytan ayrıntıda gizli.
Ancak asgari ücret istisnasının matrahtan indirim şeklinde değil de vergiden indirim yoluyla uygulanması çalışanları mağdur ediyor ve daha çok vergi ödemelerine yol açıyor. Vergi istisnasına konu asgari ücret de toplanarak toplam ücret kümülatif olarak vergi tarife dilimine sokuluyor. Bu durumda istisna edilen vergi tutarı düşüyor ve ücretli çalışan mağdur oluyor.
Oysa önce asgari ücretin matrahı için istisna uygulanmalı ve ardından kalan ücret miktarı vergi tarife dilimine tabi tutulmalıdır. Özetle toplam brüt ücretten SGK ve işsizlik fonu kesintisi ve ardından da asgari ücret tutarı düşülerek kalan miktar vergi tarife dilimine sokulmalıdır.
Şu anda ücret önce vergi dilimine tabi tutuluyor ve ardından istisna uygulanıyor. Bu durum çalışanın hem daha erken daha yüksek vergi dilimine girmesine hem de daha yüksek vergi oranıyla karşı karşıya kalmasına sebep oluyor. Asgari ücrette şu an uygulanan vergiden indirim sisteminden vazgeçilerek matrahtan indirim sistemine geçilmesi gerekir. Vergi tarife dilimlerinin iyileştirilmesi ancak bu yöntem değişikliği ile anlamlı olacaktır. Çalışan aleyhine bu uygulama Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/18 maddesinin değiştirilmesi ile çözülebilir.
PAKETTE OLMAYANLAR!
• Pakette ciddi bir servet vergisi önerisi var mı? Yok!
• Pakette fahiş şirket kârlarının artan oranda vergilendirilmesi yönünde bir öneri var mı? Yok!
• Pakette gelir vergisi ilk vergi tarife oranı ücretliler için yüzde 10’a düşürülmesine yönelik öneri var mı? Yok!
• Pakette gelir vergisi tarife dilimlerinin yeniden değerleme oranında (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılması yönünde öneri var mı? Yok!
• Pakette asgari ücret istisnası vergiden indirim değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanması yönünde öneri var mı? Yok!
• Pakette işverenlere uygulanan 5 puan SGK prim desteğinin kaldırılması yönünde öneri var mı? Yok!
• Pakette işverenlere olduğu gibi işçilere de 5 puan SGK prim desteği sağlanması yönünde öneri var mı ? Yok!
O halde net biçimde söyleyelim: Bu kuyudan su çıkmaz! Bu vergi paketinden işçiye emekçiye refahlık çıkmayacağı gibi yeni yükler çıkar!
Vergiler ve transfer ödemeleri sermaye ve emek gelirlerinin yeniden bölüşümünü sağlar. Ancak bu paket bunları sağlamaktan çok uzak. Böyle bir derdi yok. Kamu harcamalarını kısmak bir yana, kamu harcamalarının yeniden yapılandırılarak artırılması gerekiyor. “Mali disiplin”, “denk bütçe”, yapısal reform” söylemlerinin ortak sonucu kemer sıkmadır. Bu ana akım politikalara ve söyleme saplanıp emekçilerin gelirlerini kısmaya ve onlardan daha çok vergi alınmasına yol açacak politikalara karşı uyanık olunmalı.
Hükümet enflasyonla mücadele bahanesi adı altında önce ücretleri ve emekli aylıklarını hedefe koydu ve bunları kısmaya başladı. Şimdi de “bütçe açığını kapama” “mali disiplin” bahanesiyle vergi paketini gündeme getiriyor. Israrla ve ısrarla altını çizmek gerekiyor devlet şirket değil, devlet bütçesi hanehalkı bütçesine benzemez. O yüzden ister gelir ister vergi yönlü olsun kemer sıkmaya dönük maliye politikalarına karşı durmak gerekiyor. Unutmayalım! Maliye politikaları da para politikaları da teknik değil sınıfsaldır.
Kaynak: Aziz Çelik/Birgün