25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet İle Mücadele Günü’nde, Sendikal Güçbirliği Platformunu oluşturan sendikalardan kadınlar, Tuzla Kampana Direniş Çadırı önünde direnişte olan Kampanalı kadınlarla birlikte “Evde, İşyerinde, Sokakta Kadına Yönelik Şiddete Son” demek için biraraya geldi.
Aralarında sendikamız TÜMTİS’in de bulunduğu Sendikal Güçbirliği Platformu’nu oluşturan sendikalardan Hava-İş, Petrol-İş, Tez Koop-İş, Belediye- İş , Tek Gıda-İş, Basın-İş ve Deri- İş’ten kadınlar direniş çadırı önünde bir basın açıklaması düzenleyerek eşit, adil ve özgür bir yaşam için şiddete SON dedi. UİD-DER Kadın Komitesi’nin de destek verdiği eyleme yaklaşık 250 kişi katıldı.
Eylemde,” yaşasın kadın dayanışması, kadınlar el ele şiddetsiz günlere”, “erkek vuruyor devlet koruyor”, “kadınlar burada Türk-İş nerede” “Kampanalı kadınlar yalnız değildir” sloganları atıldı.
Hava-İş sendikası uzmanı Eylem Enül tarafından okunan basın açıklamasının tam metni:
“Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz“ Bu sözler Maria Teresa Mirabel’e ait. Maria Teresa kardeşleri Minerva Argentina, Patria Mercedes ile birlikte Dominik’te dikta rejimine karşı örgütlenerek, bir mücadele verdiler. Dikta rejimi onları 25 Kasım 1960’da katletdi.
“25 Kasım” 1981’de Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan Birinci Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kurultayı Mirabel kardeşlerin yaşam hakkının elinden alındığı bugünü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul etti.
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Bugün dünyanın çeşitli bölgelerinde kadınlar, evde, işyerinde, sokakta kadına yönelik her türlü şiddeti protesto ederek, şiddetsiz bir dünyanın inşası için, taleplerini ve isyanlarını dile getiriyorlar…
Türkiye kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde benzeri pek çok ülkeyi geride bırakmış durumda… Bu topraklarda her gün itaat etmeyen beş kadın eski eşleri, babaları, erkek kardeşleri, akrabaları yani en yakınları tarafından öldürülüyor. Son yedi yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. AKP hükümeti “kadın erkek eşit değildir” dedikçe, kadınlara “üç çocuk doğurun” önerisinde bulunarak, onların evlere kapatılmasını destekledikçe şiddet tırmandıkça tırmanıyor.
Hükümet kadın istihdamını artıracağız söylemi ile istihdam paketleri çıkarıyor. Bu paketlerle kadınlara yarı zamanlı, gecici, güvencesiz, esnek işler dayatılıyor. Güvencesiz, sendikasız çalışma koşulları ise işyerinde şiddeti , cinsel tacizi, mobbingi artırıyor.
Araştırmalar tüm dünyada neoliberal esnek çalışma modellerinin işyerlerini çalışanlar açısından cehenneme cevirdiğini gösteriyor. Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan bir soruşturmada çalışanların yüzde 4’ünün fiziksel şiddete maruz kaldığı saptanmış. Bu oran 6 milyon kişiye denk geliyor. Aynı araştırmaya göre çalışanların yüzde 2’si yani 2 milyonu aşkın çalışan ise işyerinde cinsel taciz ile karşı karşıya kalıyor. Mobbing (psikolojik şiddet, yıldırma ) ve sözlü tacize maruz kalanlar ise çalışan nüfusun yüzde 8’ini oluşturuyor. Bu rakam ise 12 milyon çalışanı kapsıyor. Cinsel tacize ve mobbinge uğrayanların hemeh hemen hepsi kadın.
Türkiye’de işyeri şiddetine ilişkin elimizde sağlam veriler yok ama alan gözlemlerine bakılarak yapılan bazı çalışmalar erkeklerin fiziksel şiddete maruz kaldığını saptarken kadınlarda cinsel, taciz, yıldırma ve sataşmanın daha fazla olduğunu gösteriyor. Kadınların işyerlerinde uğradığı, bu cinsiyete özgü şiddet biçimlerinin üstü çoğu kez örtülüyor ve işçi sağlığı ve güvenliği istatistikleri içinde bile yer alamıyor.
Evet, işyerindeki kadına yönelik şiddet de aile içi şiddet de olduğu gibi çoğu kez gizli kalıyor, önemsenmiyor ya da işin bir parçası olarak görülüyor. Kadınları koruyacak hiçbir yasa hiçbir uygulama yok. Kısa süreli sözleşmelerle çalışan genç kadın işçiler, vardiyalı çalışan kadın işçiler hem işyerlerinde hem de iş çıkışlarında cinsel taciz hatta tecavüz tehditi ile karşı karşıya kalıyorlar. Kadın işçiye yönelik bu şiddet ve baskı biçimleri ne yazık ki, örgütlü bulunduğumuz konfederasyonlar tarafından da dikkate alınmıyor. Toplu sözleşmelerde kadına yönelik şiddet ve cinsel taciz hala bir alt madde olarak bile yer almıyor. Tüzük ve programlar ise tam anlamıyla içler acısı…
Bu böyle gitmez, gitmemeli! Biz Sendikal Güçbirliği Platformu Kadınları olarak aile içinde, işyerlerinde ve sokaklarda kadına yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için biraraya geldik…
Kadına yönelik şiddet ve cinayetler artıyor ama bunlara tepki de artıyor, her türlü baskıya rağmen kadınlar eskisi gibi yaşamak istemiyor, şiddet sarmalından kurturlarak hayatlarını değiştirmek istiyor. Kadınlar her yerde, her koşulda kadın cinayetlerine, şiddete, tacize isyan ediyor.
Evet, itiraz ediyoruz, bir araya geliyoruz, isyan ediyoruz…”
Bizleri şiddet ve baskı yoluyla sindirmeye çalışan, devlete, patronlara, evimizdeki erkeklere isyan ediyoruz. Ama bizleri ancak 8 Mart’larda hatırlayan, kadın işçinin özel sorunlarına kulak tıkayan, kadınların sendikal alanda temsiline önem vermeyen, sendikal kadın örgütlenmelerinin önünü tıkayan bizi eşit üye, eşit özne olarak görmeyen erkek egemen konfederasyonumuza karşı da isyan ediyoruz.
Kampana’da çalışan kadın arkadaşlarımız sizler en sıradan en doğal hakkınız olan sendikalaşma hakkınızı kullandığınız için işten çıkarıldınız ve dokuz ayı (kaçıncı günündeler yazılabilir) aşkın bir süredir patronların, hem içerde hem dışarıda baskı ve şiddetine rağmen direniyorsunuz… Bir kısmınız direniş çadırına gelmek için evdeki baskı ve yıldırmalara da göğüs geliyor, bunları biliyoruz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü sesimizi yükseltmenin tam zamanı. Şiddet karşısında boyun eğmeyelim. Direnişiniz, umudumuz, umudumuz direnişinizdir…
Kadınlar artık boyun eğmek istemiyor. Sendikal Güçbirliği Kadınları olarak bizler de boyun eğmek istemiyoruz. İşyerinde patron şiddetine, psikolojik, cinsel tacize boyun eğmek istemediğimiz gibi evdeki, sokaktaki erkek şiddetine de isyan ediyoruz. Çünkü biz bağırmazsak, biz seslerimizi birleştirmezsek şiddet durmaz. Onun için buradayız onun için hep birlikte “Kadına Yönelik her türlü Şiddete Son” diye haykırıyoruz..”