YENİ OVP’NİN EMEKÇİLERE VAADİ

Bugüne kadar açıklanan bütün orta vadeli programlar (OVP), daha yılını doldurmadan geçersiz hale geliyor ve hükümet her yıl hedefleri yukarı yönlü güncellemek zorunda kalıyor. Benzer bir durum geçtiğimiz hafta yine yaşandı ve 2025-2027 OVP hedefleri kamuoyuyla paylaşıldı.

OVP’de ana hedef olarak, yıllardır çözülmeyen bir sorun haline gelen enflasyonun düşürülmesi belirlenmiş. Hükümet, geçen yıl açıkladığı hedefleri güncelleyerek 2024 yılı sonu enflasyon hedefini yüzde 33’ten yüzde 41.5’e; 2025’te yüzde 15.2’den yüzde 17.5’e; 2026’da ise yüzde 8.5’tan yüzde 9.7’ye yükseltti ve 2027 için enflasyon hedefini yüzde 7 olarak açıkladı. Bu yaklaşımla devam ederlerse, her yıl benzer güncellemeler yaparak hedefleri artırmaya devam ederler. Açıklanan hedeflerin ne kadar gerçekçi olduğunu anlamak için, son üç yıldaki hedefler ve gerçekleşmeler arasındaki farklara bakmak yeterli.

Önümüzdeki dönemde enflasyonu düşürmek adına uygulanacak kemer sıkma politikaları, başta ücret artışlarının baskılanması olmak üzere kamu harcamalarında kısıtlamalar ve sosyal yardımlarda daha fazla kesinti yapılması anlamına geliyor. Enflasyonla mücadele adına genellikle faiz oranları kullanılırken, tüketici fiyatlarındaki artışlar ve hayat pahalılığı ile gerçek anlamda mücadele edilmediği için emekçilerin alım gücü düşmeye devam ediyor. Enflasyonu düşürmek bahanesiyle önümüzdeki dönemde “Hepimiz aynı gemideyiz” ya da “şimdi fedakarlık zamanı” gibi söylemleri daha sık duyacağımız anlaşılıyor.

OVP’nin büyüme hedefi, 2024 yılı için yüzde 3.5; 2025 yılı için yüzde 4; 2026 yılı için yüzde 4.5 ve 2027 yılı için yüzde 5 olarak belirlenmiş. Ancak bu hedeflerin nasıl sağlanacağı ve büyümenin kimler için olacağı şimdiden belli. Türkiye’de son yıllarda büyüme, emekçilerin refahını artırmaktan ziyade sermaye sınıfının kârlarını güvence altına alan politikalar üzerinden gerçekleşti. Düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşulları ve yüksek işsizlik oranları büyümenin topluma refah artışı olarak yansımadığını gösteriyor.

OVP’de kamu maliyesinin disipline edilmesi ve bütçe açığının azaltılması hedefi kamu hizmetlerinin piyasa ilişkilerine daha fazla dahil edilmesi anlamına geliyor. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel kamu hizmetlerinin daha fazla ticarileştirilmesi, kamuda sınırlı iş güvencesinin daha da zayıflatılması, geçici istihdam biçimlerinin yaygınlaşması ve emekçilerin sırtındaki vergi yükünün (özellikle dolaylı vergilerin) artması ciddi bir olasılık.

Hükümetin son açıkladığı orta vadeli program (OVP), ekonomideki sorunları çözme vaadiyle sunulmuş olsa da programın temel hedefleri ve içerdiği politikalar, emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirmekten çok, tüm yükün yine çalışan sınıfların üzerine yıkılacağına dair ciddi işaretler veriyor.

OVP’nin ana hatlarına bakıldığında; ekonominin büyümesi, enflasyonun düşürülmesi ve kamu maliyesinin disipline edilmesi gibi hedefler ön plana çıkıyor. Ancak bu hedeflere ulaşmak için öngörülen yolların, işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde daha fazla yük yaratmayı amaçladığı açıkça görülüyor. Hükümetin, önümüzdeki dönemde OVP hedeflerine ulaşmak için emekçilere adeta “Ekonomik hedeflere ulaşmak için hepinizin canına okuyacağız” dese kimse şaşırmaz.

Bugüne kadar uygulanan ekonomi politikalarının, emekçi sınıfların çalışma ve yaşam koşullarını sürekli olarak kötüleştirdiği gerçeği göz önüne alındığında, yeni OVP’nin sunduğu hedefler, emekçiler açısından asla bir kurtuluş olamayacağı gibi; daha fazla sömürü, daha fazla sefalet ve yoksullaşma anlamına geliyor.

Kaynak: Erkan Aydoğanoğlu /Günlük Evrensel