BİR KEZ DAHA “KADINA YÖNELİK ŞİDDETE DUR” DİYORUZ
25 Kasım, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması amacıyla 1999 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen bir gündür. BM’nin 25 Kasım’a böylesi bir anlam atfetmesinin nedeni 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde cinsel şiddete maruz bırakılarak vahşi bir şekilde öldürülen üç kız kardeşin hikayesine dayanır. Mirabel Kardeşler adıyla da anılan Patria, Minerva ve Maria isimli kardeşler, ülkesindeki baskıcı rejime karşı mücadele verirken vahşi bir şekilde katledilirler. Bu cinayet tüm dünyada öfke ve nefret uyandırırken üç kız kardeşin mücadelesi kadın mücadelelerine ilham verir.
Kadına yönelik şiddet, dünyada en yaygın insan hakkı ihlallerinden birisi olarak yaşanıyor. Kadınlar, evde, işyerinde, sokakta, yaşamın hemen her alanında şiddete maruz kalıyor. Dünya’da her üç kadından biri şiddete uğruyor.
Doğal afetler, savaşlar ve ekonomik krizlerin yol açtığı yıkımlar kadına yönelik şiddeti artırıcı bir rol oynuyor. İçinden geçtiğimiz Coronavirüs sürecinde olduğu gibi… BM’nin geçtiğimiz haziran ayında açıkladığı rapor pandemi sürecinde kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddetin hızından bir şey kaybetmediğini göstermiştir. 12 ay içerisinde dünya genelinde 243 milyon kadın eşi ya da yakını tarafından cinsel veya fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Eviçi şiddetin arttığı bu süreçte kadın emeği daha da görünmez hale gelmiştir.
Elbette ki durum sadece rakamlarla izah edilecek bir durum değil ancak ortaya konulan veriler Türkiye’de de bilançonun ağır olduğunu gözler önüne seriyor. Salgının etkisinde geçen on ay içerisinde ülkemizde 397 kadın şiddet sonucu yaşamını yitirmiştir. Bunların 151’i ‘şüpheli ölüm’ olarak kayıtlara geçmiştir. Kadınlar en güvenilir olarak gördükleri mekânlarda, yani evlerinde, yakınları tarafından öldürülmüştür.
Toplumsal hayatın önemli mekanları olan işyerleri de kadına yönelik şiddetin yaşandığı mekanların başında geliyor. Kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı hizmet işkolu ve kamu sektöründe bu oran artış gösteriyor. Saldırı, tekmeleme, tokat atma, itme, sarsma, çimdik atma, ısırma, boğazını sıkma, cisim fırlatma gibi fiziksel güç kullanılarak uygulanan fiziksel şiddet ile yıldırma amaçlı yapılan mobbing, işyerlerinde yaşanan şiddet türlerinin başında geliyor. Yeterli yasal düzenlemeler yapılmadığı için kadınlar, işyerinde uğradıkları şiddetin hukuksal takibini yaptırırken de zorlanmaktadırlar.
Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet türü olarak diğerlerinden ayrılıyor. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliği ortadan kaldırılmadan kadına yönelik şiddeti durmanın imkanı yoktur.
Kız çocuklarına yönelik fırsat eşitliği sağlanmalı ailede ve toplumun bütün kurumlarında bu bilinç oluşturulmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önleyecek yasa ve sözleşmeler etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
KADINA KARŞI ŞİDDETİN ORTADAN KALDIRILMASI İÇİN ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ OLAN BUGÜN BİR KEZ DAHA “KADINA YÖNELİK ŞİDDETE DUR” DİYORUZ.
EVDE, SOKAKTA VE İŞYERİNDE ŞİDDETE SON VERMEK İÇİN HAYDİ KADINLAR SENDİKALARA!