Sendikamızın Bursa Şubesi’nin 8. Olağan Genel Kurulu 13 Mayıs 2018 tarihinde BTSO Toplantı Salonu’nda yapıldı. Şube Genel Kuruluna genel merkez ve şube yöneticilerimiz, genel kurul delegelerimiz ve konuklarımız katıldı.
Katılan konuklarımız; Türk-İş Bölge Temsilcisi Sabri Özdemir, Tarım-İş Bursa Şube Başkanı Ayhan Gürçe, Toleyis Şube Başkanı Yücel Köksal, Tekgıda-İş Mustafakemalpaşa Şube Başkanı Engin Öz, Kristal-İş Şube Başkanı Mehmet Dikmen ve işyeri baş temsilcisi Mehmet Turunç, Koop-İş Şube Başkanı Levent Arslan, Teksif Bursa Şube Başkanı Nihat Şeker, Teksif Demirtaş Şube Başkanı Selçuk Bozkaya ve Şube Sekreteri Ziya Demir, Petrol-İş Bursa Şube Başkanı Erhan Yakışan, Türk Metal Osmangazi Şube Sekreteri Erdinç Sazbiçen ve TOFAŞ Şube Mali Sekreteri Mesut Kaya, Türk Metal Emek Şubesi Sekreteri Recai Gündoğdu, Şube Mali Sekreteri Cengiz Kapcan, Şube Teşkilatlandırma Sekreteri Öner Köksal ve Eğitim Sekreteri İlkay Bayırlı, Demiryol-İş Şube Mali Sekreteri Hilmi Gültekin, Petrol İş Şube Başkanı Ayhan Kurtuluş Demirel, Belediye-İş Şubesi Örgütlenme Sorumlusu Yusuf Yavuz, DİSK Birleşik Metal-İş Şube Başkanı Ayhan Ekinci, KESK şubeler platformu dönem sözcüsü İrfan Açık, Eğitim-Sen Eski Şube Başkanı Cihat Uygun, TMMOB MMO Şube Başkanı Fikri Düşünceli, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Bursa Şubesi Başkanı Ali Öztürk, Nilüfer Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Sorumlusu Bilal Özseç, Uludağ Üniversitesi’nden Ender Demirkıran.
Açılış, saygı duruşu ve divan seçimi ile başlayan Şube Genel Kurulunda, Divan Başkanlığını Genel Sekreterimiz Gürel Yılmaz, Başkan Yardımcılığını Genel Eğitim Sekreterimiz Ersin Türkmen, divan üyeliklerini Mersin Şube Başkanımız Savaş Gürkan ve Öz Bursa Nakliyat işyerinden Ömer Şahin yaptı.
Özdemir Aslan: Bugün temel mesele anayasal hakların kullanılmasıyla ilgilidir
Genel gündeme ilişkin konuşma yapan Bursa Şubemizin Başkanı Özdemir Aslan, geriye dönük dört yılın değerlendirmesi yapıldığında çalışma yaşamı ve temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında sorunlar yaşandığını söyledi. Çalışma hakkı, örgütlenme ve sendikaya üye olma hakkı gibi mücadele ile elde edilmiş ve anayasal güvence altına alınmış hakların kısıtlandığını belirten Aslan, “Bugün temel mesele temel insan haklarımızla ilgilidir. Bugün çalışma yaşamında getirilen uygulamalar nedeniyle insan emeği değersizleştiriliyor. Bir yılda 2006 işçi, iş cinayetine kurban gidiyor, yetkililer ise dalga geçer gibi ölümlü kazaların yüzde 85’inin sebebini işçide buluyor. İşçinin iki canı var, işe giderken birini ailesine bırakıyor diğerini ise işverene. Devletin denetim yapması gerekirken, işçiler sorumlu tutuyor. Yaşam hakkının olmadığı bir yerde diğer haklardan bahsedemeyiz” diye konuştu.
Anayasal haklarını kullanarak sendikaya üye olan işçilerin işten atıldığını bunun bir örneğinin Tofaş ve Reno firmasının dağıtım işini yapan Gürsoy Şirketler Grubuna bağlı Me-Par Nakliyat’ta yaşandığını anlatan Özdemir Aslan, 2011 yılında başlayıp 2014 yılında çoğunluk tespiti yapılan Me-Par Nakliyat’ta işverenin sendikamızın çoğunluk tespitine karşı itiraz davası açtığını ve hukuki sürecin halen devam ettiğini söyledi. Bu süreçte işverenin üyelerimizi işten çıkardığını, işsiz kalan üyelerimizden bazılarının çocuklarını okuldan almak zorunda kaldıklarını anlattı.
Etle Tırnak gibi birleşmek zorundayız
İşçilerin dili ve rengi farklı olsa da emeğin ortak olduğunu vurgulayan Aslan, “Biz Me-Par’da, Aras’ta ve diğer işyerlerinde örgütlülüğümüzü bu noktaya taşıdıysak dayanışmamız sayesindedir. Biz etle tırnak gibi birleşmek zorundayız. Ayrımcılık yapmadan birleştiğimiz zaman kazandığımız gündür. Ancak ayrışırsak öldüğümüz gündür” dedi.

Şeyh Edebali’nin “Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözlerinden alıntı yaparak konuşmasını sürdüren Aslan, ülkeyi yönetenlerin de bugün bu nasihate uyması gerektiğine vurgu yaptı. OHAL uygulamaları nedeniyle direniş ve grevlerin yasaklandığını belirten Aslan, “Ülkemizde bir darbe girişimi oldu. Demokrasiye yönelik bu kalkışmaya karşı halk meydanlara çıktı. Bizim Gölyazı nakliyat ambarında direnişimiz devam ediyordu. Bize OHAL var direniş yapamazsınız dediler. Bir taraftan demokrasi için meydanlara çağırırken bir taraftan da burada hak arayamazsın OHAL var diyorlar. Bu kabul edilemez” diye konuştu.
Ortadoğu’daki savaşın Türkiye’ye yansımaları, emekçilerin içinde bulunduğu durum, açlık ve yoksulluk sınırının geldiği boyutlara da dikkat çeken Aslan, tüm bu olumsuzluklara rağmen sendikamızın örgütlenme çalışmasını kararlılıkla sürdürdüğünü, Me-Par ve Aras Kargo’nun yanı sıra Eti Maden nakliyat işçilerinin de bu süreçte sendikamıza kazandırıldığını söyledi.
Aslan, “Dayanışmayı ve birlikte olmayı başarırsak -Ki biz UPS, DHL ve diğer işyerlerinde bunu başardık, yapamayacağımız şey yoktur ama bölünüp parçalanırsak kaybederiz” dedi.

Genel Başkan Kenan Öztürk; Emekçilerin yaşam koşulları zorlaşıyor
Genel Başkanımız Kenan Öztürk yaptığı konuşmada dünyada ve Türkiye’de durum ve sendikamızın gündemine değindi. Dünyada açlık, yoksulluk ve savaşlar nedeniyle emekçilerin yaşam koşullarının giderek zorlaştığını, emperyalizmin Ortadoğu’ya ‘demokrasi götürme’ vaadiyle başlattığı vekâlet savaşının can almaya devam ettiğini, savaşın başladığı 2011 tarihinden bu yana Suriye’de 400 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, 5,6 milyon kişinin ise ülke dışına kaçmak zorunda kaldığını aktardı.
Savaş nedeniyle 3,5 milyondan fazla Suriyeli’nin Türkiye’ye göç ettiğini belirten Başkan Öztürk, “Suriyeli emekçiler gittikleri ülkelerde açlık ve yoksulluk içinde, atölyelerde, kayıtdışı bir şekilde çalışarak yaşam savaşı verirken Suriyeli zenginler ise açtığı şirketlerle kârına kâr katıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun savaşın faturasını emekçiler, yoksullar ödüyor. Emperyalistlerin asıl amacı ülkeye demokrasi götürmek değildir. Asıl dertleri yer altı kaynakları ve zenginliklerdir. Biz, bu savaşa karşı barışı savunmak zorundayız” diye konuştu.
Gelir dağılımında eşitsizlik
Gelir dağılımındaki eşitsizliğe de değinen başkan Öztürk, dünyada en zengin 80 kişinin, dünya servetinin yarısını elinde bulundurduğunu, dünya genelinde 815 milyon insanın ise açlık çektiğini, her yıl 10 milyon insanın yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi. Başkan Öztürk şöyle dedi; “Dünya Çalışma Örgütü verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde her 3 işçiden biri yoksulluk sınırında yaşıyor ve dünya nüfusunun yüzde 56’sı hâlâ günde 2 ile 10 dolar arası ücrete geçinmeye çalışıyor. Bir tarafta yüzde 1’lik bir kesimi oluşturan ve gelirleri dünya nüfusunun geriye kalan yüzde 99’undan daha fazla olan mutlu azınlığın dünyası, bir tarafta günlük 2 dolara geçinmeye çalışan açlık ve yoksulluk içindeki emekçilerin dünyası.”
Türkiye’de tablo farkı değil
Türkiye’deki açlık ve yoksulluk tablosunun dünyadaki ile pek farklı olmadığını, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğünü, döviz kurları karşısında ücretlerin eridiğini belirten Başkan Öztürk, yapılan araştırmalara göre işçilerin yüzde 54’ünün ay sonunu zorlukla getirdiğini aktardı.
13 Mayıs’ın 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma faciasının yıldönümü olduğunu hatırlatan Başkan Öztürk konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Bugün bir felaketin yıldönümündeyiz. 301 işçi kardeşimizi kaybettiğimiz soma faciasının üzerinden 4 yıl geçti, peki ne değişti? Soma’dan sonra işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda adımların atılacağı bekleniyordu. Ancak facianın üzerinden 4 yıl geçti değişen bir şey yok. Rödovans sistemi devam ediyor, günde 5 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Göz göre göre insanlar ölüme gönderiliyor. 2017 yılında 2006 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2018’in ilk dört ayında hayatını kaybeden işçi sayısı ise 575 kişi. Bu ölümlerin yüzde 99’u önlenebilir iş kazaları sonucunda meydana geliyor.”
Özelleştirme furyası Şeker’de devam ediyor
Tepkilere rağmen özelleştirmelerin devam ettiğini, halkın vergileriyle kurulan kamu kurumlarının birer birer sermayeye peşkeş çekildiğini, son 16 yılda 60 milyar dolarlık özelleştirme yapıldığını belirten Başkan Öztürk, “Tüpraş, Petkim, Tekel, Sümerbank gibi pek çok kamu kurumu satıldı. Ne oldu, bir faydasını gördük mü? Et Balık Kurumu özelleşince ‘daha da işlevsel hale getirilecek’ denildi, şimdi eti ithal etmeye başladık. Özelleştirme furyası şeker fabrikaları ile sürüyor. Özelleştirme sonucu bu fabrikalarda çalışan işçiler işsizlikle karşı karşıya. Üretici köylü, esnaf mağdur duruma geldi. Tarımda kendi kendine yeten bir ülke olan Türkiye giderek dışarıya bağımlı hale getiriliyor. Cargill gibi şirketlere alan açılarak nişasta bazlı şekeri piyasaya sürüyorlar. Bir taraftan ‘milli’ olmakla övünüyorsunuz diğer tarafta milli kurumları tekelci sermayeye satıyorsunuz.”
OHAL uygulamaları, grev yasakları
Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamaları kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ve grev yasaklarına da değinen Başkan Öztürk konuşmasını şu sözlerle sürdürdü;
“Ülkemizde 15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu ve bu darbe girişimini başta emekçiler ve sendikalar olmak üzere hepimiz lanetledik. Darbelerin emekçilere kazandıracağı bir şey yoktur. Seçimle gelenin seçimle gitmesinden yanayız. Emekçiler darbeyi lanetlerken demokrasiye de dört elle sarılmışlardır, demokratik bir Türkiye talebini dile getirmişlerdir. Ancak 15 Temmuz sonrası ‘Biz teröre karşı ilan ediyoruz’ dedikleri Olaganüstü Hal’i bugün yaşamın her alanında kalıcı hale getirdiler. Mahkeme kararı olmadan yüzbinlerce kamu emekçisi ihraç edildi, basına yönelik sansür toplantı yasakları, işçilerin en önemli silahı olan grevler yasaklandı. Metal, cam, ilaç fabrikasındaki grevler ertelendi.”
‘Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmadığı yerde haklarımızı korumanın ve ileriye götürmenin imkânı yoktur’
Gaziantep’te Babacanlar Kargo’da işten çıkartmalarla ilgili yapılan basın açıklaması hakkında da soruşturma açıldığını belirten Başkan Öztürk, “OHAL’de basın açıklaması yaptığımız için hakkımızda soruşturma başlatıldı. Bu uygulamaları kabul etmemiz mümkün değildir, onun için biz OHAL’in kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü biz emekçiler biliyoruz ki demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmadığı yerde haklarımızı korumanın ve ileriye götürmenin imkanı yoktur” dedi.
Başkan Öztürk, “OHAL’den neden rahatsız oluyorsunuz sizin için ilan ettik derseniz işverenlerin masada adım atması mümkün mü? Onun için bizim talebimiz OHAL’in kaldırılması, grev yasaklarının son bulması, demokratik hak ve özgürlükler önündeki engellerin son bulmasıdır. Biz demokrasiyi savunmaz isek haklarımızı koruyamayız. Demokrasinin olmadığı yerde işçilerin kazanılmış haklarının hiçbir güvencesi yoktur. Grev hakkı olmayan sendika tabela olmanın ötesine geçmez; işverenler karşısında hiçbir caydırıcılığı kalmaz. Hiçbir sendika canı sıkıldığı için grev yapmaz ancak işverenler karşısında en önemli hak alma aracı olan grev hakkını kullanır. Siz dönüp işverenlere ‘Olağanüstü Hal’i sizin için ilan ettik’ derseniz işverenlerin toplu sözleşme masasında geri adım atması mümkün mü?” diye konuştu.
Şube yöneticilerimize hapis cezası
Bu dönemde Ankara şubemizin 14 yöneticisine 1 yıldan ve 6 yıla kadar “Üye sayısını çoğaltarak çıkar elde etmek” suçlamasıyla hapis cezaları verildiğini hatırlatan Başkan Öztürk, “Sendikacının en temel görevi olan sendikacılık faaliyeti suç sayılmıştır. 14 yöneticimiz tutuklanarak hapse konulmuştur. Şube başkanımız ve 3 yöneticimiz yaklaşık 1,5 yıldan bu yana hapistedir. Yargılamanın yenilenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi için yaptığımız başvuru Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üçüncü kez reddedilmiştir. Cezayı veren hakimler meslekten el çektirilmiş olup bu hakimlerden 3’ü ‘terör örtüğü üyesi’ olmak suçundan cezaevindedir. Bu durum yargılamanın ne kadar adil yapıldığının göstergesidir. Ergenekon, Balyoz davaları emsal alınarak bu kararlar yok sayılmalıdır. Bu talebimizi yineliyoruz” dedi.
Baraj sistemi, örgütlenme önündeki engeller
Dünyada benzeri olmayan baraj sistemi ve çoğunluk itirazları nedeniyle örgütlenme önündeki engellerin sürdüğünü, sendikamızın örgütlenme yaptığı kargo firmalarında çoğunluk tespitine rağmen işverenin itiraz davası açarak toplusözleşme sürecini uzatmaya çalıştığını, böylece toplusözleşme hakkının ihlal edildiğini ifade eden Başkan Öztürk, işverene tanınan itiraz hakkının kaldırılması gerektiğini belirtti.
Yasalarca ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan sendika hakkından işçilerin sadece yüzde 13’ü yararlandığını, işçilerin yüzde 87’sinin ise sendikasız olduğunu hatırlatan Başkan Öztürk, sendikaların etkin ve birleşik bir mücadele ile bu olumsuz tabloyu değiştirebileceğini vurguladı.
‘Aras Kargo, Me-Par Nakliyat, DHL Express, Babacanlar Kargo’da mücadelemizi toplusözleşme ile taçlandıracağız’
Örgütlenme önündeki engellere rağmen sendikamızın yeni işyerlerinde örgütlenmeye ve yeni üyeler kazanarak büyümeye devam ettiğini, bu dönemde DHL Express ve Aras kargo gibi sektör açısından önemli iki kargo firmasında örgütlenerek çoğunluk tespiti yaptığını, ancak işverenin itiraz etmesi nedeniyle mahkeme sürecinin henüz sonuçlanmadığını söyledi.
Direnişte 300’üncü günü geride bırakan DHL Express Kargo, direnişin 250 gündür devam ettiği Babacanlar Kargo, örgütlenme aşamasında sona doğru gelinen Me-Par ve Aras Kargo’daki örgütlenme süreçlerine değinen Başkan Öztürk, bu süreci sabırla sürdüren tüm üyelere teşekkür etti. “Aras’ta, Me-Par’da, DHL Express ve Babacanlar Kargo’daki mücadelemizi toplu sözleşme ile taçlandıracağız. Emeğiniz boşa gitmeyecektir. Hepinize teşekkür ediyorum” diyen Başkan Öztürk genel kurala başarı dileyerek konuşmasını tamamladı.
KONUKLARIN KONUŞMALARI

Sabri Özdemir; Emeğin dayanışması sürecektir
Konuklarımız da söz olarak genel kurulu selamladı. Türk-İş Bölge Temsilcisi Sabri Özdemir yaptığı konuşmada, sendikamız TÜMTİS’in emek mücadelesinin önemli bir bileşeni olduğunu belirtti. 13 Mayıs Soma katliamının yıldönümü olduğunu hatırlatan Özdemir, “Bugün iş kazası olmadı Türkiye’de 301 iş cinayeti işlendi. Her gün 4-5 arkadaşımızı kaybetmemize rağmen Soma bizim için çok önemliydi. 301 arkadaşımız can verdi. Bu ölümlerin önüne geçilmesi için önlem alınmadı. Türkiye başbakanı çıkıp bu ölümlerden yüzde 85’nin işçilerin kusurlu oluğunu söyledi. Ne yazıkki bunu bizim önümüze koyarak alıştırdılar” diye konuştu.
Sosyal Sigortalar yasası ile sağlık kurumlarının özelleştirme kıskacına alındığını ve sağlık hizmetinin paralı hale getirildiğini, yapılan değişiklikler ile emeklilik hakkının budandığını, kiralık işçilik büroları getirildiğini, hükümetin ise bütün bunları “reform” adı altında lanse ettiğini belirten Özdemir, “İşsizlik sigortasını kurduklarında ‘bu para sizindir’ diyorlardı. Ancak devlet şimdi yüzde 36’sını kullanıyor biz ise yüzde 8’ini kullanıyoruz hani bizimdi bu paralar” dedi.
Özdemir, Bursa emek örgütleri olarak dayanışmanın bundan sonra da süreceğini söyledi.

Fikri Düşünceli; Sanayileşme olmadan demokratikleşme, demokratikleşme olmadan da sanayileşme olmaz
TMMOB MMO Şube Başkanı Fikri Düşünceli de yaptığı konuşmada, demokrasinin olmadığı yerde hiçbir haktan ve hukuktan bahsedilemeyeceğini söyledi. Düşünceli sözlerini söyle sürdürdü; “Bizler sanayileşmeyi savunuyoruz, sanayileşme olmadan kalkınma olmaz. Ve yine demokratikleşmeyi savunuyoruz. İkisi birlikte at başı giden olgular. Sanayileşme olmadan demokratikleşme, demokratikleşme olmadan da sanayileşmenin olamayacağını düşünüyoruz. Sanayileşme işçinin sendikal haklarının tanındığı, yaşam koşullarının yerine getirildiği bir düzendir. Bizler mühendisiz. Üyelerimizin yüzde 90’ı işçi olarak çalışıyor. Asgari ücretin altında ücret alan arkadaşlarımız var. Mühendis mimarlarının sorunları ortaktır, çözüm de hep birlikte bulunacaktır. Kurtuluş birlikteliğimizdedir.”

Ayhan Ekinci: Dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz
DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Şube Başkanı Ayhan Ekinci de yaptığı konuşmada şunları dile getirdi; “Göz renklerimiz farklı olsa da gözyaşlarımız aynı. Bu ülkede eğer sendikacılık yapmaya çalışıyorsan ya hükümetin ya sermayenin yanında olacaksın. Bunun yanında olmuyorsan mücadele ederek alanlarda olacaksın. Bizler konfederasyon ayırmaksızın kol kola örgütlenme mücadelesi veriyoruz. Bizim gibi olmayanlar yüzde 2 bin büyüme sağladılar. Onun için biz alanlarda mücadele ettiğimiz dostlarımızı yalnız bırakmayacağız. Mücadelemize devam edeceğiz.”

Genel Sekreter Gürel Yılmaz: Dündar ve Yetan’ın üstlendiği rol tarihsel önemde
“Bursa şubesinin kurucu şube başkanı olarak sizlere hitap etmek istiyorum” diyen Genel Sekreterimiz Gürel Yılmaz da konuşmasında 2010 yılında elim bir kaza sonucu yitirdiğimiz Yaşar Dündar ve Hasan Yetan’ı yad etti.
Dündar ve Yetan’ın Bursa şubemizin kurulduğu 1995 yılındaki örgütlenme sürecinde üstlendiği role değinen Genel Sekreter Gürel Yılmaz konuşmasını şu sözlerle sürdürdü;
“Burada fotoğrafları olan iki arkadaşımız var. Örgütümüze yeni katılan arkadaşlarımız bunların kim olduklarını, bu fotoğrafların neden burada bulduğunu bilemeyebilirler. Sendikamızın mücadele çizgisinin anlaşılması ve sendikanın hangi araçları kullanılarak bu dayanışmayı büyüttüğünün anlaşılması açısından bunların anlatılması gerekiyor. Yaşar Dündar’ı trafik terörüne kurban verdiğimizde şube sekteri görevini yürütüyordu. 1995 yılında örgütlenmeye başladığımızda çalıştığı işyerinin yanındaki barakada kalıyordu. 6 ay burada 6 ay memleketinde kalıyordu. Sendikanın ilk üyelerindendi ve üye olduğu günden itibaren sendikanın farklı organlarında yer alarak mücadelenin hep içerisinde oldu. Ve sendika toplu sözleşme imzaladıktan sonra ailesini getirdi, burada bir ev düzeni ile yaşamaya başladı.
Hasan Yetan 1997 yılında Yurtiçi Kargo örgütlenmesi sürecinde işten çıkarılan bir üyemizdi. Oradan gelip sendikamızın üyesi oldu. İşten çıkarıldıktan sonra ambarlarda istihdam edildi ve o günden sonra sendikal mücadelenin içinde yer aldı. Şubenin nerede bir eylem, zor, sıkıntısı varsa en önde, içinde oldu. Hasan Yetan arkadaşımızı da trafik kazasında yitirdik. Ancak sendikal örgütlülüğümüz kendine yakışan bir tutumla bu arkadaşlarımızın çocuklarının geleceği için seferber oldu. Bursa şubemizin ambar üyesi arkadaşlarımız ve diğer şubelerdeki arkadaşlarımız büyük bir dayanışma örneği sergilediler. Böyle bir örgütün içinde yer almaktan, üyesi ve yöneticisi olmaktan onur duyuyorum.”
Me-Par Nakliyat, DHL Express, Aras Kargo ve Babacanlar Kargo’daki örgütlenme süreçleri ve itiraz davaları nedeniyle gelinen mahkeme süreçlerine değinen Gürel Yılmaz, bu süreci kararlılıkla ve sabırla sürdüren tüm üyelere teşekkür etti.
Yılmaz, genel kurula başarı dileyerek konuşmasını tamamladı.

Şahin: İğne ile kuyu kazarak bugüne geldik
Bursa Şube Sekreteri Metin Şahin de yaptığı konuşmada, işsizliğin arttığı, emekçilerin haklarına yönelik saldırılanın olduğu bir dönemde şubemizin genel kurulunu topladığını, sendikamızın adeta iğne ile kuyu kazarcasına örgütlenmesini sürdürdüğünü ifade etti. Şahin “Örgütlenme önündeki zorlukları UPS, DHL, Aras Kargo örgütlenmelerinden biliyoruz. İşten atamlar, itiraz süreçleri ve uzun süren direnişlerden biliyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ambarlardan başlayan örgütlülüğümüzü kargolara yayarak büyütüyoruz. Daha da büyüyeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın” diye konuştu.
Nurettin Kılıçdoğan’dan mesaj
Genel Kurul’da yaklaşık 1,5 yıldan beri cezaevinde bulunan Ankara Şubemizin başkanı Nurettin Kılıçdoğan’ın mesajı okundu. Şube genel kuruluna başarı dileklerini ileten Kılıçdoğan’ın mesajı salonda alkış ve sloganlarla karşılandı.
Seçimler Yapıldı
Konuşmaların ardından seçimler yapıldı. Yapılan oylama sonucunda Özdemir Aslan şube başkanlığına yeniden seçildi. Şube sekreterliğine Metin Şahin, Şube Mali Sekreterliğine Haydar Gümüş getirildi. Şube Yönetim Kurulu Üyelikleri; Murat Aydın, Arif Akyüz. Şube Denetleme Kurulu üyelikleri; Ahmet Şener, Mehmet Arıkan, Adem Denis Alaoğlu. Şube Disiplin Kurulu Üyelikleri; Selahattin Depe, İsmet Aktepe, Selami Bedir.
Bursa Şubemizin 8. Olağan Genel Kurulundan Fotoğraflar;